31 Mayıs 2015 Pazar

NBA Finallerinde Cleveland, Golden State ile nasıl başa çıkabilir?

        Golden State Warriors, bu sezon için NBA finalini hakeden tek takımdı diyebiliriz. 2014 off sezonda kendilerini çaylak koçları Steve Kerr ile birlikte filtreden geçirdiler ve esnek rotasyonlarını verimli şekilde kullandılar. Herkesin mutlak favorisi konumunda ve Cavs'i yenmeyi hak ediyorlar.

        Öyle olsa da Cleveland'ı hiç küçümsememek gerekiyor keza ligin ikinci yarısında Warriors'dan daha net performans gösterdiler. Kevin Love gibi hücumda çeşitliliği olan bir yıldızı kaybettiler fakat yeni yolları bulmaya devam ediyorlar. Sezon ortasında Knicks’ten alınan JR Smith ve Iman Shumpert’dan farklı anlarda ekstra katkılar aldılar ve hücumda alternatif olarak güzel bir seçenek olabileceklerini gösterdiler.

        Play-offlarda 27.6 sayı, 10.4 ribaund ve 8.3 asist ortalaması yakalayan LeBron James önderliğinde Cavs, ‘Warriors’ı nasıl yenebilir’ sorusunun cevabını bulmaya çalıştım.

1- Cleveland Akıllı Savunma Yapmalı

        En iyi örneği, Memphis'in batı konferansı yarı finalinde Stephen Curry ve Klay Thompson'ı yavaşlatmak için ne yaptığıdır. Serinin ilk 3 karşılaşmasında Memphis 2-1 önde gitti ve ilk 3 karşılaşma itibariyle GSW ilk beşindeki backcourt isimleri zeminde %44, yay gerisinden %30 şut ortalamalarıyla 23 top kaybı yaptılar.

        Bu denge son iki oyunda Tony Allen'ın sakatlığıyla dağıldı, ancak Cavaliers erken başarı için Memphis'in bu savunmasının iki katını yapmak zorunda. Memphis gibi, Cavs’de 2 güçlü perimeter savunmacıya sahip (LeBron James ve Iman Shumpert). Dikkat edin guardlar ve uzunlar nasıl birlikte çalışıyor Curry'yi engellemek için, onun penetresini kesiyor, savunmacılar değişiyor ve Thompson'ın şutunu savunmaya çalışıyorlar. Video

        Yukarıda da söylediğim gibi Cavs’in GSW perimeterlerini yoracak, üst düzey savunacak ve onların dengelerinin bozulmalarını sağlayacak çeşitli kozları var. Bunun için çözüm odaklı yollara başvuracaklardır. Bunlardan biride uzunların yardım savunmasında veya ek savunmalarda olabildiğince hızlı imdada koşmaları olabilir. En ufak kırılganlık veya üst üste savruk oynanan oyunlar tüm dengeleri bozacaktır.

        Golden State karşısında sert ve agresif oynamak yeterli değil, aynı zamanda akıllı ve hızlı oynamalı Cavs. Bunu sadece LeBron yapmamalı.


2- Warriors, LeBron'u Nasıl Savunacak?

        Golden State büyük ihtimalle bu seride NBA'in en büyük oyuncusuna çift savunma yapmamaya kararlı. Hawks kasetlerini izlediler ve LeBron'a sürekli çift savunma yaparak bunun sonucunda paslarının nasıl yok edici olduğunu gördüler. Paslardan sonrası katliam oldu, boş köşe üçlükleri ve sayı bulmaya kesin çözüm. Warriors, yılın en iyi savunmacılarından Draymond Green'in savunma gücünü kullanarak LeBron'un birebir oyunlarını bastırmaya ve kısıtlamaya çalışacaktır. Onlar Hawks'ın hatalarını tekrarlamak istemiyorlar.

        Peki bu strateji güzel, ancak James tek başına 2 dakikada 10 sayı atıp tüm planları bozduğunda, o zaman ne yapacaklar?

        Şüphesiz, bu sezon belirli bölümlerde James ve onun şutu düşüşteydi ve yine bir döneme kadar bunu çözebilir bir makyaj seti bulamadı. sezon sonrası için yay gerisinden yalnızca %18 ile oynadı ve hala 14 maç itibariyle 28 sayı ortalamasıyla oynuyor.


        James, son 19 denemeden sadece 2 play-off serisi kaybetti. 18 yaşından beri NBA'in en skorerlerinden biri ve oynadığı süre içinde sayı yapmak istiyorsa onu durdurmak neredeyse imkansız. Golden State Warriors, NBA'in en iyi savunma yapan ekibi ve LeBron bu takıma 26 Şubat gecesi 15/25 saha içi isabetiyle 42 sayı attı. Bunu tekrarlayabilecek olan tek isim yine LeBron James. Eğer o alev alırsa ve hırçın haline dönerse kısaca sayı atmak isterse, o zaman Warriors koçu Steve Kerr onun stratejisini nasıl kıracak? Video


3- Kyrie Irving Boston Serisindeki Gibi

        4 Haziran'da NBA Finali'nin 1. karşılaşması açıklandı ve geçen hafta konferans finali serilerinden en az birinin sürmesi bekleniyordu. Final ekiplerinin belirlenmesinden sonra serilerin zorluğu sebebiyle takımların toparlanmaları için bir haftadan fazla zamanları var.

        Sakatlığı ve istirahatı sebebiyle Hawks serisinde 2 oyunu kaçırdı Kyrie. Düşündürücü olan şey yarı finalde Bulls'a karşı tedbirli gözükmesiydi.

        Irving'in Boston serisi zamanlarına dönmeye ihtiyacı var, o seride 23 sayı ve 12/25 üç sayılık isabet ile oynamıştı. Warriors'a karşı oynayacakları ilk oyunda LeBron ile şimdiye kadar en iyi ikili sistemini oluşturabilirler. Warriors, Cleveland kadrosundan daha derin, daha verimli ikincil skor opsiyonları ve durdurucu savunmacılara sahipler. Curry ve Thompson,  James ve Irving'i alt ederse, Cavs için bol 'x'li bilinmeyen bir denklem oluşur.

        Ama playoffun son 2 serisinde Irving’ pek göremedik, onun kendi özüne dönmesi gerek.

Hazırlayan: Çağan KESMEN

        Golden State Warriors, bu sezon için NBA finalini hakeden tek takımdı diyebiliriz. 2014 off sezonda kendilerini çaylak koçları S...

28 Mayıs 2015 Perşembe

PTT 1.Lig Play-Off Röportajı

        Süper Lig'e çıkacak son takımın belli olacağı PTT 1.Lig Play-Off maçları bugün başlıyor. Samsunspor ile Alanyaspor saat 19:00'da, Antalyaspor ile Adana Demirspor saat 21.30'da karşı karşıya gelecek. Biz de Transfer Merkezi ekibi olarak yarı final maçları öncesi 4 takımın hocasından görüşlerini aldık.


Erhan Altın (Samsunspor)
Biz ilk devreyi istediğimiz gibi bitiremedik ama takım olarak kenetlendik. İkinci yarı iyi bir çıkış yakaldık. Devre arası bazı oyuncularımızı kaybetsek bile hep inandık. Sıkıntılar yaşadık, 3 puanımız silindi ama biz bunları bahane olarak görmedik. Hatta Osmanlıspor maçını kazanabilseydik ilk 2'ye girip direkt çıkabilirdik. Ben çocuklarıma güveniyorum. Geçen sene final maçında hüzün yaşayan büyük taraftarımıza bu sene mutluluk yaşatmak istiyoruz. Taraftarımız sadece Türkiye'de değil tüm dünyada ünlü. Onlar bizim için çok önemli, onlar yanımızda olunca takım da bu coşkuya ortak oluyor. Rakiplerimizin hepsi güçlü, herkesin şansı eşit. Sakatlık bela olmadan bir play-off geçiririz inşallah. Sizlere de işlerinizde başarılar diliyorum.


Hüseyin Kalpar (Albimo Alanyaspor)
Öncelikle tüm maçların centilmence geçmesini diliyorum. Buraya gelen tüm takımlar çok güçlü, rakibimiz Samsunspor'un bende ayrı bir yeri var. Samsunspor'a uzun yıllarımı verdim. Sevdiğimiz, bizi seven bir camia ama burada profesyonel davranmak zorundayız tabi ki. Samsun ile finalde karşılaşmayı tercih ederdim ama kısmet böyleymiş. Ben iki takımın da şanslarını eşit görüyorum aslında. İlk maçı deplasmanda oynayacağımız için kendimizi biraz avantajlı konumdayız ama futbol bu, ne olacağını önceden kestirmek güç. İnşallah hem Samsunspor'u hem finaldeki rakibimizi geçip şampiyon olabiliriz.


Ünal Karaman (Adana Demirspor)
Play-off'a kalan tüm takımların güçlü olduğunu biliyoruz,herkesin şansı eşit. Hazırlıklarımızı o şekilde yaptık. Maçların zor geçeceğini, mücadele dozajının yüksek olacağını tahmin edebiliyoruz. Tüm maçların centilmence geçmesi dileklerimle. İnşallah bu turu geçip finalde de kazanarak şampiyon olmak istiyoruz.


Yusuf Şimşek (Antalyaspor)
Güçlü bir rakibimiz var ve zor maç olacağını biliyoruz. Süper Lig'i hakeden iki önemli şehrin takımı karşı karşıya gelecek. Bütün hazırlıklarımızı tamamladık, inşallah iyi bir oyun ve galibiyet alırız. Tek amacımız Süper Lig'e çıkmak, bunu başarabilecek güce sahibiz. İnşallah hedefimize ulaşacağız. Tüm takımlara başarılar diliyorum.

Yasal Uyarı: TransferMerkez.com'un izni olmadan / kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

        Süper Lig 'e çıkacak son takımın belli olacağı PTT 1.Lig Play-Off maçları bugün başlıyor. Samsunspor ile Alanyaspor saat 19:00...

Sezon Raporu: Altınordu

Altınordu Türk futboluna damga vurmaya her gün biraz daha yaklaşıyor...

        Üst düzey birikime sahip, vizyonu, değerleri ve hedefleri olan bir başkana sahipler. Altyapıya yaptığı yatırımlar ve harcadığı emek birkaç yıldır çok güzel sonuçlar vermeye başladı. Altınordu'da sezona altyapıya ayrılan bütçeyle üstyapıya ayrılan bütçe neredeyse birbirine eşit olarak başlandı. Bu bana göre gerçekten çok büyük bir saygıyı hak ediyor. Bu ligde bu oranı yakalayan başka bir takım yok. Bu Altınordu'nun ne kadar profesyonelce ve doğru olarak yönetildiğini bizlere kanıtlıyor. Zaten başkan Seyit Mehmet Özkan'ın en büyük hedefi tamamı Türk futbolculardan kurulu (bu futbolcularında %80'i altyapıdan olmak üzere) bir kadro ile Süper Lig ve Avrupa'da başarıyla mücadele etmek. Açıkçası bu hedefe uzak olduklarını da düşünmüyorum.

        Altınordu bu sezon play-off'u belki son maçta belki 1 puanla belki 1 gol ile kaçırdı ama başkan takımıyla gurur duyduğunu çoktan açıkladı bile. Eğer play-off'a kalsalardı son haftalarda sergiledikleri üst düzey performansı devam ettirip Süper Lig'e çıkacaklarını düşünüyordum fakat olmadı. Bunu da play-off'a kalan diğer takımların şansı olarak yorumluyorum ben.

