30 Eylül 2015 Çarşamba
29 Eylül 2015 Salı
4. yılımızda da alternatif olmaya, çizgimizi bozmadan sizlerle olmaya devam edeceğiz. Geçtiğimiz dönemde sitemizin yazar kadrosunda yer alan ancak işlerinin/okullarının yoğunluğu ya da özel nedenlerden dolayı yeterince aktif olamayan bazı yazar arkadaşlarımız yeni yayın döneminde bizlerle olmayacaklar. Namet Ateş, Kaşif Yavaş, Orhun Alicikoğlu, Alper Kaya, Emin Örnek, Fethi Aytuna, Emrah Çetin, Muhammed Yasin Erkol yeni dönemde yazar kadrosunda değiller ama konuk yazar olarak yine yazılarıyla sitemizde yer alabilirler. Hepsine şimdiye kadar olan katkıları için teşekkür ediyoruz. Yeni dönemde Hüseyin Karabacak "Yazı İşleri Müdürü", Muhammed Ekti "Röportaj Sorumlusu", Uğur Yılmaz "PTT 1.Lig Sorumlusu" görevlerini de üstlenecek. Kocaeli temsilcimiz olan Bidar Yağmur Tarhan ve Kayseri temsilcimiz olan Memduh Borazan'a da aramıza hoşgeldin diyor, başarılar diliyoruz. Sitemizin güncel yazar, temsilci ve yönetici kadrosunu KÜNYE sayfamızdan görebilirsiniz. Güzel bir futbol sezonu olması dileğiyle...
2012 'de çıktığımız yolda acısıyla tatlısıyla 3 seneyi geride bıraktık . Sizlerin de destekleriyle her geçen gün büyüyen Trans...
28 Eylül 2015 Pazartesi
Aslına bakılırsa sezon öncesi bir takım sıkıntılar söz konusuydu; zira geçen sene play-out maçları sonucu küme düşen Serdarlı Gençlerbirliği, KTFF ile sorunlar yaşamış, federasyonu Yüksek İdare Mahkemesi'ne vermişti; bunun üzerine federasyon kırmızı-beyazlıları liglerden ihraç edip küme düşen Gençlikgücü'nü yeniden K-Pet 1.Lig'e aldı. Eylül ayında federasyon ile buzları eriten ve bu sezonki hakları dondurulan Gazimağusa temsilcisi gelecek sene aynı ligde mücadele edecek. Futbolcular ise başka takımlara kiralandı. K-Pet 2.Lig takımlarından Akıncılarspor ise Liglere Katılım Formunu ve Kulüp Tescil Taahhütnamesini, KTFF'ye ibraz etmediği için ligden ihraç oldu.
Son derece sancılı bir sezon önü geçiren Yavru Vatan'da sezonun gol perdesini açmak ise K-Pet 1.Lig takımlarından Esentepe'de oynayan 29 yaşındaki deneyimli golcü Başak Tümkan'a nasip oldu.
Geçen hafta Mormenekşe Gençlerbirliği'ni uzatmada 1-0 yenerek Süper Kupa'yı da kazanan son şampiyon Yenicami Ağdelen, Cihangir deplasmanında İrfan ve İsmet'in gollerine engel olamayınca sahadan 2-1 yenik ayrıldı. Üstelik kırmızı-beyazlılar rakibini geçen senenin 20.haftasında 5-1'le hezimete uğratmıştı. O yenilgiden sonra siyah-beyazlılar lig ve kupa dahil üst üste 10 resmini maçını kazanıp 3 kupayla sezonu taçlandırmışlardı.
Dar bütçesine karşın Doğan Türk Birliği, Küçük Kaymaklı ve Lefke'nin yapamadığını yapıp geçen sene ligi üçüncü kapatan ve kupada da final oynayan Mormenekşe Gençlerbirliği ise ligin yeni ekibi Limasol Türk Ocağı'nı deplasmanda 2-1 yenerek sezona iyi başlangıç yaptı.
K-Pet 1.Lig'in iki iddialı takımı karşı karşıya getiren mücadelede Dumlupınar TSK, Baf Ülkü Yurdu'nu Soner Güneş'in son dakika golüyle 1-0 yendi. Hatrı sayılır bir taraftar topluluğun izlediği müsabakanın ilk devresi kısır geçse de ikinci devrede evsahibi sarı-kırmızılılar biraz olsun müsabakaya ağırlığını koyup üç puanın sahibi oldu.
K-Pet 2.Lig'de ise ligin yeni ekipleri İskele Trabzonspor ve Alsancak Yeşilova rakiplerini farklı mağlup ederek ilk haftanın zirvesine kuruluverdiler. Üstelik her ikisi de yeni sezona yalnızca 1,5 aylık sürede hazırlanabildiler; zira Yükselme Ligi (K-Pet 2.Lig'den sonra gelen lig) maçları Ağustos ayında tamamlanabilmişti.
TOPLU SONUÇLAR
K-Pet Süper Lig K-Pet 2.Lig
Bostancı Bağcıl 1-0 Lefke TSK Ozanköy 1-2 Tatlısu
Yeni Boğaziçi 2-2 Doğan Türk Birliği Geçitkale 1-3 Türkmenköy
Küçük Kaymaklı 1-0 Mağusa Türk Gücü İskele Trabzon 2-0 Ortaköy
Türk Ocağı Limasol 1-2 Mormenekşe GB Alsancak Yeşilova 3-0 Boğaziçi
İskele Gençlerbirliği 0-0 Binatlı Yılmaz Çanakkale 2-2 Vadili
Çetinkaya TSK 5-1 Değirmenlik Doğancı 1-3 Akova
Cihangir 2-1 Yenicami Ağdelen Akıncılar E-E Maraş
K-Pet 1.Lig
Dumlupınar TSK 1-0 Baf Ülkü Yurdu
Gençlikgücü 2-2 Esentepe
Denizli 2-1 Lapta
Düzkaya 2-0 Göçmenköy
Hamitköy 3-0 Gönyeli
Karşıyaka Anamur 2-1 Görneç
Yalova 0-1 Girne Halk Evi
Bir Kurban Bayramı daha geçip gitti; öncelikle herkesin geçmiş bayramını kutlarım. Türkiye'deki futbolseverler bayram dolayısı...