        Altınordu'nun sezona başladığı kadrosunda 1.Lig tecrübesi ya hiç olmayan ya da çok az olan futbolcular bulunuyordu. İlk yarıda yaşanan tecrübesizlik ve istikrarsız performansla birlikte Altınordu ilk 7 haftada galip gelemezken ilk yarıyı da sadece 19 gol atarak 18 puanla 14. sırada düşme hattının yalnızca 1 puan üstünde noktalıyordu. 2.yarıda daha tecrübelenmiş ve lige ısınmış olarak başlayan Altınordu'nun oyununda da ciddi bir gelişme belirmişti. 2.yarıya ilk 4 haftada 8 puanla başlanmıştı ancak sonraki 3 hafta takım mağlup olarak herkesi şaşırtıyordu. Acaba düşer mi soruları yavaş yavaş sorulmaya başlanacaktı ki bu mağlubiyetler Altınordu için hayırlı oldu diyebiliriz çünkü takım müthiş bir ivme yakalayarak kalan 10 haftada 9 galibiyet 1 beraberlikle 28 puan toplayarak ligi 7. sırada 54 puanla 60 gol atıp 39 gol yiyerek noktalıyordu. Ligin yanı sıra Türkiye Kupası'nda gayet iyi bir performans sergileyip gruplara kalmayı başardılar. Kupa maçlarında daha çok altyapısındaki gençlere forma şansı vererek onlara da tecrübe edindirildi.

        Altınordu'dan gördüklerimiz ve göreceklerimize dayanarak gelecek sezon için bu takımın rahatlıkla Süper Lig'in en büyük adaylarından olacağını söyleyebilirim. Özellikle altyapıdan çıkaracakları gençler ve takımın kimyasına uyan transferleriyle bunu başaracaklarına inanıyorum. Hep birlikte bekleyelim ve Altınordu'nun önümüzdeki sezon neler yapabileceğini görelim.


TEKNİK DİREKTÖR
        3 yıldır takımın başında bulunan Hüseyin Eroğlu şüphesiz takımın aldığı başarılarda çok büyük bir pay sahibi. Başkan Seyit Mehmet Özkan ile de hedefleri uyuşan bir isim ve 2019 yılına kadar sözleşmesi var. Bu özellikle Türkiye'de kolay kolay göremeyeceğimiz bir durum. Aynı zamanda başkanın ve teknik direktörün birbirine olan güvenini de gösteriyor. Altınordu Hüseyin Eroğlu birlikteliğinin daha uzun yıllar başarıyla devam edeceğini düşünüyorum.

OYUNCU PERFORMANSLARI

KALECİLER
Tolgahan Acar: Altınordu'nun kadrosuna 1.Lig tecrübeli bir eldiven transfer etmek istemesiyle bu sezon takıma katılan Tolgahan, 26 maçta forma giydi ve 29 gol yedi. 9 maçta ise kalesini gole kapattı. Sözleşmesi sona erdi takımdan ayrılma ve kalma şansını şuan için eşit görüyorum.

Ramazan Evren Üstündağ: 3.yılını geçirdiği takımda önceki 2 şampiyonlukta kalede olan Evren, bu yıl ilk kez forma giydiği ligde tecrübesizliğiyle formasını kaptırdı. Ligde 11 maçta forma giydi 10 gol yedi. Sözleşmesi sürüyor gelecek sezonda takımda olmasını bekliyorum.

Erce Kardeşler: 21 yaşındaki kaleci sezonun ilk yarısında U-21'de forma giydikten sonra 2.yarıda A takıma katıldı. Ligde forma giymedi. Gelecek sezonda 3.kaleci olarak takımda olacaktır.

SAVUNMA
Kemal Cingirt: 2.Lig şampiyonluğunda da sağ bekte olan Kemal, ilk kez forma giydiği 1.Lig'de de formasını bırakmadı. Cezalı olduğu 2 maç dışında 32 maçın tamamında 90 dakika sahada yer alarak ortaya büyük bir istikrar koydu. Savunmada oldukça başarılı ancak daha fazla ileri çıkarak skora katkısını arttırırsa önemli bir silah olabilir. Yalnızca 1 asisti var. Sözleşmesi sürüyor, kesinlikle takımda kalacaktır.

Rıza Efendioğlu: 32 yaşındaki stoper aynı zamanda takımın en yaşlısı. Geçen sezon Balıkesirspor formasıyla ilk kez 1.Lig'de yer almış ve şampiyonluk yaşamıştı. Yaşadığı sakatlık sebebiyle ilk yarıda sadece 4 kez forma giyebildi. İkinci yarıda sakatlığı atlattıktan sonra formayı aldı ve son 10 maçta forma giydi. Sözleşmesi sona erdi fakat takımda kalırsa da ayrılırsa da şaşırmam.

Sinan Osmanoğlu: Şampiyonlukla tamamlanmış 2 sezonda da takımda yer alan Sinan da bu sezon ilk kez 1.Lig'de forma giyen isimlerden. Uzun boyuyla duran toplarda ileri çıkarak gol tehdidi olan bir isim. Bunu geçmiş sezonlarda gösterdi ancak bu sezon sadece 1 golde kaldı. Tabi öncelikli hedefinin takımın savunması olduğunu da unutmamak gerek. Biraz ağır olduğunu düşünüyorum. Sözleşmesi sürüyor takımda kalacaktır.

Yusuf Abdioğlu: Sezon başında takıma katılan stoper 28 maçta forma giydi ve oldukça başarılı bir performans sergiledi. İlk kez forma giydiği ligde hiç sırıtmayan Yusuf hem savunmada hem hücumda takıma büyük katkı verdi. 4 gol 2 asistlik performansı bir stoper için oldukça iyi. Sözleşmesi sürüyor ve bu sezonki performansından sonra takımda kalacağını düşünüyorum.

Çağlar Söyüncü: 1996 doğumlu genç stoper sezon başında profesyonel oldu. Ligde 4 maçta forma giydi ancak forma giydiği maçlarda benim dikkatimi çekti. Agresif, hırslı, çabuk, ayaklarına hakim, hem havadan hem yerden iyi kısacası tek eksiği tecrübesi. Gelecek sezon daha çok forma giyebileceğini düşünüyorum. Altınordu ve Türk futbolu 1-2 sezon içinde üst düzey bir stoper kazanmak üzere. Dikkatle takip etmenizi öneririm.

Gökhan Yılmaz: Şampiyon kadrolarında sol beki olan Gökhan 24 yaşında ve rahatlıkla Süer Lig düzeyinde olduğunu söyleyebilirim. Modern bir bekten beklenen her şeye sahip. Savunmada başarılı, hücuma gerekli desteği veriyor ve aynı zamanda skora da katkı yapıyor. Sezonu cezalı olduğu 1 maç dışında 33 maçın tamamında 90 dakika oynayarak tamamladı. Sezon devam ederken sözleşmesini 1 yıl daha uzattı. Gelecek sezonda kadroda olacaktır ancak tekrarlıyorum Süper Lig seviyesinde bir bek Gökhan.

Oğuzhan Berber : Devre arasında Rizespor'dan kiralandı. Talihsiz bir sakatlık yaşadı ve sadece 4 kez forma giyebildi. Kiralık sözleşmesi sona eriyor, takımda kalacağını sanmıyorum.

ORTA SAHA
Berkay Samancı: Sezon başında takıma katılan ön liberonun en verimli sezonunu yaşadığını söyleyebilirim. 1.Ligdeki 105. maçında golle tanışan Berkay 107. maçında 1 gol daha atarak sezonu 2 gol 4 asist ile tamamladı. Bu goller onun aynı zamanda kariyerindeki ilk resmi gollerdi. Sözleşmesi sürüyor kadroda kalmasını bekliyorum.

Arif Morkaya: Şampiyon kadronun bir başka oyuncusu da Arif. Defansın önünde gösterişsiz bir futbolu var. Sezon boyu vasatın altına düşmeyen bir performans sergilediğini söyleyebilirim ancak vasatın üstüne çıktığı maç sayısı da oldukça az. Gelecek sezon alternatif olarak kadroda olabilir veya ayrılabilir.

Timur Temeltaş: 23 yaşındaki futbolcu geçen sezon takıma katılmış ve 2.Lig şampiyonluğunda takıma büyük katkı sağlamıştı. Orta sahada iki yönlü oynuyor ve tam bir dinamo diyebilirim. Sezon içerisinde yaşadığı talihsiz sakatlık sebebiyle 16 maçta forma giydi ancak 3 gol 3 asistlik katkısı sakatlıktan çıkan biri için oldukça dikkat çekici. Sözleşmesi devam ediyor ve gelecek sezon ödünç verdiği formasını geri alacağını düşünüyorum. Bir tık daha atlarsa rahatlıkla Süper Lig görebilir.


Halil İbrahim Tuna: 22 yaşındaki kanat oyuncusu geçen sezonki şampiyonlukta çok büyük bir pay sahibiydi. İlk kez forma giydiği 1.Lig'de sezon başında biraz zorlanan ve daha sonra yaşadığı sakatlıkla formasını kaptıran Halil İbrahim sezon sonuna doğru bildiğimiz performansına yaklaştı. 28 maçta 4 gol 2 asistlik katkı yaptı. Halil İbrahim'in bu sezonki çok da yeterli olmayan bu performansına rağmen Süper Lig'den birçok talibi olduğu biliniyor. Çok çabuk ve bileklerine hakim. Halil İbrahim gelecekte benimde çok önemli işler beklediğim bir futbolcu. İstenen ücret ödenirse Süper Lig'e gidebilir ama bence 1 sezon daha kalmalı.

Erdoğan Yeşilyurt: Sezon başında takıma katılan 22 yaşındaki gurbetçi kanat oyuncusu, bu sezon çok önemli bir performans ortaya koydu. Takımına 5 gol 10 asistlik bir katkı yaptı. Sol kanattan içeri kat edişleri savunmaları oldukça rahatsız ediciydi. Tıpkı Halil İbrahim gibi Süper Lig'den talipleri var. Takımdan ayrılabileceği konuşuluyor.

Cengiz Ünder: Henüz 18 yaşındaki Cengiz, Halil İbrahim'in sakatlanmasıyla forma şansı buldu ve bu şansı iyi değerlendirdi. Oldukça yetenekli ve teknik olan genç futbolcu Altınordu'nun gelecek yıllarda çok şeyler beklediği bir isim. Ayaklarına hakim. 20 maçta 5 gol 5 asistlik katkı yaptı. Sözleşmesi devam ediyor kesinlikle takımda kalacaktır, kalmalı.

Kerim Avcı: Devre arasında Kayseri Erciyesspor'dan kiralandı. Takımın ikinci yarıdaki iyi performansına önemli bir katkı yaptı. 17 maçta 5 gol 3 asisti var. Kiralık sözleşmesi sona eriyor fakat takımda tutma imkanı olursa kalabileceğini düşünüyorum.

Serkan Göksu: Sezon başında takıma katıldı. Genellikle oyuna sonradan girdi veya ilk 11'de başlayıp oyundan alındı. Fark yaratacak bir performans sergileyemedi. Sözleşmesi sürüyor fakat takımdan ayrılması beni şaşırtmaz.

FORVETLER
Göksu Türkdoğan: Tecrübeli bir golcü arayışlarından sonra takıma katılan Göksu transfer olduğunda açıkçası bende birçok kişi gibi bu transfere soru işaretiyle bakmıştım. Ancak Göksu, gösterdiği performansla bizleri yanılttı. 31 maçta sahada yer aldı ve takımın en golcü ismi olarak 15 gol atıp 7 asist yaptı. Sözleşmesi sona eriyor fakat bu performanstan sonra Göksu git denir mi bilemiyorum.

Taha Balcı: 26 yaşındaki Taha geçen sezonun devre arsında takıma katılmış ve şampiyonluğa katkı yapmıştı. Bu sezonda kadroda yer alan forvet zaman zaman forma şansı yakaladı ve 24 maçta 5 gol atıp 4 asist yaptı. Sözleşmesi sona eriyor takımda kalması da ayrılması da benim için sürpriz olmaz.

Bahattin Köse: Devre arasında Akhisar Belediyespor'dan kiralanan Bahattin, Altınordu formasıyla çıktığı ilk maçta golle tanışırken aynı zamanda kırmızı kartla da tanışıyordu. İkinci yarıda 6 maçta forma giyebildi ve 1 golde kaldı. Açıkçası daha iyi katkı beklediğim bir futbolcuydu. Olmadı. Kiralık sözleşmesi sona eriyor, muhtemelen uzatılmayacaktır.

Hazırlayan: Utku YASTIKCI

Altınordu Türk futboluna damga vurmaya her gün biraz daha yaklaşıyor...         Üst düzey birikime sahip, vizyonu, değerleri ve hedefle...

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Ali Ece Röportajı: Slaven Bilic ve Beşiktaş

“Bilic çıtayı yükseltti ve yükselttiği çıtanın altında kaldı.”
Çok kimseler bilmez;
Siyaset Bilimi mezunu,
Müzisyen ve Yazar,
Lakin iki kelime ile anlatacak olsak, “futbol aşığı”.
Ali Ece’den söz ediyorum. Anlattıkça hiç susmasın, anlatsın ki dinleyelim dediğimiz adam.
TransferMerkez.com’da yayınlanan ilk yazımın Ali Ece ile yapılan bir söyleşi olmasından ne kadar gurur duysam azdır. Kendisine teşekkür ediyor, Slaven Bilic’in ayrılık kararını ve Beşiktaş’ı konuştuğumuz keyifli röportajla sizleri baş başa bırakıyorum.


Slaven Bilic, önümüzdeki sezon çok büyük ihtimalle Beşiktaş’ın başında olmayacak.
Ali Ece’ye göre elimizdeki tüm girdileri hesaba katarsak, Bilic Beşiktaş’ta başarılı olmuş mudur?
Slaven Bilic, Avrupa’da başarılı; Türkiye’de ise “standart” bir performans sergiledi. Başarının bir ölçüsü de başarınızdan sonra sizi kimin istediğidir. İngiltere’deki bazı kulüpler Slaven Bilic’i teknik direktör olarak düşünüyorlar çünkü UEFA’da Liverpool’u elemek bir başarıdır. Liverpool, Premier Lig’de sezonu ilk 4’te bitiremedi diye 26 Şubat 2015 gecesi Beşiktaş’ın Liverpool’u çok iyi bir oyun sonrası elemesi değersizleştirilemez çünkü o gece Beşiktaş, Liverpool’u 19 maç sonra 90 dakikalar sonunda yenmeyi başaran ilk takım oldu. O dönemde Liverpool çok formdaydı, 26 Şubat itibarıyla Premier Lig’de oynanmış son 6 maçı baz alırsak Liverpool son 6 maç PL form tablosunda 1. sıradaydı. Zaten Beşiktaş’a elendikten sonra bir önceki sezonun şampiyonu bu sezonun da 2.cisi olan Manchester City’i yendi. Beşiktaş ise küme düşecek olan Balıkesir’e puan kaptırdı! Çelişki tam da burada! 
Tottenham’ı yenmek, özellikle Londra’da berabere biten maçta Tottenham kalesine deplasmanda 24 şut atan oyun başarılı bir oyundur. Tabii o Tottenham deplasmanında 24 şut atılmasına rağmen sadece (penaltıdan) 1 gol kaydedilmesi de Bilic döneminin özeti: Beşiktaş oyun üstünlüğünü ne kadar kurarsa kursun bu üstünlüğün yarısını bile skora yansıtamadığı maçlar yüzünden Türkiye liginde hedefe ulaşamadı. Bilic geldiğinden beri iyi ilk 11’ler sahaya sürdü, A planları hep iyiydi ancak oyuncu değişiklikleri, oyuna hamleleri ve B planlarında genelde A planlarına göre yetersiz kaldı. 
Arsenal maçındaki oyun da çok iyiydi, Feyenoord’u elemek de başarıydı. Ancak Türkiye’de zorluk derecesi yüksek maçlarda özellikle İstanbul derbilerinde aynı başarıdan bahsedemeyiz. O İngiltere markalarına karşı sahici iç sahan, stadın yokken sergilenen oyunlar ve alınan sonuçlar başarı ancak Türkiye’de maalesef futbol başka türlü oynanıyor: İngiltere’dekine göre çok daha reaktif, defansif oynanıyor. Bilic, 2 sezonda buna bir çare bulamadı. Hâlbuki önünde bir önceki sezondan “Ersun Yanal panzehiri” modeli vardı. Beşiktaş ligde son maçlarda ilk yarıları adeta boş geçti, yeteri kadar proaktif değildi. O maçların 2. yarılarında da takım hızlı oynamak ile telaşlı oynamayı karıştırdı. 
Bilic, Beşiktaş takım savunmasını Aybaba dönemine göre bayağı toparladı ancak takım hücumunda Bilic yönetimindeki Beşiktaş bir yerden sonra fazla doğaçlama oynadı. Sosa-Töre-Ba 3’lüsünün bireysel yeteneklerine dayalı bir hücum doğaçlamaları izledik. Ba, kariyerinde yıllar sonra ilk kez 20’den fazla maçta ilk 11 oynadı ve bir süre önemli bir fiziksel düşüş yaşadı. O dönemde Bilic, Cenk Tosun’dan çok Mustafa Pektemek’i tercih etti. Evet, Cenk’in Türkiye Kupası’nda “frikikten gol atacağım” diye ayağını sakatlaması şanssızlık ancak son zamanlarda Bilic'in sürekli Cenk gibi doğal bir golcü yerine Pektemek’i tercih etmesi Beşiktaş’ın 12 günde liderlikten 3.lüğe düşmesinin nedenlerinden birisi oldu. Bu maçlarda Tolgay’ın hep 70’li dakikalarda oyundan alınması da Bilic’in haklı olarak eleştirilmesine neden oldu.
Pektemek’in sakatlıklarına, onlardan dönüşüne, kişiliğine, emeğine saygım büyük ama mesela Akhisar maçında 2. yarı başında Beşiktaş’a en az 2 gol gerekiyordu. 160 maçta 59 gol atmış bunun da çoğunu Beşiktaş gibi şampiyonluğa oynayabilecek kadar güçlü takımlarda atmamış olan Cenk Tosun varken neden çok çalışkan ama 234 maçta 54 gol atmış Mustafa Pektemek?
Şimdi gelelim Bilic’e neden Türkiye’de ısrarla başarısız değil de “standart” demeyi tercih ediyorum: Çünkü daha fazlasını bekliyordum. Son yıllarda Beşiktaş’ın en çok desteklenen teknik direktörü son şampiyonluğu yaşatan Mustafa Denizli değildir, bizzat Slaven Bilic’tir. Taraftarın önemli kısmı Bilic’i çok sevdi, çok destekledi. Daha fazlasını yapmasını bekledi, yapması da gerekiyordu. Statsız da şampiyonluk yarışında iddialı olunabileceğine inandırdı. Bilic çıtayı yükseltti ve yükselttiği çıtanın altında kaldı. 
Stat olmaması, Bilic’in hiç iç sahada oynamaması onun adına geçerli bir bahanedir. Hakem hataları da aynı şekilde. Bu 2 noktada hatanın büyüğü yönetimdedir. Bir stat ne sorun olursa olsun 2 sezonda inşa edilmez. Beşiktaş yönetimi stat konusunda Marsilya ve Athletic Club Bilbao’nun yaptığı gibi “kademeli restorasyon” yapmalıydı. Hakemler meselesine gelirsek, bu noktada da Bilic hanesine eksi puan yazmak insafsızlık olur. Beşiktaş saha içi sorunları kadar saha dışı sorunlarını da çözecek bir yönetim kalitesi sergilemek zorunda. MHK başkanı Yusuf Namoğlu “Hüseyin Göçek derbi hakemi değil” demesine rağmen Göçek derbi yönetiyorsa Beşiktaş yönetimi TFF ile ilişkilerini gözden geçirmeli.
Belki Önder Özen gibi bir futbol aklı Bilic’le beraber devam etseydi, durum farklı olabilirdi. Açıkçası Bilic’le arkadaşlık seviyesinde ilişkim olan birisi olarak Beşiktaş için ayrı, Bilic için ayrı üzüldüm. İkisinin birden son düzlükte böylesine tökezlemesi üzüntüden beter bir his. Bilic’i sadece Beşiktaşlılar değil rakiplerin çoğu iyi niyetli taraftarları da sevdiler, saydılar. Dilerim nerede çalışırsa orada başarılı ve mutlu olur. Bunun için de teknik direktörlük mesleğinde A planlarının yarısı kadar iyi B planı yapması gerekiyor. Türkiye ve Rusya gibi karmaşık ülkelerde, futbolun saha içi kadar saha dışında da oynandığı yerlerde değil de Almanya, İngiltere, Fransa gibi daha otantik futbol ülkelerinde teknik adamlık yapması Bilic’in kariyeri için daha hayırlı gibi… Saha dışıyla ilgili bana, Cem Dizdar’a ve birkaç kişiye daha anlattığı şeyler var; dilerim bir gün bunları yazacağı kitapta da anlatır. Burada bunları direkt söylemiyorsam ona söz verdiğim için. Ayrıca bunları Bilic’in söylemesi benim söylememden daha etkili ve Türk futbolu adına hayırlı olur.
Bir de son olarak şu “gitar” mevzusuna geleceğim. Buradan uyarıyorum: Bir kişi daha “Ali Ece, Bilic’i destekledi çünkü Bilic de Ali Ece gibi gitar çalıyordu” derse maalesef Cantona refleksi gösterebilirim! NTV Spor ekranlarında defalarca “Teknik direktörlükteki kriterim gitar çalmak olsaydı Bilic değil Johnny Marr, John Squire, Agnus Young’ı tercih ederdim çünkü Bilic o isimlere göre gitarı iyi filan çalmıyor” dedim. Yahu ben 2’si kendi grubum toplamda 4-5 albümde profesyonel gitar çalmış bir adamım, Bilic benle karşılaştırınca bile gitarı iyi çalmıyordu. Son tahlilde iyi ya da kötü gitar çalan-seven iyi bir adamı arkadaş olarak sürekli “yerel futbolun karanlık derin kılcal damarları”yla temasta olan daha iyi bir teknik direktöre tercih ederim. En azından arkadaş, insan olarak! Teknik direktörün iyi adam olması güzeldir. Beşiktaş tarihinden örnek verirsek Gordon Milne, Mustafa Denizli hem çok iyi teknik direktörler hem de çok iyi insanlar. Yani iyiler de futbolda kazanır, kazandırır; bunun sonsuz örneği var.

Günümüz tüketim alışkanlıklarının da etkisiyle, çok hızlı tüketen, zamanın çok değerlendiği sabrın azaldığı bir futbol kültürü ile karşı karşıyayız.  Ama istikrara olan özlemimiz de baki. Sizce geçen sürenin istikrar hedefi ile geçen-sabredilmesi gereken süreç olması ile boşa kürek çekilen ve zaman kaybedilen bir süreç olması arasındaki ince çizgide gözetilmesi gereken kıstaslar nelerdir? Bilic’le bir sezon daha; istikrar göstergesi mi, zaman kaybı mıdır?
Eğer Slaven Bilic, Süleyman Seba ya da Mehmet Üstünkaya yönetimleri zamanında çalışsaydı bu söyledikleriniz daha az soyut kalırdı. Beşiktaş yönetimi kaotik, kafası karışık, kendi içinde çelişkilerle dolu. O yüzden futbol şubesinin başında hem sportif direktörlük hem şube kaptanlığı hem de teknik direktörlüğü aynı anda yapabilecek, Türk futbolunun dinamiklerini daha iyi bilen, daha tecrübeli bir teknik adam gerekiyor. Yönetimin eksiklerini kapatabilecek tecrübeli bir lider. Açık açık Şenol Güneş veya Mustafa Denizli’yi kast ediyorum. Lakin mevcut yönetim, kongredeki temiz gençlerin eleştirilerini kaale almaz ve aynı tas aynı hamam devam ederse bu 2 yaşayan efsane Türk teknik adam bile yetmeyebilir. Bu da çok vahim bir durum!