27 Eylül 2015 Pazar
Futbolcuların kalite ve verimlerini ölçebileceğimiz bir birim olduğunu varsayalım. Çok iyi bilmekteyiz ki futbol kolektif bir oyundur ve bazı takımlar, üyelerinin kalitelerinin toplamından daha fazlasına sahiptir. Örnek verecek olursak, 100 birim kalitede olan çok iyi futbolculardan kurulu bir takım 11x100’den 1100 birim faydaya ulaşmışken, 50’şer birim kalitedeki futbolculardan kurulu bazı takımlar, 1100 birimlik takımdan çok daha başarılı olabilir, çünkü toplam kaliteden elde edilen fayda birimlerin kalite toplamından daha fazlasıdır. Ortaya konulan artı değer tam da bahsettiğimiz “takım” olgusudur. Bunun altında yatan etkenler şüphesiz kitaplar dolusu araştırmalara konu edilebilecek kadar büyük bir yelpazedir. Doğru yönetim, kadro planlaması, teknik heyet, birlikte oynama alışkanlığı gibi etkenleri örnek olarak sayabiliriz. Bazen elinizde 100 birim kalitede ve 50 birim kalitede 2 futbolcu vardır ve birbirinin alternatifidir. Bireyler üzerinden gidersek akılcı olan 100 birim kalitedeki oyuncuyu oynatmaktır. Ancak toplam kaliteden elde edilen faydadan söz edecek olursak eğer ki 50 birimlik oyuncuyu oynattığınızda altında yatan farklı dinamikler sonucu toplam faydanız daha çok artıyorsa, birey farkından kaybettiğiniz 50 birim kaliteyi gözetmemeli ve toplam faydayı düşünmelisiniz. Bentham’ın faydacılığı en çok kişi için en büyük faydayı sağlamayı amaçlıyorsa önemli olan bireyler değil toplam faydadır.
Tahmin edenler olmuştur bu tartışmayı Olcay – Quaresma tercihi üzerinden devam ettirmeyi planlıyorum. Olcay Şahan ve Ricardo Quaresma’yı bireysel birim kalite üzerinden kıyaslayacak olursak, gerek kariyer verileri ile gerek bireysel ekstra yetenekleri ile Quaresma’nın Olcay Şahan’ın önünde olduğunu kabul etmemiz gerekir. Fakat takımın elde ettiği toplam faydayı gözeterek bir kıyaslama yaparsak, sonuçlar tam da yukarıda bahsettiğim gibi olacaktır. Birim kalite tartışması kulağınıza soyut gibi gelebilir fakat takımın oyuncunun varlığından sağladığı toplam fayda konusunda daha somut verilerle destekleme şansımız var.
Olcay Şahan’la başlayalım. Olcay Şahan, Beşiktaş’a geldiğinden beri Beşiktaş 107 lig karşılaşmasına çıkmış, Olcay bunların 103’ünde forma giymiş, 99’una ilk 11 başlamış. 29 gol atmış 17 asist yapmış. Tüm bu verilerle birlikte Oğuzhan’la 4., Atiba ve Gökhan’la 3., Sosa ile 2. sezonunu geçiriyor. Birlikte oynama alışkanlığı bir futbol takımı için başarıya giden yolda en önemli unsurlardan birisi. Gelelim taraftarın sevgilisi Quaresma’ya, tüm yeteneklerinin yanı sıra ve takım oyunundan ziyade bireysel yetenekleri ile problem çözme çabası onu toplam fayda düşünüldüğünde bir adım geride bırakıyor. İlk Beşiktaş macerasında dahi ne kadar başarılı olduğu tartışmalıyken, üzerinden geçen süreçte 3 yaş daha aldığını unutmamak gerekiyor. Oyun tarzı oldukça aktif, seri ve güçlü olmasını gerektirirken, olması gereken fizik yapısına henüz ulaşmadığı da açık. Quaresma yerine Olcay’ın tercih edilmesi gerektiğini düşünmeme sebep olan belki de en büyük sebebi ise en sona ayırdım. Beşiktaş FEDA (2012-2013) sezonundan beri bir şeyi ısrarla ve istikrarla iyi yapmaya devam ediyor. 2012-2013’te Olcay – Oğuzhan – Almeida – Holosko - Fernandes, 2013-2014’te Gökhan Töre’nin, 2014-2015’te Sosa ve Demba’nın eklenmesiyle birlikte alışkanlık haline getirdiği durumu şöyle açıklayabiliriz. Beşiktaş 2.bölgede kaptığı toplarla dikine çok hızlı ve çabuk hücum edebiliyor. 3. Bölgede ise yine aynı çabuklukla yapılan ekstra paslarla ceza sahasında çabuk çoğalarak skor üretebiliyor ve bunu belki de Türkiye’de yapan en iyi takım. Daha iddialı bir söylemle “iyi bir tarzı” bozmadan yıllardır sürdürmeyi başaran nadir ekiplerden birisi. Hatırlayın Samet Aybaba döneminde, Slaven Biliç döneminde hep benzer goller attı Beşiktaş, yakın tarihten örnek verecek olursak Mersin İdmanyurdu, Antep karşılaşmalarında attığı golleri düşünebiliriz. Hafızamızda yer edinen tüm bu karelerde Olcay hep var. Olcay bu sezonda hep vardı ama bu sezon bazı maçların bazı bölümlerinde bu alışkanlığı sürdüremedi Beşiktaş. Dakikalar üzerinden bunu incelemeye çalışalım.
Mersin İdman Yurdu - Beşiktaş
Quaresma ilk 45 dakika sahada, bu sürede Beşiktaş Oğuzhan ve Olcay’ın asistleri ile Cenk’in golleri ile 2-1 üstün. Quaresma 2.yarı oyunda yok. Beşiktaş bu devrede ise tam 3 gol buluyor.İkinci yarı goller Cenk, Olcay ve Kerim’den geliyor. Oğuzhan yıldızlaşıyor.
Beşiktaş – Trabzonspor
Quaresma ilk 11’de, 56’da yine futbol şımarığı bir vuruşla rüzgârın ve şansın yardımı ile topu ağlarla buluşturuyor, 4 dakika sonra ise oyundan atılıyor. Beşiktaş istediği oyunu sahaya yansıtamıyor. Mağlup oluyor.
Gaziantepspor – Beşiktaş
Quaresma cezalı, skor 0-4. Goller Oğuzhan, Cenk, Olcay, Kerim
Beşiktaş – Başakşehir
Quaresma yedek, dakika 63’te oyuna giriyor. Skor 2-0, goller Mario Gomez’den. Maç aynı skorla sona eriyor.
Gençlerbirliği – Beşiktaş
Quaresma ilk 11’de, ilk 45 dakika Beşiktaş maç sonrası yerden yere vurulacak kadar etkisiz, hücum etmekte zorlanıyor. Quaresma oyundan devre arasında çıkıyor, Beşiktaş Gökhan Töre ile 1 gol buluyor ama sahaya ilk yarıdakinden çok daha etkili bir oyun koyuyor.