Bilic, Christoph Daum’un 1994-1996 arası görevde kalmasının ardından en uzun süre görev yapan Beşiktaş teknik direktörü durumunda. Bugün Bilic’le yolları ayırmak, Del Bosque veya Schuster’in ardından yapılan, kalsalardı başarılı olurlardı, sabredilmedi eleştirilerinin benzerini ilerleyen yıllarda görmemize sebep olur mu?  Yani Bilic kalsaydı ikinci bir Gordon Milne örneği olabilir miydi?
Bir kere Del Bosque ve Schuster’i müşterek bahis harici tutalım çünkü sadece Beşiktaş ve Türk futbolu değil dünya futbol tarihinde o dönemki kadar kötü bir yönetim kurulu bulmak zor! Gordon Milne’e gelirsek: Milne’in en büyük avantajı Serpil Hamdi Tüzün ve onun bir beyin cerrahı titizliğiyle işlediği genç yeteneklerdi. Beşiktaş özkaynak düzeni sadece ülkenin değil Avrupa’nın en iyilerinden birisiydi: Özkaynak'tan çıkıp A takımın yıldızları olan Rıza, Metin, Ali, Feyyaz, Gökhan hem yetenekli, hem zeki, hem de çok uyumlu sporculardı. Ulvi, Kadir 10 yılda 5’er lig şampiyonluğu yaşayan ve yaşatan istikrar abideleriydi. Beşiktaş’ın Bilic dönemi kadrosu ise daha çok uzun vadeli planla değil de zar zor kurulan ve kırılgan bir yapıya sahip bir kadro. Sırf Sosa ya da Gökhan Töre olmayınca takım hücumu yarı kaliteye düşüyor. O dönemde ise Metin Tekin-Gordon Milne tartışmasından sonra belki de takımın en büyük yıldızı olan Metin Tekin uzun süre ilk 11 yüzü görmemiş ama Beşiktaş yine şampiyon olmayı başarmıştı.
Gordon Milne’in Bilic’e göre 2. büyük avantajı ise çok büyük bir tecrübeye sahip olmasıydı. Bizzat babası İngiltere’nin en saygın teknik adamlarından birisiydi. Milne, Liverpool’da oynarken teknik adamlığı öğrenmeye başlamıştı çünkü onu transfer eden ve geliştiren hocası tarihin en efsane futbol adamlarından Bill Shankly. Shankly’nin yardımcısı ise Liverpool tarihinin çalıştığı yıl ortalamasına göre en çok kupa kazanan-kazandıran hocası Bob Paisley. Onun yardımcısı 2 sezonda 1 lig bir de Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğu kazandıran Joe Fagan. Yani eve gidiyorsun baban Jimmy Milne, işe gidiyorsun Shankly, Paisley, Fagan patronun! Milne teknik direktörlüğe 33 yaşında başladı. Beşiktaş’a geldiğinde teknik adamlık kariyerinin 17. yılındaydı. 1987 yılıydı. 1980’ler ve 1990’lar zaten İngiliz-İskoç-İrlandalı hocaların altın çağıydı. 1977-1984 arasında 8 sezonun 7’sinde Avrupa’nın en büyük kupasını, o dönemin Şampiyonlar Ligi olan Şampiyon Kulüpler Kupası’nı İngiltere takımları kazandı! Milne’in Türkiye’de yaşadığı-yaşattığı başarıların benzerini şimdilerin bir Mourinho’ya göre vasat ötesi kalan hocası Roy Hodgson İskandinavya ve İsviçre’de yaşattı. Zafer Algöz abiyi çok sever, sayarım ancak “Beşiktaş, İngiliz hoca getirmeli” demesine maalesef katılmıyorum. 2014-15 sezonunda İngiltere Premier Lig’de bile ilk 7 sırayı alan takımların hiçbirinin başına İngiliz bir teknik adam yok. 6. olan Liverpool’un hocası Rodgers İrlandalı o da Liverpool kariyerinin açık ara en kötü sezonunu yaşadı/yaşattı. Ancak çok sevdiğim saydığım Güntekin Onay abime de katılmıyorum. Faturanın hepsini Slaven Bilic’e kesmek haksızlık olur. Eğer bir yönetim stadı şu tarihte açacağım diyorsa o tarihte açar. 2.5 yılda yeni stadı yapamayacaksa da eskisini haldır huldur aceleyle yıkmaz! Futbol direktörü modeline geçiyor ve buna çok inanıyoruz dedikten sonra ilk sezonun sonunda Önder Özen’le yolları ayırmaz, ayırsa da yerine Özen kalibresinde yeni bir futbol direktörü getirir.

Ben yazılarımda Beşiktaş’ın Önder Özen ile başlayan icraatlarından hep “Doğru Proje” diye söz ettim. Önder Özen’in ayrılmasının ardından Bilic’in de görevden ayrılması, bu projenin başarısızlıkla sona erdiğini gösterir mi?  Beşiktaş yönetimsel hedeflerinden saptığı için mi bu duruma geldi?
O yazıların çok güzeldi, ben hepsini okudum hatta okuyup notlar aldım adını söyleyerek programlarda paylaştım. Önder Özen’in gidip yönetimin yerine “Nobodinho”yu getirdiği gün, zaten Beşiktaş’ın sezona rakiplerine göre geriden başladığı gündü. Bir sürü farklı şehir, stat, bir sürü maç… Mutlaka Önder Özen tipi motive edici, planlayıcı ikinci bir futbol aklı daha lazımdı.

Şenol Güneş, Mustafa Denizli, Mircea Lucescu isimleri adaylar arasında gösteriliyor. Beşiktaş’ın mevcut kadro yapısı ve bonservisli futbolcu alamayacak olması gibi etkenler düşünülürse hangi adayın başarılı olma ihtimalini yüksek görüyorsunuz?
1 Şenol Güneş 2 Mustafa Denizli, çünkü Mustafa Denizli hocaya yeni Ernst, yeni Yusuf, yeni Rüştü yani takımın genç yeteneklerini tecrübeleriyle harmanlayacak 1-2 usta isim lazım. Mustafa hoca hiç transfer yapmadan da bu takımı şampiyon yaparsa şaşırmam o ayrı. Ancak Orman yönetimi Samet Aybaba ile anlaşmadan önce Mustafa Denizli ile görüştü ve o günü hatırlamak dahi istemiyorum! Bir önceki seçimde Serdal Adalı seçilseydi zaten Mustafa Denizli’yi göreve getirecekti. Ben o kongrede Adalı’yı da Orman’ı da desteklemedim. Benim ideal yönetim kurulumun başında Ahmet Nur Çebi, üyeleri arasında da Mesut Urgancılar, Adnan Dalgakıran, Tamer Kıran, İbrahim Altınsay gibi ekstra katkı yapıp alternatif akıllar üretecek isimler var. Tabii ki henüz adını bilmediğim ama büyük potansiyele sahip daha genç insanlar.
Konuya dönersek Mustafa hoca bu yönetime ne kadar kırgın olsa yeridir, en doğal hakkıdır ancak Mustafa hocanın meslek aşkı ve Beşiktaş’a olan sevgisi saygısı ağır basarsa şaşırmam.
Şenol Güneş’in eldeki yetenekleri geliştirme özellikleri UEFA ile anlaşmaya bağlı transfer kısıtlamalarıyla beraber değerlendirince fazlasıyla umut verici. Şenol hoca Burak Yılmaz’ı Trabzon’a transfer ettiğinde hangimiz şaşırmamıştık ki? Beşiktaş ve Fenerbahçe’de kovulmaktan beter edilen o dönemde “umutsuz vaka” olarak görülen bir sağ açık kısa sürede Türkiye’nin en çok gol atan yerli santrforuna Şenol Güneş’in elinin değmesiyle ulaştı. Selçuk İnan hep yetenekliydi ancak Şenol Güneş’in elinde bir ara Türkiye’nin Fabregas’ı gibi oynadı. Ekmeğini Trabzon, pastasını Galatasaray yedi. Şenol Güneş hoca Beşiktaş’ın başına geçer ve Oğuzhan Özyakup gibi Türkiye standartlarında özel olan bir yetenek gelişmezse bir daha da gelişmez. Cenk Tosun, Türkiye’ye geldiğinden beri Burak Yılmaz’dan sonra en çok gol atan yerli forvet, Şenol Güneş hoca yönetiminde daha da gelişmesini beklerim. Lakin Şenol Güneş hoca kongredeki afaki “O zaman seçim yapalım tamam” restinden sonra nasıl hemen göreve gelecek ki? Şenol Güneş ve Mustafa Denizli, 1 Temmuz’a kadar bekletil(e)meyecek isimler. Ayrıca 1 Temmuz’a kadar transferleri belki Demba Ba’nın satılıp yerine benzer kudrette bir santrfor transferini hangi futbol aklı yapacak ki? Eneramo’yu geri alıp Sezer’le sözleşme mi uzatacaklar yani? Ahmet Nur Çebi ve birkaç iyi niyetli çok çalışkan yöneticiyi hariç tutuyorum ama maalesef Beşiktaş yönetiminde şu anda Beşiktaş’ın ihtiyacı olan parlak futbol aklını pek göremiyorum.
Bilinçli olarak Lucescu’yu sona bıraktım çünkü eğer Lucescu Türkiye’ye ve Beşiktaş’a dönerse çok şaşırırım. Çünkü defalarca bana Türkiye’de hayatının kazığını yediğini söylemişti. En çok da 2003-04 sezonunda “beni arkamdan vurdular” dediği Beşiktaş yönetimine kızgındı. Ben kendisiyle en son İstanbul’daki 2008-09 UEFA finali döneminde konuştum. Ukrayna’daki savaş, Shakhtar sahibi Ahmedov’un içine düştüğü zor siyasi durum, Luce hocanın yaşının ilerlemesini falan hesaba katarsak, bilmiyorum…Belki fikri değişmiştir. Sonuçta aradan 6 yıl geçti ve bir kere bile karşılıklı konuşamadım. Yanlış anlaşılmasın ben bir Lucescu hayranıyım. 2002 yazında Lucescu hocanın tercümanı olabilirdim, görüşmede heyecandan kekemeliğim nüksettiği ve İtalyan’dansa Hollanda ekolünü sevdiğimi inatla belirttiğim için olmadı. İyi ki de olmadı çünkü tercümanı Sinan bey hem çok iyi bir tercüman hem de çok sabırlı bir adam. Luce’ye tercümanlık ateşten gömlek giymekle eş anlamlı!
Yine de Lucescu’nun bizzat Türkiye’de nasıl bir değil iki kez büyük haksızlığa maruz kaldığına en yakından şahit olanlardan biriyim. Zaten Beşiktaş’taki en büyük sorun halen 101. yıldaki iç sabotajdır! Kimler neler yaptılar artık çıkıp Beşiktaş kamuoyuna anlatsınlar, kapalı kapılar ardından sufle yapmak kimsenin vicdanını aklamaz. Dürüst insanlar için gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi çok güzel bir huyu vardır. Burada “Bir konuşursam herkes yanar” falan demiyorum. Konuşması gerekenlerin artık konuşma zamanı geldi de geçmiyor mu diyorum. 2004’ten beri 11 yılda 1 şampiyonluk olması Beşiktaş için asla kabul edilemez bir durum!
Fikret Orman son mali kongrede seçime gidilebileceği yönünde bir mesaj verdi. TFF ise Haziran 2015’te seçime gidecek. Yıldırım Demirören’in olası bir durumda tekrar Beşiktaş Başkanlığına aday olabileceğini düşünüyor musunuz? 
Düşünmüyorum, düşünmek de istemiyorum. Sen de bence düşünme, boş yere uykularını kaçırma. Bunu halen düşünmeye cesaret edenler varsa benden naçizane bir dost uyarısı: Beşiktaş tarihine yakışmayacak feci olaylar yaşanmasına, yaşatılmasına hiç gerek yok. Camia yeterince acı ve sıkıntı çekmedi mi? Beşiktaş’ın geleceğinin parlak olması son kongrede gördüğümüz gibi kendi aidatını kendi ödeyen taze beyinler ve bağımsız genç insanların sesine kulak verilmesine bağlı hatta bağımlı! Bakın hiçbir şey sonsuza kadar sürmez ve bir gün aidatı başkası tarafından yatırılanlar mutlaka afişe edilir. Benden uyarması. 2013’te tekrar üye olurken üyelik ve aidat ücretimin dekontundan 3 ayrı çıkış aldım. Her gördüğümde “Belki fikirlerim yanlış olabilir ama en azından vicdanın hür” deyip rahat uyuyorum. Şimdi de artık uyumam lazım, çok geç oldu. Güzel röportajdı, teşekkür ederim. Yeni sitende de sana başarılar dilerim. Başaracağına eminim.
Röportaj: Ahmet DUMLU
Yasal Uyarı: TransferMerkez.com'un izni olmadan/kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

“Bilic çıtayı yükseltti ve yükselttiği çıtanın altında kaldı.” Çok kimseler bilmez; Siyaset Bilimi mezunu, Müzisyen ve Yazar, Lakin ...

26 Mayıs 2015 Salı

Röportaj: Muhammet Reis (Osmanlıspor)

        Transfer Merkezi dergisinin bugünkü konuğu, Balıkesirspor ve Osmanlıspor ile son 3 sezonda 3 şampiyonluk yaşayan Muhammet Reis. Tecrübeli oyuncuyla geçmişini, bu sezonki başarıyı ve Türk futbolunu konuştuk.

Merhbalar, öncelikle Muhammet Reis'i tanıyalım. Muhammet Reis kimdir, futbola nasıl başladı?
1984 Trabzon doğumluyum. Mustafa Akçay'ın Trabzonspor'da Altyapı Koordinatörü olduğu zamanda, arkadaşım seçmelere gitmiş ve kazanmıştı.O dönemde hocamızda arkadaşa mahallenizde iyi futbol oynayan varsa getirin diye söylemiş, biz de her çocuk gibi mahalle arasında bir çim sahamız vardı. Top oynarken arkadaşım bana söylemişti, o zaman giyilecek şortumuz kramponumuz olmadığı için biraz çekingen davranmıştım. Sonra arkadaşım bana ''penaltı atışacağımızı, kazanması halinde gideceğini'' söyledi. Arkadaşım kazanınca mecbur gitmek zorunda kaldım. Sonra ayakkabı, şort vs araştırmaya başladım, sağolsun bir tane abi vardı, bana krampon verdi. Daha sonra idmana çıktım, ilk idmana çıktığımda Mustafa Akçay'ın da beğenmesiyle Trabzonspor'un altyapısında futbola başladım.

Balıkesirspor'da yaşadığın şampiyonlukların ardından, Osmanlıspor'da da ilk sezonunda şampiyon olmayı başardın. Şampiyon olmak elbette güzel bir duygudur. Hissettiklerini bir de senden dinleyelim.
Seninde dediğin gibi, aralıksız 3 sezondur şampiyon olmak benim için çok ayrı bir mutluluk. Önce Balıkesirspor ile 2.Lig'deki şampiyonluk, sonra Süper Lig'e çıktığımız şampiyonluk, daha sonra Osmanlıspor. Yani bunu gerçekten anlatmak çok zor, biz burada sezon başında toplandığımızda, aynı şekilde geçen sezon Balıkesirspor'da iken de arkadaşlarımızla aynı şeyi söyluyorduk. Bu sevinci, bu hazzı hiçbir şeye değer biçemezsiniz. Sonrasında Osmanlıspor'a geldik, geçen sene Balıkesirspor'da oluşmayan şartlardan dolayı anlaşamadık, nasip diyoruz. Burada da tekrardan şampiyonluk yaşadığım için çok mutluyum.

PTT 1.Lig'de 100 küsür maça çıktın fakat son 2 sezondur gösterdiğin performans takdire şayan, geçen sezon gol kralı da oldun. Bu başarıda en önemli etmen ne sence?
Benim çıkışım Konya Şekerspor'da oldu. Daha önce Türk Telekom Lig A olarak adlandırdığımız PTT 1.Lig'de Akçaabat Sebatspor ile oynamıştım  fakat ilk senede kümede kaldık, daha sonra düştük. Dediğim gibi Konya Şekerspor'da oldu çıkışım. Balıkesirspor'a transferimde en önemli etkenlerden biri taraftarıdır. Aynı grupta olduğumuz için, oraya maça gittiğimizde oradaki heyecanı atmosferi gördüğümde heyecanlanmıştım. Bizim grupta o zaman Sakaryaspor, Adana Demirspor, Balıkesirspor gibi takımlarında taraftarı çoktu. Konya Şekerspor kurumsal bir takım olduğu için pek taraftarı yoktu, dediğim gibi çok etkilenmiştim. Taraftar itici güç. Daha sonra Tuna Başkan ile görüşmemiz oldu. Balıkesirspor ile anlaştım, 3 sene güzel anılarım oldu orada. Şimdi de gerçekten çok üzgünüm, 39 yıl sonra Süper Lig'e çıktık. Bu sene küme düştü, gerçekten çok üzgünüm. Ama Balıkesirspor, Balıkesir halkı kesinlikle Süper Lig'i hakediyor. Seneye, ya da gelecek senelerde inşallah yeniden Süper Lig'e çıkarlar.

Konya Şekerspor'da oynarken Ahmet Sabri Fener, İshak Çakmak, Ömer Ali Şahiner gibi genç isimler kadrodaydı ve yaş olarak senden genç isimlerdi. Şimdi bazılarıyla rakipsin, Ömer Ali gibi bazıları Süper Lig'deki performansıyla dikkat çekiyor. Onlarla hala görüşüyor musun?
Hepsiyle görüşüyorum. O zaman çok iyi kadromuz vardı. Balıkesirspor'da 2.Lig'de kurduğumuz kadro gibiydi. Play Off'lara gitmiştik, ilk maçımız Sakaryaspor maçıydı ve 1-0 öne geçmiştik 65. dk sonra 3-1 mağlup olduk ve Sakaryaspor bir üst lige çıktı. Bir sonraki sene Balıkesirspor'da da aynı şeyi yaşadım, ilk maçta Adana Demirspor'a elenmiştik ve Adana Demirspor üst lige çıktı. Benim de şöyle bir şanssızlığım var; ilk maç kime elendiysek o takım üst lige çıktı. Geçenlerde Konya'ya hazırlık maçına gitmiştik. Sağolsun Ömer Ali de geldi, otelde bizi ziyaret etti. Ahmet Sabri'yle, İshak'la o dönemden yine Cafer Can'la, Şanlıurfaspor'daki  Onur'la, Giresunspor'daki Rıdvan'la görüşüyoruz. Çok iyi arkadaşlığımız vardı, halen devam ediyor. Ömer Ali Konyaspor ile PTT'de de oynadı, sonra Süper Lig'e çıktı. Maşallah şu an çok güzel gidiyor, inşallah böyle devam eder.

Gelecekle ilgili planların neler ? Osmanlıspor'da sözleşmen devam ediyor, Osmanlıspor formasıyla ''Reis'i Süper Lig'de görecek miyiz?
İnşallah, bu soruyu herkes çok soruyor bana. Geçen sene Balıkesirspor'la anlaşamayınca bazı söylemler oldu. ''Korktu, o yüzden gitti'' veya ''Süper Lig'de oynayamaz'' dediler. 2 yıl daha mukavelem var, ben kulübümden çok memnunum, onların da memnun olduğunu düşünüyorum. Onlar beni burada tuttuğu sürece ben burada oynamak; Süper Lig'in tadını, hazzını yaşamak istiyorum. Ama dediğimiz gibi bu futbol, geçen sene Süper Lig'de oynamak için Balıkesirspor'a gitmiştim ama olmadı. Daha sonra bazı insanlar ''geldi, hemen sonra gitti. Nasıl Osmanlıspor ile anlaştı ?'' dediler. Bu duruma da açıklık getireyim. Gelip gitme durumu olmadı, burayla anlaşmadan önce 2 gün Balıkesir'de kaldım. Görüştük, anlaşamadık, nasip olmadı. Bir sonraki günde burayla anlaştım. Yönetim, başkan beni burada tutmak isterse, memnunlarsa burada kalmak isterim. Ama bana da verdiğin emekler için teşekkür ederiz derlerse, diyecek birşeyimiz yok. Helalleşir, ayrılırız.

Osmanlıspor'un ilk golünü atarak tarihe geçtin, bu konu hakkında düşüncelerini de alalım.
Ben bunları çok yaşadım, Balıkesir'de çok nasip oldu bana. Balıkesirspor'da 2.Lig'de iken Antalya'da devre arası kampındayken yabancı bir takımda ilk defa maç yapmıştık. 1-0 yenmiştik ve golü ben atmıştım. Sonrasında Balıkesir'de ışıklandırma yapıldı, ilk golü ben attım. Osmanlıspor'a geldim; ilk maçta Osmanlıspor'un ilk golünü attım. Osmanlıspor adı altında ilk şampiyonluğu bizler yaşadık. Yani hep ilkleri yaşıyorum, Allah bize nasip ediyor bunları. Dediğim gibi, Osmanlıspor adı da büyük proje, inşallah burada kaldığım, emek verdiğim sürece daha da iyisini yapmaya çalışacağım, çalışacağız.

Peki geçen sürede Süper Lig'den hiç teklif aldın mı ?
Geçen sene, Balıkesirspor ile Süper Lig'e çıktığımız zaman almıştım. Benim de şöyle bir şanssızlığım var, Konya Şekerspor'da oynarken gol sayım düşük olsa da 40'a yakın maç oynuyordum. Herkes diyordu bana; bir üst lige gidersin ya da daha iyi bir takıma gidersin diyenler oldu ama nasip olmadı bana. Sonra Balıkesirspor'a geldim. Belki PTT 1.Lig'e çıkmasak şuan 2.Lig'de oynuyor olabilirdim. Kulübüyle beraber bir üst lige çıktığında devam etmek futbolcunun avantajı oluyor. Çok da güzel örnekleri var. Karabükspor örneği var, daha sonra Akhisarspor örneği var, şimdi de biz de arkadaşlarla aramızda konuşuyoruz. Başakşehir var. Bakıyoruz şimdi kadrosuna, geçen seneden PTT'den 8-9 futbolcu var ve oynuyorlar. Doka, Visca, Mehmet Batdal, Volkan Babacan ve 2 tane bekleri var geçen sene PTT'de oynayan. Geçen seneden de kalmıştı Balıkesirspor'da çoğu arkadaşımız ama pek oynayamadılar. Başarısızlığı biraz da buna bağlıyorum. Ama dediğim gibi inşallah en yakın zamanda tekrar Süper Lig'e dönerler.