Sayı ve dakikalardan sıkılanlar için kısa bir özet geçeyim, 5 maç ortalama 450 dakika. Quaresma yaklaşık 180 dakika sahada kalıyor bir golü kendisi atmak üzere Beşiktaş bu 180 dakikada 3 gol atıyor. Ortalama 60 dakikaya 1 gol. Kalan yaklaşık 270 dakikada ise Beşiktaş 10 gol buluyor. Ortalama 27 dakikaya 1 gol. Rakamlar açık ve net şekilde ortada, Quaresma sahadayken Beşiktaş alışkanlık edindiği en tehlikeli silahı olan dikine, hızlı ve seri hücumlarını yapamıyor. Çünkü ayağında topu gereğinden fazla tutan bir oyuncu Quaresma değil çok daha büyük bir yıldız dahi olsa takımın bu özelliğini engeller. Quaresma’nın birim kalitesinden faydalanmak isterken takımın toplam faydasını düşürdüğünde ise, diğer oyuncularda sıradanlaşır. Takım olmanın getirdiği o “artı değer” ortadan kalkar.
Yönetici olmayı taraftar olmaktan ayıran şey, profesyonel düşünebilmek, duygulardan arınmaktır. Rakiplerin yaptığı yıldız transferlerin ardından bir “yıldız” arayışına girerek, taraftarın baskısına dayanamayarak, Beşiktaş’ın oyun alışkanlıklarına hiç uymayan bir transfer yapılmıştır. Bu saatten sonra, oynasa da, oynamasa da “sorun” olacaktır. Bu değerlendirmeler Quaresma’nın kötü futbolcu olduğu iddiası değildir. Son zamanlarda Beşiktaş taraftarının arasında yaygınlaşan “rakipler oyuncusunu övmekten savunmaktan vazgeçmiyor biz sürekli eleştiriyoruz” anlayışına muhalif bir görüş de değildir. Quaresma’nın bireysel yetenek videolarını hala internet üzerinden izleyerek keyif alan bir Beşiktaşlı olarak; Quaresma transferinin yanlış olduğunu ve sahada olduğu sürelerde Beşiktaş’ın etkisizliğinin devam edeceğini düşünüyorum.
Madem ki yola çıkış mottomuz “En Büyük Mutluluk İlkesi” idi. Beşiktaş takımının, taraftarının ve camiasının refahı toplam faydayı arttırmaktadır. Bunun yolu da her ne kadar takımın ve hatta belki de dünyanın en “yetenekli” bir-iki oyuncusundan biri olsa da Quaresma’nın varlığından değil maalesef ki yokluğundan geçmektedir.
“Faydayı maksimize etmek sadece bireyler için değil aynı zamanda karar vericiler için de bir ilkedir. Hükümetler karar verirken bir bütün olarak toplumun mutluluğunu maksimize edecek şeyi yapması gerekir. Peki toplum nedir? Bentham’a göre toplum onu oluşturan bireylerin toplamından oluşan yapay bir vücuttur. Bu sebeple karar verirken bireyler ve karar verenler kendilerine şu soruyu sormalıdır; Bu kararın tüm yararlarını toplar ve tüm zararlarını çıkarırsak, bu karar alternatif kararlardan daha fazla mutluluk yaratacak mıdır?“Mutluluk Beşiktaş’ın başarılı olması ise, doğru kararı verirken gözetilmesi gereken de budur.
Michael SANDEL / ADALET
Faydacılığın kurucusu olarak bilinen Jeremy Bentham , 1748-1832 yılları arasında yaşayan bir İngiliz filozof ve hukukçudur. Bugün ...
22 Eylül 2015 Salı
Bu tarz müsabakalar nadir rastlansa da bizlere futbolun 90 dakika olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Futbolda son düdüğe kadar her şeyin olabileceğini göstermek amacıyla sizler için tarihin tozlu sayfalarına dalıp toplayabildiğim ganimetleri sergileme gereği duydum. Hangi müsabakanın daha efsane olduğu konusunda takdiri sizlere bırakıyorum.
Rövanşın ilk yarısında ise konuk sarı-siyahlıların 3-1'lik üstünlüğü bulunuyordu. Devre arasında Karl Heinz Feldkamp'ın futbolcularına "tamam,kupadan elendik; fakat en azından şerefimiz ve gururumuzla elenelim" demesi belki de mucizenin fitilini ateşliyordu. 58.dakikada Funkel (pen), 62'de Gudmundsson, 66'da Schäfer, 78'de Klinger, 79'de Funkel (pen) ve 87'de Schäfer'in attığı gollerle kırmızı-mavililer adeta destan yazıp sahadan 7-3 galip ayrılırken, tribündeki 22.000 seyirci adeta çılgına dönüyordu.
Bu durumu iyi değerlendiren Huddersfield, ilk yarıyı 2-0 önde kapatacak, 62.dakikaya da 5-1 önde girecekti. Maçı izleyen yaklaşık 12.500 seyircinin çoğu The Valley London'un çıkışına yöneliyordu ki; maçın son yarım saatinde Johnny Ryan ve Summer (5)'ın attığı gollerle Charlton, rakibini hem de 10 kişiyle 7-6 mağlup etmeyi başarıyordu.
28 Eylül 2010 akşamı oynanan bu maçta 22.727 seyirci tribündeki yerini almıştı. Konuk takım 4.dakikada Parkin ile öne geçse de Becciho, Bruce ve Somma (2)'nın gollerine engel olamadı; 42.dakikada Parkin kendisinin ve takımının ikinci golünü atıp farkı ikiye indirdi ve ilk devreyi evsahibi Tavuskuşları 4-2 üstün tamamladı.
54.dakikada Treacy'in doğrudan kaleye kullandığı köşe vuruşu Leedsli oyuncunun kafasına çarpınca fark 1'e indi. 58'de McCartney Coutts'ı düşürünce hakem penaltı noktasını gösterdi ve Davidson skoru dengeleyen golü attı. 64'te Davidson'un orta sahadan attığı uzun topla buluşan Parkin, markaja rağmen voleyi yapıştırıyor ve Beyazlar maçta ilk kez öne geçiyordu. Perdeyi ise 79.dakikada Jones'ın orta alandan ortaladığı topu Hume kafayla ağlara göndererek kapatacak ve ortaya inanılması güç bir sonuç çıkacaktı: Leeds United 4-6 Preston North End
7 Nisan 1940 Pazar günü, güneş batmak üzereyken iki takım Alsancak'ın kömür tozlu sahasında kozlarını paylaşacaktı. İlk yarıyı Salahaddin, Süleyman ve Taylor Bülent'in golleriyle kapatan sarı-kırmızılılar, 58.dakikada Süleyman'ın golüyle 4-0 öne fırlayacaktı; ancak 11 dakika içinde Vahap Özaltay'ın ayağından 3, İlyas'ınkinden de 2 gol bulan Altay, karşılaşmayı 5-4 kazanacaktı. Maçtan sonra Vahap, Saim ve İlyas siyah-beyazlı taraftarların omuzları üzerinde kulüp binasına götürülecekti.
Müsabaka Ali Sami Yen'de oynanmasına rağmen evsahibi Zeytinburnu idi. Dakikalar 24'ü gösterdiğinde lacivert-beyazlılar, Reha Kapsal (2) ve Kadri Sancak (pen)'ın golleriyle 3-0 öne geçivermişti. Saffet Sancaklı ilk devrenin son dakikasında farkı 2'ye indiren golü attı. Aynı Saffet, 53'te farkı 1'e indirecekti. Rahmetli Sedat Balkanlı 57'de kırmızı kart görse de sarı-kırmızı ekip son 20 dakikada Hakan Şükür (2), Kubilay, Tugay ve Saffet ile tam 5 gol bulacak ve sahadan 7-3 galip ayrılacaktı.
Rusya Premier Lig'in şampiyonluk adaylarından CSKA Moskova , Pazar günü konuğu olduğu Mordovia Saransk' ı 3-0 geriden geli...
19 Eylül 2015 Cumartesi
Öncelikle şunu belirtelim: analiz yapılırken genelde geçmişin devamı olarak gelecek görülmeye veya tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu bakışa kesin olarak karşıyız. Geleceği geçmiş belirler ama devamlılık “düz bakışla” incelenmemelidir. Düz olmayan veya doğrusal olmayan bakış gereklidir. Her yazımızda bunu koruyacağız.
Bunun, yüksek olasılıkla olabileceğini ortaya koyabilen çalışmalar vardır. Matematik ve istatistik yöntemlerle bunun mümkün olabileceğini 70'li yıllarda başlayan çalışmalarda görüyoruz. Burada ise bu modellerin ve çalışmaların basitleşmiş halini uygulamalar üzerinden göstermeye çalışacağız.
Uygulamalar da elbette futbol maçları olacaktır. Tüm sıcaklığıyla Galatasaray vakasını incelemeye alabiliriz. Bu yazıyı da Trabzonspor deplasmanı sonrasında yazmaktayız. Son 8 maçında 0.13 gol farkıyla maçları bitiren takım, son 26 maçında ise 0.46 gol farkıyla kazanmasına rağmen zorlu Trabzonspor deplasmanında son 8 dakikaya dek gol yemeden gidebilmiş ve “garip” görünen bir sonuçla galibiyeti yakalayabilmiştir.
Diğer taraftan bakalım: son 16 maçında yükselen performans gösteren Trabzonspor 0.44 gol averajıyla sonuca gidiyordu. Son 8 maçında ise 0.75 gol farkıyla sonuca gidiyordu.
Bu sayılar durumu ortaya koymaktadır: “ne oldu ?” sorusunun cevabını vermektedir. Çok kullanılan şekliyle “durum analizi” parçası olarak görülmelidir.
Halbuki daha önemli 2 analiz vardır:
- tahminsel analiz: ne olabilir?
- reçetesel analiz: olası gelişmelere göre ne yapmalıdır?
Geçmişte yaptığımız çalışmalardan da bahsedeceğiz ama yaklaşımımızı belirtmek isteriz, bundan sonrası için açıklayıcı olacaktır:
- her takım canlı bir organizmadır
- bu organizma geçmiş hareketlerinden kopuk değildir
- bu organizmanın belli bir kapasitesi vardır
- kapasiteyi belirleyen ise geçmişte alınan rakamsal sonuçların istikrar durumudur
- bu kapasiteyi 2 parametre ile açabiliriz:
- atılan gol
- yenilen gol ve bunlara bağlı olarak alınacak sonuç
Bir takım sürekli maç kaybederken bunu daha az fark yiyerek yaparsa bu gelecekte galibiyete geçebileceğine işarettir. Tersi olarak da sürekli maç kazanırken bunu daha az fark yaparak yaparsa bu gelecekteki olası mağlubiyetlere işarettir.
Elbette maçlar bu kadar basitlikte gelişmiyor, bitmiyor. Zamanla özel durumların getireceği olası gelişmelere de değineceğiz.
Sıcak sonuca dönersek:
Galatasaray bu maça gelene dek son 12 maçta 1.58 gol yiyerek oynamıştı. Son 8 maçta ise 1.25 gol yiyerek oynamıştı. Rakamlar gol yiyebileceğini gösterirken nasıl oldu da Trabzonspor şutları gole dönüşemedi?
Galatasaray cephesinden duruma bakalım: savunmasının kötü olabileceğini düşünsek de tabelaya bakarak görülemeyecek gerçekler de vardı. Geçmişle birlikte değerlendirince üst üste 4 maçta toplam 4 gol, yine üst üste 4 maçında sadece 1 gol yediği farklı dönemler oldu. Bir başka deyişle seri halde gol yememe veya az gol yiyebilme kapasitesi vardı. Bu kapasite kendini hep bol gol yediği dönemler sonrası yaşanmıştı. Bunu da kaçırmamak gerekir. Bu yüzdendir ki Trabzonspor bu gerçeğin analizini kaçırmıştı.
Trabzonspor hücumundan durumuna bakalım: sonuçta maç 2 tarafın performansıyla uygulama bulur. Son 12 maçında 1.42 ortalamayla gol atan bir takım neden golü bulamadı ? Yine cevabı “organizma performans kapasitesi” üzerinden bakalım: son 8 maçında ise ortalama 1.5 gol atıyordu. Bu “parlak” ortalamalara rağmen bazı gerçekler de şunu gösteriyordu: 4 maçlık seride toplamda 4 gol atabildiği (sadece 4 gol) gerçekleri de vardı. Yani bazı durumlarda ortalaması altında kalarak “istikrarsız görüntü” çizmişti.
Özetlersek: Galatasaray savunması bu maça gelene dek kötü idi ama giderek istikrar kazanmaktaydı. Trabzonspor ise hücumu iyi iken, giderek istikrarsızlık göstermekte idi. Alınan sonucun sebebini oyunun içinde değil geçmişte aramak ve maçı zihinde bu arayış içindeyken çözmek gerekir.
Bu çözümlemeye geçildiğinde esas hedefin ne olduğu da esas gerçek olarak kendini gösterecektir.
Futbolu izleyici olmaktan öte kurgulanmış senaryoların uygulama yeri olarak düşünmekteyiz. Her takım sahaya galip gelmek için çıka...