Peki, Süper Lig'den sana teklif yapan takımların isimlerini öğrenebilir miyiz?
Geçen sene Eskişehirspor, Gaziantepspor ve Kasımpaşa'dan teklif almıştım. Geçen seneki olan olaylardan dolayı kırgınlığım da var. ''Para için gitti'' şudur budur diye. Yaşımız geldi gidiyor, ilerisini düşünmek zorundayız. Ailemiz var, çocuğumuz var, geleceğini düşünmek zorundayız. Bu şartlarda oluşuyor, karar aşamasında. Balıkesirspor ile olmadı, buraya geldik.

Kariyerinde unutamadığın anlar ya da bir anın var mı?
Çok var, biraz önce de dediğim gibi Balıkesirspor'da yaşadığım ilkler, burada yaşadığım ilkler. Maç olarak sorarsanız; geçen seneden Mersin İdmanyurdu maçı var. Kırılma maçıydı, hangi takım galip gelse avantaj yakalayacaktı biz yendik. Bu sene Boluspor maçı var. Futbol yaşantımda ilk kez hatrick yapmıştım. Daha sonra Samsunspor maçı var. Bence şampiyonluk yolundaki en önemli maçtı, yendiğimiz takdirde ibrenin bize döneceğini biliyorduk ve kazandık .Sonra da final maçları vardı zaten Adana Demirspor, Antalyaspor maçları vardı, kazandık ve çok şükür şampiyon olduk.

Frikik ve serbest vuruşlardan attığın birçok gol var. Hatta çoğu taraftar topun başında sen olduğun zaman ayrı bir heyecana kapılıyor. Bunun için özel olarak çalışıyor musun?
İlk başlarda böyle bir özelliğim yoktu. Fizik olarak güçlü yapıda olduğum için, set vuruşlarım vardı ama teknik anlamda önceki yıllarda iyi değildim. Balıkesirspor'da oynarken cuma günleri genelde şut idmanı olurdu. İsmail Hoca beni ayırır ve bir kaleci alıp karşı kaleye gönderirdi, frikik çalışrıdım. Kendim ekstra çalışırdım. Sezon bittiğinde de, gelecek sezona hazır olmak için kendimiz idmanlarda yaparken de çalışırdım. Daha sonra çalışa çalışa, kendime göre bir teknik, stil geliştirdim. Gerçi burada bir tane golüm var ama Balıkesirspor'da epey atmıştım.

Trabzonlu bir futbolcusun, futbol Trabzon'da büyük ilgi görüyor. Memleket insanının futbola verdiği önemi bir de senden duymak isteriz.
Ben Balıkesir ve Trabzon'u birbirine benzetiyorum. Trabzon'da herkes Trabzonspor'a gönül veriyor, Balıkesir'de de öyle. Gerçekten Trabzon'a baktığımızda Avni Aker'in yanına gittiğiniz de yanında bir saha var, belki orada 10 tane takım vardır. Sahadaki yerlerini kaparlar ve idman yaparlar. Ya da bir kahveye çay içmeye git, herkes Trabzonspor'u konuşur. Aynı şekilde Balıkesir'de de öyle. Bu sene de genç yaş takımları dahil takip ediyorum Trabzonspor'u. Hatta yanılmıyorsam U16 takımı şampiyon oldu biz Antalya'dayken. Şöyle de birşey var; Trabzon altyapıya çok önem veriyor, fakat kadrosuna baktığımızda altyapıdan oyuncusu yok denecek kadar az. Bizim zamanımızda, o zamanlarda PAF Ligi olarak tabir edilen ligde en son biz şampiyon olmuştuk. Şampiyon olan 84-85 grubu, Trabzonspor'un geleceği olarak görülüyordu, fakat o kadrodan sadece kaleci Tolga Zengin ve Tayfun Cora oynamıştı. Başka oyuncu yok, hepsi başka kulüplerde oynadılar. Biraz o yönden sıkıntı var ama Trabzon'da herşey Trabzonspor üstüne kurulu.

Geçen sene medyada takip ettiğimiz kadarıyla Trabzonspor ile ismin anılmıştı. Peki birgün seni memleketinin takımında görme şansımız olur mu?
Ben her zaman dua ediyorum. En fazla da Trabzonspor formasıyla, inanların o sahada beni görmesi için dua etmişimdir. Hani altyapısından üst yapıya kadar 10 senemi verdim Trabzonspor'a. Kamplara gittim, hazırlık maçında oynadım fakat resmi maça çıkamadım. Geçen seneyi soracak olursanız, gerçekten istemiyordum. Çünkü yeni bir oluşum vardı, çok futbolcu geldi, çok futbolcu ayrıldı. Aileme de söylemiştim, teklif olsa dahi gerçekten istemiyordum. Oraya gidip, oynamadıktan sonra birşey vermedikten sonra bir anlamı yok. Gidip başka yerde oynayıp, Trabzonspor'u, Trabzon şehrini temsil etmek benim için daha önemliydi. Çok da iyi temsil ettiğimi düşünüyorum, hem karakter hem de futbolculuk olarak. Dediğim gibi geçen sene düşünmüyordum, fakat bundan sonra ne olur bilemem. Şu da var açık konuşmak lazım; şuan herkes genç isimlere yöneliyor, benim de yaşım 30 oldu. Buradan direkt Süper Lig'e transfer olayı zor oluyor artık. Daha önce söylediğim gibi kulübünle beraber bir üst lige çıktığında bir şekilde devam ediyor.

Osmanlıspor'a gelirken seni en çok cezbeden şey, yukarıda bahsettiğin proje mi oldu?
Ben ilk geldiğim zaman ismi Ankaraspor'du. Sonradan isim değişikliği konuşulmaya başlandı. Hatta bir ara olmuyordu, sonradan onaylandı. Ama gerçekten büyük proje, bu sene Süper Lig'e çıkıldı .Başkanımız bize bazen anlatıyor, konuşuyoruz. Osmanlıspor adını Avrupa'da duyurmak istiyorlar. Süper Lig'e çıktı takım, yavaş yavaş Avrupa Ligi, sonra Şampiyonlar Ligi gibi düşünceleri var. İnşallah başarırlar.

Ülke futbolu olarak ciddi olarak düşüşteyiz. Yeni yabancı kuralı da geldi. Bu konu hakkındaki düşüncelerin neler?
Ben yeni kurala karşıyım. Yabancı hayranlığına karşıyım. Bakıyorsunuz yabancı futbolcu dışarıdan geliyor, parası garanti, evini kulüp kiralıyor, arabasını kulüp alıyor. Adam atıyorum yurt dışında 3.000 Euro maaşa oynarken buraya geliyor 30.000 Euro'ya oynuyor. Bir sıkıntı olup ayrılacağı zaman TFF'ye başvuruyor sözleşmesini fesh ediyor eninde sonunda parasını alıyor. Türk futbolculara gelince sıkıntı yaşanıyor. Mesela örneği de var. Elazığspor-Ümit Özat, futbolcuya para verilmediğinden dolayı, galibiyetten sonra Ümit Özat istifa etti. 10-15 sene evvel bu gelirler olmasa kulüpler nasıl çevriliyordu merak ediyorum. Şu anda inanılmaz gelirler var ama buna rağmen yönetilemeyen, çok borcu olan kulüpler var. Bence düzgün yöneten insanların kulüplerin başına gelmeleri gerekiyor. Buna da güzel bir örnek var; Akhisarspor. Orada her şey planlı yapılıyor.

Biraz futbol dışına çıkalım, antreman dışında neler yaparsın?
Genelde eşimle beraber vakit geçiririm. Burada olduğum zaman Play-Station oynarız, hatta buradan Balıkesir'e bağlantı yapıp oynarız. Aykut olsun, Ertuğrul Furkan olsun, İlhan Depe olsun, Emrullah olsun, Ali Akburç olsun. Burada da ben ve Caner internet üzerinden karşılıklı oynarız. Tavla oynuyoruz, masa tenisi vs oynarız. Ama daha çok ailemle vakit geçiririm.

Balıkesir ile ilgili soruyu sona bıraktım. Balıkesir şehrinde yerin her zaman ayrı. Balıkesir şehrinin, taraftarının sevgisini sana karşı her platformda görüyoruz. Bizim aracılığımızla Balıkesir şehrine, taraftarına neler söylemek istersin?
10 sene 20 sene 30 sene sonra bana "futbol kariyerinde en zevk aldığın, oynadığın kulüp neresi?" diye sorsalar hiç düşünemeden Balıkesirspor derim. Gerçekten orada 3 yılım çok güzel geçti. Mesela 1'de antrenman varsa 12'de orada idmana çıkabilirsin. Belki de en geç ben gidiyordum ama kulübe girdiğim zaman her takım orada oluyordu. Bazı arkadaşlarımız 2-3 saat önceden gelirdi. Muhabbet, sohbet olsun çok güzel ortamımız vardı. Bir de futbolu seven bir şehir, ilgi göruyorsun alaka göruyorsun. Çok güzel şeyler bunlar. Yani Balıkesirspor'u, Balıkesir şehrini hayatım boyunca unutamamam.

Bize verdiğin bu güzel röportaj için teşekkür ediyoruz, son olarak eklemek istediğin birşey var mı?
Ben teşekkür ediyorum, buraya kadar geldiniz. Ayrıca şunu da söyleyeyim; Caner kardeşim ile ilgili. O da buraya benden yarım sezon önce gelmişti Balıkesirspor'dan. Ben ona da demiştim, geçen sezon Balıkesirspor'da şampiyonluk yaşamak nasip olmadı ama burada yaşadın diye söylemiştim .Onun çok selamı var zaten onu da gördünüz. Ona da burdan sevgilerimi gönderiyorum.
Röportaj: Muhammed EKTİ

        Transfer Merkezi dergisinin bugünkü konuğu, Balıkesirspor ve Osmanlıspor ile son 3 sezonda 3 şampiyonluk yaşayan Muhammet Reis . T...

Alt Ligdeki Cevherler: İtalya

        "Alt Ligdeki Cevherler" adlı yazı dizisinde geçtiğimiz hafta sırasıyla Bundesliga 2, Ligue 2 ve Championship'te performansıyla dikkat çeken ve ligimize uygun oyuncuları yazmıştık. Ayrıntılı rapor da sunduğumuz bu yazı dizisinde tanıttığımız oyuncuları, kulüplerimiz transfer listelerine eklemeye başladı bile...

        Projemizin yazarımız Kaşif Yavaş tarafından ele alınan dördüncü ayağında ise; futbol camiamıza İtalya Serie B'nin en iyi performanslarını ortaya koyan ve ligimize uygun olan oyuncularını sunuyoruz.