Ligin yeni ekiplerinden Yeni Malatyaspor, ilk 4 maçta 1 galibiyet 2 beraberlik 1 mağlubiyetle lige başladı. 5 puanlı Doğu kaplanı, 4 haftalık maratonda Gaziantep Büyükşehir Belediyespor ile birlikte ligin en az gol yiyen takımı konumunda. Bu gollerden birini ilk hafta mağlup olduğu 1461 Trabzon'dan, diğerini de ligdeki ilk galibiyetini aldığı Alanyaspor'dan yedi. Bizim liglerimizin ortak taktiği olan 4-2-3-1 ile sahaya dizilen Yeni Malatyaspor’un kalesinde 2 maçtır gösterdiği performansla taraftarın da beğenisini kazanan Ertaç Özbir var. Stoper tandeminde, Adanaspor formasıyla tanıdığımız ve Malatya’da 3. sezonunu yaşayan Koray Şanlı ismi gözümüze çarpıyor. Koray’ın partneri, Uruguaylı stoper Godoy da duran toplarda ileri çıkarak takımının golünü atabilecek isimlerden. Sağ bekte mücadeleci oyun yapısıyla Sadık Çiftpınar varken, solda ise ‘’Fahri Malatyalı’’ olan, artık ismini duyduğumuzda direkt aklımıza Malatya’nın geleceği oyuncu var, yani kaptan Ramazan Kahya. Yeni Malatyaspor savunmasıyla dikkat çekiyor. Maçın genelinde çok iyi işler yapan Doğu Anadolu ekibinin bu sezon kalesinde gördüğü gollerin amatör takımın bile yemeyeceği cinsten olması otoriteleri hayrete düşürüyor. Orta sahada Azad Filiz, Sunday Mba ve Azubuike var. Bu üçlü fazla savunma ağırlıklı bir oyun anlayışına sahip, sarı-kırmızılıların pozisyon bulmamasının nedenini biraz da buna bağlıyorum. Azubuike henüz 18 yaşında, oyununu olgunlaştırdıkça daha da iyi olabilecek bir oyuncu. Biraz güçsüz ama fazlasıyla mücadeleci. Takımın bir kanatında Akpabio, diğer kanatında Alex var. İki oyuncu da takıma katkılar sunabilecek oyuncular. Kaplanlar'ın en zayıf noktası forvet oldu; zira İskender Alın'ın lige kötü başlaması takımın elini kolunu bağlandı. Yedeklere baktığımızda şu anda tek isim Tuzlaspor’un genç golcüsü Yakup Alkan. Yakup bu ligde ilk defa forma giyecek, ne kadar iş yapabilir, orası soru işareti. Aydın Çetin’in de sakatlanması da sarı-kırmızılıların elini kolunu bağlayan bir diğer etmen.
Malatya seyircisi tutkulu seyirci, takımını iç ve dış saha demeden destekleyen bir taraftar grubu. Hele hele bu karşılaşma Kaplanlar için bambaşka bir öneme sahip. Passolig dolayısıyla tribünlerde yer yer boşluklar oluşabilir; ama ben yine de tribünlerin dolacağını düşünüyorum; çünkü Malatya seyircisi, rakip Elazığ olunca ne Passolig dinler ne de başka bir şey. Elazığ taraftarı maça alınmayacak bu maçta. Bu, her sene yaşadığımız olaylardan birisi, maça gölge düşüren, can sıkan bir durum. İnşallah bu yasaklar en kısa zamanda kalkar. Zevkli bir maç bizleri bekliyor.
Elazığspor, bu sezona beklentilerin üstünde bir giriş yaptı. İlk dört maçtan iki beraberlik iki galibiyet çıkaran bordo/beyazlı ekip, sezonun dişli ekiplerinden birisi olacağının sinyallerini vermeye başladı. Kariyerinde ilk kez birinci adam olma statüsüne erişen Bayram Bektaş, daha öncesinde Bülent Uygun ve Skibbe gibi tecrübeli ve başarılı hocalardan çok şey kapmışa benziyor. Bektaş'ın Elazığspor'u maçlara 4-2-3-1 sistemiyle çıkıyor. Bayram Hoca'nın elindeki en büyük kozu ise Serdar Özbayraktar. Deneyimli santrafor; takımın liderliğini, abiliğini ve gol yükünü sırtlıyor. Tecrübeli isim şu ana kadar çıktığı 4 karşılaşmada 5 gol attı. Serdar'ın yanı sıra Süper Lig deneyimi olan isimler de bulunuyor: Serdar Kulbilge, Tom, Cleyton, Kemal Tokak, Murat Akyüz. Bordo-beyazlıların deneyimli file bekçisi Serdar Kulbilge, zaman zaman ilginç goller yiyebiliyor.
Takımın dikkat çeken diğer isimleri Tom ve Cleyton'ın deneyimleri ve yeteneklerini bordo-beyazlılara olumlu yansımış durumda: Tom sağ kanat mevkisinden yaptığı bindirmeler, sprintler ve sürekli zorlamalarla rakip beklere zor anlar yaşatıyor. Cleyton ise Kayserispor, D.Zagreb, Panathinaikos gibi takımlarda kariyer yapmış olan bir top cambazı. 32 yaşındaki Cleyton, skora da çok çabuk gidebilen bir isim ve bana göre bu futbolcuya bu lig hafif bile gelebilir. Takımın orta alanı ise iki Afrika kökenli futbolcuya emanet edilmiş: Segbefia ve Traore. Hem genç hem de enerji dolu isimler. Zaten siyahilerin genelde gücü ve hızı çok iyi oluyor; bu isim için de aynı şey söz konusu. Bu ikili orta sahadaki geniş alan oyununu oynayabilecek tempoya ve enerjiye sahipler. Traore için ayrı bir parantez açmak lazım; zira henüz 18 yaşında olan Malili orta saha, bu ligin en göze batan genç yeteneklerinden birisi olacak gibi.
Gakgoşlar'ın yönetimini de tebrik etmek gerekiyor; çünkü PTT 1. Lig takımları genel itibariyle yabancı haklarını yaşlı ve deneyimli isimlerle doldururken, bordo-beyazlıların bu genci alması Türk futbolu içinde güzel bir durum.
1980'li yıllarda adından sıkça söz ettiren,yaklaşık 10 sene önce UEFA Kupası'nda Basel'e ecel terleri döktüren mevcut Malatyaspor, daha sonraki süreçte yanlış yönetimlerin ceremesini çekerek mahalli lige kadar geriledi. Yaklaşık 25 milyon TL borcu bulunan sarı-kırmızılılardan umut kesilince kentin diğer takımı olan Malatya Belediyespor 2010'da bayrağı devralıp adını Yeni Malatyaspor olarak değiştirdi. Renkler de Malatyaspor'un ilk renkleri olan sarı-siyaha dönüştü; daha sonra sarı-kırmızıya geçiş yapıldı. Gakgoşlar ise kuruluşundan 1990'lı yıllara kadar 2. ve 3.Lig arasında gidip gelen takım hüviyetindeydi; içinde bulunduğumuz Milenyum çağında çıtayı yükseltmeyi başarıp Süper Lig görme şerefine de eriştiler.
Hâlen genç bir kadroyla 1.Amatör'de mücadelesini sürdüren orijinal Malatyaspor ise eski başkanlar hakkında açılan "görevi kötüye kullanma" davalarıyla düzlüğe çıkmaya çalışıyor. Zaten mevcut borcun yaklaşık %80'i eski yöneticilere ait...
Elazığspor, Malatyaspor ve Yeni Malatyaspor ile bugüne kadar deplasmanda 25 kez karşılaşmış; onlardan 6 galibiyet (5'i Malatyaspor'dan) ve 6 beraberlik (her ikisiden de üçer beraberlik) alabilmiş; Malatyaspor'a 12, Yeni Malatyaspor'a da 1 kez mağlup olmuşlar.
Yeni Malatyaspor ile Elazığspor en son 5 Nisan 2009'da Elazığ Atatürk Stadı'nda karşılaşmış ve evsahibi ekip sahadan 1-0 galip ayrılmıştı.
PTT 1.Lig'in 5.haftasının kapanış mücadelesinde Yeni Malatyaspor ile Elazığspor pazar günü 19:30'da Malatya İnönü Stadı...
17 Eylül 2015 Perşembe
Kişisel görüşümü açıkça söylemek gerekirse iki takımın lig maçlarını izlemeye pek fırsat bulamadım; ancak Avrupa maçlarına baktığımda ikisi de ağır tempoda oynayan, bal yapamayan arı gibiler. Gerçi Süper Lig'de senelerden beri güzel futbol oynandığını söyleyemem. Ayrıca bazı basın kuruluşlarını da uyarmak istiyorum: Derbi, aynı kentin takımları arasındaki mücadeleye denir.
Evsahibi ekip ise bu ligin iddialı ekipleriden biri olmamasına karşın 3 haftadan beri yenilmiyor. savunmasıyla dikkat çekiyor; lakin aynı şeyi hücum gücü açısından söylemek güç... Sarı-kırmızılı ekipte Aydın Çetin sakat, Çılgın Sedat'ın kardeşi Vedat'ın durumu da maç saatinde belli olacak. Bu zorlu müsabaka, pazar günü 19:30'da başlayacak, TRT Spor'dan naklen yayınlanacak.
Bordo-beyazlı taraftarlar bu sezon ilk kez takımlarını izleme fırsatı bulacaklar; zira ilk haftadaki Kırklareli randevusu seyircisiz oynanmıştı. Genel rekabete baktığımızda Boğalar'ın galibiyetlerde 6-3'lük üstünlüğü var. Bandırma'daki maçlarda evsahibi ekibin galibiyetlerde 2-1 üstün 3 maç da berabere sonuçlanmış.İki takım en son 9 Mayıs 1993'te Bayrampaşa'da karşılaşmış ve sarı-siyahlılar sahadan 2-0'lık galibiyetle ayrılmıştı.
Bandırma dışında yaşayan futbolseveler, cumartesi günü 16:00'da başlayacak bu karşılaşmayı Egetürk TV'den canlı olarak izleyebilirler.
Oldukça yüklü miktarda borcu olmasına karşın şehrin ileri gelenlerinin elini taşın altına koymasıyla güzel bir kadro kuran Tarzanlar, lige 2'de 2 başladı. Geçen sene yönetici,futbolcu ve taraftarın mükemmel uyumuyla 2.Lig'e geri dönmeyi başaran Eyüp de 2 maçta 4 puanı buluverdi. Bu maçın bir diğer özelliği de iki takımın tarihteki ilk randevusu olması... Cumartesi günkü bu mücadelenin başlama vuruşu 20:00'da...
Evsahibi Kuşadasıspor transfer döneminde Süleyman Görgün, Güneş Can Görgülü, Kadir Söylemez ve Jaba ile kadrosunu güçlendirirken; teknik direktörlük için sezon öncesi ilk olarak Gürkan Ferhatoğlu'yu, sonra Behiç Başatuğrul'u başa geçirmiş, fakat bu ikili ile yollarını ayırmak zorunda kaldı. Siyah-beyazlıların direksiyonuna son olarak, Aydınspor 1923'ten ikinci kez ayrılan Osman Aktar geçti. Aktar 2010-2011 sezonunda Aydınspor 1923'u 3.Lig'e taşımıştı.
Konuk Sökespor ise Korhan Öztürk, Asror Gafurov, Bikoko gibi isimlere imza attırmayı başardı. Teknik direktörlüğe de Muğlaspor'a giden Tevfik Ata Tekin'in yerine Cevdet Çapar'ı getirdiler.
Kuşadası 2010-2011, Söke de 2012-2013 sezonunda Bölgesel Lig'de mücadele etmiş, ama Aydın takımları içinde en puanı toplayan ekipler olduğundan küme düşmüşlerdi. Siyah-beyazlılar 2001, kırmızı-lacivertliler de 1998'den beri profesyonel liglere hasret...
Kuşadasıspor 28 Eylül 2014'te oynadığı ve 1-0 kaybettiği Merkez Yeniköy mücadelesinden sonraki 17 resmi maçı da kaybetmedi. Geçen senenin Süper Amatör şampiyonu Sökespor'dan 2 maçta 4 puan almasına karşın ligi ikinci sırada tamamlayan siyah-beyazlılar, bararj maçında İncirliova'yı Güray'ın son dakikada attığı golle 3-2 yenerek BAL'a yükselmişti.
Sökespor ise geçen sene Süper Amatör'de 44 puan toplayarak şampiyon olmuş ve doğrudan BAL'a yükselmişti. 13 maçtır yenilmeyen kırmızı-lacivertliler ise son yenilgisini 26 Ekim 2014'te Kuşadasıspor'a deplasmanda 2-0 yenilerek almıştı. Ayrıca Söke, ligin son haftasında Merkez Yeniköy ile deplasmanda golsüz berabere kalıp ezeli rakibinin İncirliova ile baraj maçı yapmasını sağlamıştı. Hesaplarını 3.Lig üzerine kuran iki ezeli rakibin randevusu pazar günü 15:00'da Özer Türk Stadı'nda...
Evsahibi Menekşeler'de sezon öncesi İlker Çakır başkanlık koltuğunu devralmasıyla- kıpırdanma başladı diyebiliriz. Çakır ilk önce geçmiş dönemde mor-beyazlı ekipte forma giyen ve kulüpten alacağı olan futbolcuların borçlarını kısmen de olsa ödemeye başladı. Kulüp yaklaşık 15'e yakın futbolcu transfer etti. Geçen sene KKTC'de gol kralı olan Kasım Tağman da kadroya katılan oyunculardan...