Gabriel Ferreira
Doğum Tarihi: 27.09.1992
Ülkesi: Brezilya
Boy: 1.93 cm
Kulüp: Carpi(kiralık)
Mevki: Kaleci
Bu Sezonki Performansı: 39 maçta 23 gol yedi. 23 maçta kalesini gole kapattı.
Tahmini Bonservis Bedeli: 2-2.5 Milyon Euro
Güçlü Yönleri:
Bonservisi Milan'ın elinde bulunan 1.93'lük genç eldivenin en güçlü yönleri; topu oyuna hızlı sokma, yer tutma ve ceza sahası içine sarkan rakip oyuncuya doğru yaptığı çıkışların zamanlamasıdır. Refleksleri çok hızlı olan Ferreira, yan toplarda topa ya da rakibe doğru hamle yapmayıp kale çizgisinin tam ortasında bekler ve 6 pasta yerden seken topları bile rahatlıkla çelebilir. Brezilyalı eldiven, gelen şutu kurtardıktan sonra yerde zaman geçirmeden topu ya da pozisyonu takip ederek en uygun yere geçerrek duvar olur. Cruziero altyapısında yetişen ve2012-13 sezonu öncesinde Milan'a transfer olan Ferreira, topu oyuna sokuşu Oscar Cordoba, liberovari çıkışları Neuer ve refleksleri de Muslera'yı andırıyor. Bu sezon başında Carpi'ye kiralanan genç kaleci, görev aldığı 39 lig maçının 23'ünde kalesini gole kapatarak gelecek vaat ettiğini kanıtladı.
Zayıf Yönleri: Zayıf yönü bulunmayan kaleciyi ligimize getirmeyi başaran ekip olursa, ya ileriki dönemde iyi bir bonservis bedeli kazanır ya da ligin en az gol yiyen takımı olur...
Oyuncunun videosu: https://www.youtube.com/watch?v=-I-ZbBHGUiU

Ahmad Benali
Doğum Tarihi: 07.02.1992
Ülkesi: Libya/İngiltere
Boy: 1.68 cm
Kulüp: Brescia
Mevki: Orta sahanın ortası
Bu Sezonki Performansı: 36 maç, 9 gol, 3 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 2-2.5 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: Ahmad Benali, göbekte hem de ön liberoda görev alabiliyor. Manchester City altyapısından çıkma bir isim olan 22 yaşındaki oyuncu, defansif orta saha olarak görev aldığında klasik ön liberolar gibi çakılı oynamaz. Uzaktan şutlarla skoru değiştirebilen Benali'nin kendine has çalım şekilleri ile rakiplerini ekarte etmesi işten bile değil... Daha önce İngiltere U17 ve U19 takımlarında forma giyen 17 numaralı oyuncu, daha sonra Libya A Milli Takımına geçiş yapmıştır. Tekniği ideal olan ve hem göbek hem de ön liberoda oynayabilen Benali'nin, bir alt lige düşen Brescia'dan transfer edilmesi çok çok kolaylaştı. Oyuncunun talipleri arasında Udinese, Palermo gibi köklü İtalyan ekiplerinin olduğu da unutulmamalı...
Zayıf Yönleri: Genç oyuncu, kimi durumlarda öfke patlaması yaşayabiliyor...
Oyuncunun videosu: https://www.youtube.com/watch?v=TPBNShmeo9s

Valerio Verre
Doğum Tarihi: 11.01.1994
Ülkesi: İtalya
Boy: 1.81 cm
Kulüp: Perugia (kiralık)
Mevki: Orta sahanın ortası
Bu Sezonki Performansı: 37 maç, 5 gol, 4 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 2-2.5 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: Roma altyapısından çıkma bir oyuncu olan Valerio Verre,  İtalya U16-17-18-19-20-21 takımlarında forma giydi. Bonservisi Udinese'de bulunan 21 yaşındaki İtalyan orta saha, sıkışan oyunu zorlanmadan açarak arkadaşlarını rahatlatır. Dikine oynamaktan korkmayan genç oyuncu, zaman zaman literatüre Zidane ile girmiş çalımlarıyla tribünleri ayağa kaldırırken; pas alabilmek için -dar alanda dahi- yer aramaktan usanmaz. 21 yaşındaki gelecek vaat eden orta saha için İtalya'nın Mehmet Topal'ı demek isabet olacaktır.
Zayıf Yönleri: Takım atağa çıkarken kimi zaman hızlı davranmak isteyen Verre'nin, dikine ilerlese de topu biraz fazla uzun sürerek atak ezdiğini her iki maçtan birinde muhakkak görürüz. Sorumluluk hissetmede de yaşı itibariyle kaynaklanan pasifliği dikkat çekiyor.
Oyuncunun videosu: https://www.youtube.com/watch?v=Fss4WhezM8s

Camillo Ciano
Doğum Tarihi: 22.02.1990
Ülkesi: İtalya
Boy: 1.76 cm
Kulüp: Crotone(kiralık)
Mevki: Sağ kanat
Bu Sezonki Performansı: 37 maç, 17 gol, 4 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 3 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: 2014 Ağustos'unda Napoli'den Parma'ya transfer olan Ciano, sezon öncesinde Crotone'a kiralandı. Raket gibi kullandığı ayağıyla mesafe tanımaksızın kaydettiği frikik golleriyle Crotone'a birçok galibiyeti tek başına getiren İtalyan oyuncu, takımın kazandığı penaltı ve köşe vuruşlarını da kullanır. Sol ayağını çok etkin şekilde kullanabilen 25 yaşındaki İtalyan futbolcu, ceza sahası önünde kısa paslarla arkadaşlarına pozisyon hazırlayabiliyor. Çakma Robben diye tabir edebileceğimiz Ciano, çizgiye inmeyi sevmez ve gerektiğinde sağ ayağını da kullanır. Kendi kanadından gelişmeyen ataklarda ceza sahası içinde kendini unutturup skor üretebilen hücumcunun ortaları da kavisli ve sert gelerek tahlike yaratır.
Zayıf Yönleri: Bencil oynamaktan geri kalmayan yapısının yanı sıra agresif tutumlar sergilediği de olan Ciano, defans yapmayı hiç düşünmez. Bonservisi Serie A'dan düşen Parma'da olan oyuncu, transfer edilmesi durumunda ligimize renk katacaktır.

Karim Laribi
Doğum Tarihi: 20.04.1991
Ülkesi: İtalya/Tunus
Boy: 1.75 cm
Kulüp: Bologna (kiralık)
Mevki: Sol kanat/Ofansif orta saha
Bu Sezonki Performansı: 38 maç, 8 gol, 11 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 2 Milyon Euro
Güçlü Yönleri:
İki ayağını da aynı derecede kullanabilen Karim Laribi, İnter altyapısında yetişmiş ve henüz 20 yaşın altındayken Fulham, Palermo gibi önemli kulüplerin formasını giymiştir. 2011-12 sezonundan bu yana bonservisi Sassuolo'da olan 24 yaşındaki oyuncu, daha çok gezici olarak oynayan ve ofansif yönü ağır basan bir profil sergiliyor. En önemli özelliği bitirici vuruşları olan Laribi, hem hücumun sol kanadında hem orta sahanın ortası hem de forvet arkasında görev alabiliyor. Laribi, takımlarımız için ofansif çerçevede 'İsviçre çakısı' olabilecek mahiyete sahip olmasıyla transfer tercihinin alternatifleri arasında bir adım önde duruyor.
Zayıf Yönleri: Laribi'nin göze batan yönü, yersiz şekilde oyunu kızıştırması ve sert müdahalelerle kart görmekten korkmamasıdır.

Federico Dionisi
Doğum Tarihi: 16.06.1987
Ülkesi: İtalya
Boy: 1.80 cm
Kulüp: Frosinone
Mevki: Santrafor
Bu Sezonki Performansı: 36 maç, 14 gol, 11 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 4 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: Takımının Serie A'ya çıkmasında skor anlamında en fazla pay sahibi olan ve uzun süredir forma giydiği Serie B'de 165 maçta 60 gol 29 asist kaydeden Dionisi, Serie B'nin maestrolarındandır. Artık kendini tamamen kanıtladığını düşündüğüm Dionisi, Anadolu ekiplerimiz için daha uygun bir profile sahiptir. Takımın penaltıcısı olan ve tekniği ideal düzeyde seyrden İtalyan forvetin fiziği de yerinde ve Dionisi vücudunu kullanarak bu özelliğini değerlendirmeyi iyi biliyor. Kıvrak oyunculuğu ile dikkat çeken 27 yaşındaki santraforun fırsatçı golcü özelliği de var. Verkaç anlayışı ile rakiplerini oyun dışı bırakabilen Dionisi, cezaa sahası önlerine kadar süratle topla gelebiliyor.
Zayıf Yönleri: Ayakları çok güçlü olan ve solunu da etkin kullanabilen 1.80'lik forvetin göze çarpan zayıf yönü bulunmuyor.


Ettore Marchi
Doğum Tarihi: 06.11.1985
Ülkesi: İtalya
Boy: 1.85 cm
Kulüp: Pro Vercelli
Mevki: Santrafor
Bu Sezonki Performansı: 31 maç, 17 gol, 1 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 1 Milyon Euro
Güçlü Yönleri:
Sezonun son 2 ayını kaçıran Marchi, belki de gol kralı olacaktı. Kolu kırıldığı için sezonu yaklaşık 8 hafta önceden kapatan 29 yaşındaki penaltıcı için, Mehmet Yıldız'ın piyasaya çıkış zamanlarını çağrıştırdığını vurgulamak oyuncunun tüm özelliklerini ortaya serecektir. Yan topları çok seven Ettore Marchi, özellikle PTT 1.Lig ekiplerimiz için ideal bir transfer olacaktır.
Zayıf Yönleri: Yaratıcı ve yırtıcı bir forvet olmayan İtalyan santrafor, oyun içinde kendini hırsına teslim edebiliyor. Zira sezonun 2 haftasını kırmızı kart cezası alarak bu şekilde pas geçti. Düz bir oyuncu olan Marchi için söylenmesi gerekn son şey, tam bir görev adamı olduğu ve kendisine verilen taktikten asla dışarı çıkmadığıdır.

Andrea Catellani
Doğum Tarihi: 26.05.1988
Ülkesi: İtalya
Boy: 1.80 cm
Kulüp: Spezia
Mevki: Santrafor/Sol kanat/Play maker
Bu Sezonki Performansı: 37 maç, 19 gol, 5 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 2.5 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: Defans arkasına çılgın koşuları olan Catellani, her iki ayağını da aynı derecede kullanıyor. Ofansın her alanında değerlendirilebilecek potansiyeli bulunan ve klasıyla seyir zevki veren 26 yaşındaki oyuncunun yorulmak bilmemesi ise gerçekten kendisini çok cazip kılıyor. Spezia'nın en skorer ismi olan Andrea Catellini bileklerine de hakim bir oyuncudur.
Zayıf Yönleri: Oyuncunun dikkat çeken bir zayıflığı bulunmuyor.

Diego Falcinelli
Doğum Tarihi: 26.06.1991
Ülkesi: İtalya
Boy: 1.86 cm
Kulüp: Perugia (kiralık)
Mevki: Santrafor/Sol kanat
Bu Sezonki Performansı: 38 maç, 14 gol, 1 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 2 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: Kariyerinin en parlak sezonunu geçiren Falcinelli, ligdeki 14 gol 1 asistin yanı sıra; İtalya Kupası'nda da 3 maçta 1 gol 1 asistlik derece kaydetti. Takımın penaltıcısı olan 23 yaşındaki futbolcu, pozisyon kovalamaktan kolay kolay yılmıyor. Falcinelli, 90 dakika boyunca mental olarak da sahada kalmayı bilerek takımını diri tutuyor.
Zayıf Yönleri: Fiziğini kullanmaktan neredeyse aciz olan Diego Falcinelli, pozisyon yaratmakta da zorlanıyor.

Pablo Granoche
Doğum Tarihi: 05.09.1983
Ülkesi: Uruguay
Boy: 1.82 cm
Kulüp: Modena
Mevki: Santrafor
Bu Sezonki Performansı: 41 maç, 19 gol, 9 asist
Tahmini Bonservis Bedeli: 1-1.3 Milyon Euro
Güçlü Yönleri: Gençlik yıllarında River Plate'te de forma giymiş olan Pablo Granoche, bu sezon kupa maçlarıyla birlikte toplamda 43 resmi maça çıktı ve 21 gol atıp 10 da asist yapmayı başardı. 31 yaşında olan Uruguaylı uzun yıllardır ter döktüğü İtalya'da 265 resmi maçta 83 gol atıp 25 asist yaparken; en verimli sezonunu ise yaşına taş çıkartırcasına bu sezon yaşadı. Zira Serie B'nin skora en fazla etki eden oyuncusu olan Pablo, hareketli ya da hareketsiz tüm yan toplarda fark yaratmayı biliyor. Pablo'nun, özellikle kanat futbolu üzerine kurulacak olan takımlarımız için biçilmiş kaftan olduğunun altını çizmek isterim. Kanat futbolunun bitirici forveti olan Granoche, ceza sahasına ani koşular yapıp rakip stoperleri ayakta uyutarak ekarte edebiliyor. Yaşına aldanılmaması gereken bir oyuncu olan Uruguaylıi kaleci ile karşıya iken de saç baş yoldurtmadan sonuca gitmeyi biliyor.
Zayıf Yönleri: Pablo Granoche, teke tekte sürat kullanamıyor ve kaleyi uzaktan da fazla denemiyor.
Oyuncunun videosu: https://www.youtube.com/watch?v=D9uXeCDe1nA

Hazırlayan: Kaşif YAVAŞ

        "Alt Ligdeki Cevherler" adlı yazı dizisinde geçtiğimiz hafta sırasıyla Bundesliga 2 , Ligue 2 ve Championship 'te ...