Kocaeli de en az rakibi kadar iddialı kadro kurmuş durumda. İki takım hazırlık maçında karşı karşıya gelmiş ve mücadele 1-1 sonuçlanmıştı. Şu anki durum itibariyle yeşil-siyahlıların mor-beyazlılara oranla kadrosu daha hazır gözüküyor. Son derece zor bir grupta mücadele edecek olan iki Körfez ekibinin randevusu pazar günü 15:00'da
Geçtiğimiz sezon 1.Amatör'ün ilk 5 haftasında yalnızca 4 puan toplayan Bilecik, daha sonra roket gibi fırlayıp kalan 23 maçta 59 puan toplamış fakat şampiyon Bilecik İl Özel İdare'nin 4 puan gerisinde kalarak ligi 4.sırada tamamlamıştı. Kırmızı-beyazlılar bir nevi Altınordu'nun geçen senenin son 10 haftada sergilediği performansa benzer bir performansa imza attılar.
Bilecikspor'un ezeli rakibi Bozüyükspor'un kapanmanın eşiğine gelip BAL'a ve 1.Amatör'e katılmaması ve Bozüyük'ün ligde iddialı tek takımının Vitra olması nedeniyle kırmızı-beyazlı taraftarlar bu mücadeleye bir hayli ilgi gösteriyor. Bozüyük İlçe Stadı'nda oynanacak bu mücadele saat 16:00'da başlayacak.
Utaş Uşakspor - Uşak Belediyespor (15:00)
Karpuz kabuğunun denize düştüğü mevsime veda ederken, amatör liglerin de başlamasıyla futbol heyecanı giderek artıyor. Hafta sonun...
Bunun ardından, 7 Ağustos’ta “Toparlayıcı Antrenör” kisvesinde göreve getirilen Erling Moe, takımıyla eşit güçte gördüğü rakiplerin karşısına net 2 forvetle 4-4-2 , favori olduğu veya rakibin favori olduğu maçlara da daha çok 4-5-1 gibi gözüken, ortasaha karakterli bir forveti savunma yerleşiminde orta sahanın içinde bulunduran bir düzenle sahaya yayılan bir hoca.
Takımı ile 1’i kupa, 5’i lig ve 2‘si de Avrupa Ligi önelemesi olmak üzere 8 maça çıktı. Avrupa Ligi'nde Standard Liege karşısında aldığı içeride 2-0 ve dışarıda 3-1’lik skorlarla gruplara kalifiye oldu. Ligdeki karnesi ise 5 maçta 3 beraberlik ve 2 galibiyet. Ligdeki galibiyetlerin ikisi de deplasman galibiyeti, ligde 9 attı, 6 yedi. Çıktığı tek kupa maçı olan Viking maçında 3-0’lık bir mağlubiyetle ziyan oldular.
Oyuncu tercihleri ve bu oyuncuların ne yapabileceklerinden biraz bahsetmek gerekirse;
- 18 yaşındaki forveti Sander Svendsen’i ne olursa olsun oynatmaya çalışıyor. Yedek bıraktığı tek tük maçlarda da muhakkak çok geçmeden oyuna dahil ediyor. Büyük potansiyel görüyor olsa gerek. Fenerbahçe aleyhine bir durum teşkil edeceğini düşünmüyorum, umarım oynatır.
- Austria Wien’den satın alma opsiyonuyla kiraladıkları Ola Kamara takımın en etkili gol silahı. Çok muhtemelen satın alırlar. 21 lig maçında 11 golü ve 5 asisti var. Solak. Genellikle bir oyuncuya önlem için öneride bulunulurken “geniş alanda boş bırakmayın” denir fakat bu oyuncu için bunun tam tersini düşünüyorum. Önünde top sürebileceği, birkaç opsiyondan birini tercih edip uygulaması icap eden durumlarda genelde saçmalıyor. Yakınlarında didişebileceği birileri olmadıkça oyundan kopan bir yapıya sahip. Sıkı marke edilmesine gerek yok. Mümkünse erken dakikalardan itibaren sert müdahalelerle oyuna küstürülmesi Fenerbahçe lehine olacaktır. İşini yakaladığı az fırsattan fayda sağlayarak değil de, kalitesizliğini örtbas edecek kadar aşırı gayret sarfedip, birşeyler yapacağı varsa ancak sürümden kazanarak yapabilen bir oyuncu. Birine benzetmek icap edecekse Shabani Nonda diyeyim.
- Kanat oyuncuları Mohamed Elyounoussi, takımdan ve kompakt düzenden kopukluğu sık gözlemlenebilen, fakat öyle olmadığını göstermeye gayret ettiği anlarda da topla çok etkili işler yapabilip, skoru her an değiştirecek o kilit eyleme imza atabilecek kumaşa sahip, işin tamamen hücum tarafına engaje edilmiş büyük bir potansiyel. Organize savunmalar karşısında zaten kendi kendini imha edip oyundan düşen bu tarz demode oyuncuları hiç beğenmememe rağmen, yine de fazla geniş alan bırakmamak lazım.
- Pakistan kökenli solak oyun kurucuları Etzaz Hussain, Manchester United altyapılıdır. Zaten Molde, Manchester United’ın Norveç’teki outlet’i gibidir. Alırlar, verirler. Aralarındaki köprü sanırım Solskjaer. Etzaz, United altyapısının, oyuncuları tespit edip bünyelerine dahil etme aşamasından sonra kıymet katıp pazarlayamadığı bir çok kaliteli isimden biridir. Paul Pogba, Ravel Morrison, Mats Daehli, Dong Fangzhuo, Bojan Djordjic gibi. Sakatlanıp çıktığına ender rastlanır, kendine dokundurmayı fazla sevmemesine rağmen yine de sertliğe davet eden, topla rakibin sinirini bozan durağanlıkta bir münasebeti vardır, kolay kart aldırır. Ara pas göreceği pas kanalları kapalı tutulduğu müddet pek bir şey yapamaz.
- Muhtemelen Etzaz’ın yanında oynayacak olan Hindistan kökenli Harmeet Singh, kalifiye bir yancıdır. İki ayağını da aynı etkide kullanır. Feyenoord’a €600.000’e pazarlanıp, tutunamayıp geri gelmiştir. Hücum namına pek bir şey yapmaz. Orta sahanın eşik tutucusudur. Vazifesi %50 bertaraf etme, %50 de etken takım arkadaşlarına destek olmaktır diyebilirim.
Net favorilere ters gelecek şeyler yapabilen takımlar vardır. Mesela Stoke City gibi çok kötü bir takım, üstün hava hakimiyeti ile psikolojik avantajı eline alacağı 20 dakikalık bir periyotta, paralize ettiği dev rakibine karşı 1-2 gol bulup, kalan 70 dakika boyunca da kalesini gole kapatabilir.