25 Mayıs 2015 Pazartesi

PTT 1.Lig'e Son Bilet: İnegölspor - 1461 Trabzon

        2.Lig Play-Off finali vakti geldi, çattı. Finalde kalan takımlar, Anadolu’da İstanbul takımlarına kafa tutan iki büyük şehrin takımı. Birisi dördüncü büyük diye adlandırılan Trabzonspor’un yavru takımı 1461 Trabzonspor, diğeri de beşinci büyük denilen, son yıllarda ülke futboluna damga vuran Bursa şehrinin takımı, mobilyasıyla, köftesiyle ünlü İnegöl şehrinin takımı İnegölspor. İki farklı grubun takımı play-off finalinde PTT 1.Lig’e yükselmek için savaşacak.  İki takımın oyuncu kalitesini, maç öncesi sizin için Transfer Merkezi ekibi olarak derledik.

Maç Bilgileri: İnegölspor- Trabzonspor
Yer: Alanya Oba Stadı  |  Saat: 19:00
TV Yayını: A Spor / Kadırga TV

1461 TRABZON
        Geçtiğimiz sezon PTT 1.Lig’den düşen 1461 Trabzon takımı, Trabzonspor için büyük önem arz ediyor. Çünkü Trabzonspor, alt yapısından çıkardığı futbolcuları PTT 1.Lig’e kiralayabilir ama 2.Lig’e kiralamakta zorluk yaşar. Trabzonspor’un geleceği için 1461 Trabzonspor’un hemen bir alt liginde olması, kulüp için önem arz ediyor. Seneye de düştüğü lige, yeniden yükselme parolasıyla başlayan 1461 Trabzonspor düştüğü grup itibariyle de avantajlıydı. En güçlü rakibi Yeni Malatyaspor’du ama ligin ilk sürecinde işler istediği gibi gitmedi. İkinci devre bir çıkış yakaladılar ve play-off’a kaldılar. Hamdi Zıvalıoğlu ile play-off öncesi sitemiz olarak telefon görüşmesi yapmıştık. Görüşmede Trabzon şehrinin beklentisi olduğunu, çıkmaları gerektiğini söylemişti.  Play-offlarda önce Ümraniyespor’u, sonra Pendikspor’u eleyerek İstanbul takımlarına geçit vermediler. Maç içinde taktik değiştiren Trabzon temsilcisi 4-2-3-1 formatında sahaya çıksa da maç içinde bazen 4-4-2 formatına da dönebiliyorlar.  Şimdi oyuncuları sizlere tanıtalım.

        1461 Trabzonspor’un kalesinde Kurtuluş Yurt oynuyor. Kurtuluş, sezon başı transfer edilen, bu ligi iyi bilen bir kaleci. Uzaktan şutlarda başarılı, refleksi iyi, ayağı temiz, ama yan toplarda sıkıntı yaşayan bir kaleci. PTT 1.Lig’de oynayabilecek kalitede ve kapasitede bir oyuncu.

        Savunma hattında sağ bekten başlayalım. Sağ bekte Savaş Yılmaz var. Savaş, hücuma çıkışları süper, ayağı temiz, sürekli bindirme yapabilen, enerjik bir oyuncu. Savunma konusunda da güçlü. Takımın kaptanı ve en iyi oyuncusu olduğunu söyleyebiliriz. Sol bekte Okan Yıldız var. Okan defansif oynayan çok çıkmayan, kontrollü oynayan bir bek. Stoperler ise Aytaç Ak ve Oğulcan Gökçe. Oğulcan, Aytaç’a göre biraz daha uzun boylu. Oyunun genelinde iyi oynasalar da, rakip baskı yapar, takımın da orta sahası oyundan düşerse sıkıntı yaşıyorlar. Bu baskıda bir de yan top, duran top olduğunda karambol olmasına müsaade edebiliyorlar.

        Ön liberoda ise genç Yüksel Şişman ve tecrübeli Emrullah Kokoç var. Emrullah bildiğimiz gibi kontrollü oyunu tercih eden bir oyuncu. Yüksel , Emrullah’a göre koşan, mücadele gücü yüksek fazla enerjik bir futbolcu. Defanstan top alıp servis yapabilen bir oyuncu Batuhan. Bu ikili baskıya dayanamıyor, baskı yiyince dağılıyorlar.

        Sağ önde Hamza Gür var. Müthiş bir futbolcu. Süratli, dikine gidebilen, kuvvetli bir oyuncu. İnegölspor’un en çok dikkat etmesi gereken oyuncu. Sol önde oynayan Mustafa Öztürk ile ikisi ahenk içinde oynuyorlar. Kontralarıyla, hızlarıyla rakip savunmayı zorlayabilecek oyuncular. Hasan Batuhan uzun boylu, forvet arkası oynadı maçta. Ama Yüksel ile birkaç defa yer değiştirdiler. Mücadeleci ama yavaş oynayan bir tarzı var.

        Santraforda Emre Torun ve Yaser Hacımustafaoğlu var. Yaser’in oynayacağını var sayarak Yaser’i anlatalım. Tam bir duvar forvet. Çok kuvvetli, ağır. Kendi gol atmasa bile kanatlara ve beklere pozisyon hazırlayabiliyor. Özellikle bu ligler için önemli bir oyuncu.

        1461 Trabzon’un yedek kulübesinde de görev bekleyen futbolcular da genç ve yetenekli oyuncular. Hoca illaki onlara da başvuracaktır.


İNEGÖLSPOR
        İnegölspor, sene başında Şaban Yıldırım hoca ve ekibini getirerek amacının üst lig olacağını belli etmişti. Ama grubunda Göztepe, Kocaeli Birlik, gibi yüksek bütçeler harcayan takımlar olduğu gibi, bu ligi çok iyi bilen Hatayspor, Bandırmaspor gibi kulüplerde vardı. Ligin ortalarına kadar birincilik iddiasını sürdürse de bir vakitten sonra koptu bu hedefinden İnegölspor ve play-offa odaklandı. Bu İnegölspor için bir avantaj oldu, ligde yedek kulübesinden oyuncuları da oynatma fırsatı buldular. Zaman zaman taraftar ve teknik heyet arasında sürtüşmeler yaşansa da, Şaban hoca ve takımı başarılı bir sezon geçirdiler. Hatayspor ve Bandırmaspor’u eleyerek finale kalan İnegölspor genelde 4-1-4-1 formatında sahaya çıkan bir takım. Şimdi oyunculara değinelim.

        Kalede Ali Türkan var. Takımını finale taşıyan isimlerden diyebiliriz, özellikle Bandırma ile oynanan birinci ayak maçında kurtardığı penaltı çok önemliydi. Yan toplarda da çok sıkıntısı yok, en büyük sıkıntısı yerden vurulan sert şutlar. Bu konuda eksikliği var.

        Savunmaya gelecek olursak sağ bekte tecrübe abidesi Uğur Kavuk var. Çok fazla bindirme yapmayan, garantici bir oyun sergileyen bek. Bu maçların havasını iyi bilmesi İnegölspor için avantaj, orta saha çizgisine yakın oynayan bir tarzı var. Sol bekte ise Alişan Ural oynuyor. Alişan Uğur’a göre daha çok bindirme yapan, geri dönüşlerde de başarılı bir oyuncu. En büyük eksiği agresif oyun yapısı, faul yapmaya ve kart görmeye müsait bir oyuncu. Alişan ataklara katılan ve bazen gol bile kovalayan bir bek. Savunma ikilisi Kemal Hastürk ve Bilal Özdemir. Kemal çok tecrübeli bir oyuncu, kolay kolay hava topu vermeyen, kaleciyle iletişimi iyi olan bir stoper. Ama ağır bir yapısı var, savunma arkasına atılan toplarda hızlı kanat oyuncuları etkili olabilir. Kemal, köşe vuruşu ve duran toplarda, gol arayan bir stoper. Bilal, Kemal’e göre biraz daha hareketli, havadan iyi bir stoper, ama yerden zayıf. Kemal çakılı stoper, Bilal çakılı olmayan stoper diyebiliriz.

        Ön liberoda Muharrem Efe’nin oynaması bekleniyor. Muharrem’in en büyük özelliği duran toplar. Çok etkili duran top kullanıyor, oyun tarzı olarak tam bir defansif orta saha oyuncusu zaten.

        Muharrem’in önünde yüksek ihtimalle Cihan Yılmaz ve Yasin Görkem Arslan ikilisi oynayacaktır. Yasin, bileklerine hakim, çok teknik, çok etkili bir isim. Kendini unutturabilen, defansın arkasına koşular yapabilen bir orta saha. Cihan takımın beyin görevini üstlenebilen bir oyuncu, pas dağıtımını yapan, topu kanatlara aktarabilen, çok koşmayan ama temiz paslar atan bir oyuncu. Ara ara uzaktan şutlar çekerek etkili olabilir. Sağ açıkta Ömürcan Yıldırımlı var. Birebirde çok etkili, çok rahat adam geçebilen, takımın en etkili oyuncularından birisi. Takım genelde Ömürcan’ın üstüne oynar, onun açacağı ortalarla gol bulmaya çalışır. Yine önünü boşaltıp şut çekmeyi de seven bir tarzı var. Takımın kilit oyuncusu. Sol kanatta ise Okan Deniz var, maç içinde Ömürcan ile sık sık mevki değiştirebilir. Okan, Ömürcan kadar etkili bir isim değil, ama gol şansı yüksek bir oyuncu. Sürekli dikine gitmeye çalışan bir oyuncu. Savunmaya yardım konusunda sıkıntı yaşıyor.

        Forvette tek isim Ersel Aslıyüksek. Geçen sezon Kartalspor’da gösterdiği performansla Gençlerbirliği’ne transfer yapan Ersel, devre arası Şaban hoca tarafından İnegölspor’a kiralandı. Hocanın bildiği bir oyuncu olması avantaj olsa da bu tarz maçları bilmemesi dezavantaj. Çok hareketli bir forvet olan Ersel, birebirde etkili, son vuruşları da gayet iyi. Hava toplarında yerdeki kadar etkili değil. Kontra atak forveti diyebiliriz Ersel için. Ersel maç içinde taktik gereği ters koşular yapabilir.

        Yedeklerinde Raif Demir, Mümin Aysever, Mahmut Şeker gibi etkili isimlerini maç içinde kullanabilir İnegölspor. Raif’in yaşadığı sakatlık İnegölspor’u bayağı sıkıntıya sokmuştu, bu maçta şans gelecek mi göreceğiz?

        Transfer Merkezi ekibi olarak elimizden geldiğince sizlere maç öncesi takımları anlatmaya çalıştık. Keyifli okumalar.

        2.Lig Play-Off finali vakti geldi, çattı. Finalde kalan takımlar, Anadolu’da İstanbul takımlarına kafa tutan iki büyük şehrin tak...