Fakat Molde’nin, favoriyi rahatsız edecek, herhangi beklenmedik bir kapasiteye sahip olduğunu düşünmüyorum. Kuzey takımı olmasına rağmen istikrarlı bir hava hakimiyetinden bile bahsedebilmek güç. Ne yapmaya çalışıyorlarsa ancak o yollarla gol bulabilirler. Kestirilebilirliği yüksek, sağ gösteriyorsa sağ vurmaya, sol gösteriyorsa sol vurmaya çalışacak bir takım.
İlk 35 dakikadan sonra Fenerbahçe’nin hükmedeceği bir oyun ve çok rahat olmayacaksa bile 1 veya 2 farklı Fenerbahçe galibiyeti bekliyorum.
Şampiyonlar Ligi ön elemelerinde Ermeni temsilcisi Pyunik ’i eledikten sonra Hırvat Dinamo Zagreb ’e elenmesinin ardından, 1 buçu...
16 Eylül 2015 Çarşamba
Maçla alakalı bazı anahtar kelimeler belirledim, onlar üzerine konuşmak istiyorum.
Denayer göze hoş gelmiş, hocası da beğenmiş, pekala. Fakat bu göze hoş gelmek bir stoperin değerlendirilmesinde ne derece önem teşkil eder, hatta eder mi, stoperin primer görevi nedir, sekonder görevi nedir, o göz kimin/kimlerindir, hoş kimin/kimlerin görecesidir önce bunları düşünelim.
Bir takımın gol atma amaçlı gösterdiği kollektif gayreti nihayete erdirecek bölgedeki kişiler kaç gol attığı ile değerlendirilir, ekseriyetle bu yükü takımların santrforları ve kanat forvetleri çeker. Takımdaki herkesten daha öncelikli olarak.
Bir takımın gol yememe amaçlı gösterdiği kollektif gayrette de, aslan payı stoper, yani durdurucu olması amacıyla mesleğini icra eden, rakibin atağının sonlanacağı öngörülen bölgelere yerleştirilmiş oyunculardır.
Futbola ait bir menkulun gelecek vaat etmesi sportif değil ekonomik bir kaygıdır. Bize ne Denayer'in gelecek vaadinden. Sahibi yapsın bu hesapları.
Denayer’in takımı onun stoper oynadığı bölümde 2 gol yedi mi, evet. O zaman Denayer’in objektif olarak beğenilmesi mümkün değildir, subjektif olarak da göze hoş gelmesi gibi, bir profesyonel için en fazla “cila” niteliği taşıyabilecek bir yaftayla şişirilir. Asli görevini iyi yapmış olsa 2 gol yenmezdi.
Yorum yapmıyorum. Oyunun matematiğini harflendirmeye çalışıyorum.
Topuğunu katarak attığı çalım en fazla video paylaşım sitelerinde tıklanma değeri vaat eder. Futbol takımlarının bunlarla işi olmaz. O hareket Atletico’nun 1 veya 2 golünü sildi mi, zamanı geri aldı mı, hayır. O zaman savunma amaçlı istihdam edilen oyuncunun performans değerlendirmesinde pozitif teşkili yoktur. Fasa fisodur, arkadaş muhabbetidir.
Mascherano gibi, Carvajal gibi adamlar hangi gün kimin gözüne hoş gelmişler, işin içindeki insanların tespitleri biraz mekanik olmalı diye düşünüyorum. Eğer bir stoperin kaç pas arası yapabileceğini, kaç top kapabileceğini, kaç hava mücadelesi girişiminde bulunup kaçını kazanacağını öngörebilecek bir izleme ekibin yoksa o zaman öngörüye değil, istatistiğe dayalı tayinler yapılmalıdır. Yani kaç pas arası yapmış, kaç top kapmış, ve benzeri bir filtrelemeyle. Bu da zaten istisnai durumlar hariç 23 yaş altı oyunculara yönlendirmez, bunları istikrarla birkaç sezondur icra eden, en az 24 yaşına gelmiş, oyunu artık eğitilerek değil, kümülatif maç tecrübesi kazanımıyla kariyeri sürmekte olan oyunculara yönlendirir.
Göze hoş gelme kriteri, futbol mirası yaratamamış ülkelerin oyuncu tespitlerinde dayanak olabilir, Rusya, Türkiye gibi. Eğer kulüpler, bünyesindeki insanların göreceli ve öngörüye dayalı ahkamlarıyla yapılan tespitlere tamah edecekse, o tespit yapan birimlerini sorumluluk alabilen ve utanabilen insanlardan seçmesi faydalarına olur diye düşünüyorum. İyiyse “sayemde”, kötüyse “kısmet değilmiş” ile olmamalı bu iş.
Bu tam olarak maçın konusu değil fakat Melo ve Telles oyuna hükmeden, şekil veren oyunculardı. Her oyuncu satılır, hiç sorun değil fakat takım arkadaşları tarafından hükmedilmeye çalışılan oyuna destek verebilen, yine başkaları tarafından verilmiş şekle iyi durumda ayak uydurmaya, kötü durumda mukavemet göstermeye çalışan oyuncular, gidenlerin yerine gelmiş ise, gelen gideni aratır. Etken satıp, yeri edilgen ile doldurulmaz. Carole, Jose, Denayer sahadaki takım ölü eviyse yas, düğün eviyse tef tutarlar. Melo ve Telles ise, ne kadar iyi olduklarından bağımsız olarak o evin ne evi olacağıyla ilgili belirleyici rol üstlenen oyunculardı. Seyretmez, seyri belirlerdi.
Teknik direktörler, onlara hak görülmüş çalışma alanlarında, onlara tahammül edildiğinin ve bu tahammülün ne kadar süreceğini kendilerinin belirleyeceğinin farkında olmalılar. Layık görülerek görev alan insan, kulübü onurlandırmaz. Birliktelikleri boyunca kulüp onu onurlandırıyordur, o da bu şerefe nail olmaya çalışmalıdır.
“Sistem” dedi, “İstikrar” dedi, çalışan işvereninden bunları talep edemez, işverenine bunları vaat eder. Eğer sen başarı ile giden bir sistemin emarelerini veriyorsan, istikrar senden talep edilir, hiçbirşey vaat etmezken istikrar talep etmek kulübe “ölü bir nikah kıyalım” dercesine aman dilenmektir. Yakışmadı.
Çare bulması icap eden kişilerin olayları kötü değil, çok kötü değerlendiriyor olması, umut dahi besletmiyor. Atletico’yu daima istikrarlı bir kulüp sanması gafletine değinmek bile istemiyorum. Keşke fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olabilsek, ki artık bilgiye ulaşmak çok kolay, hele ki işiniz bu ise zor dahi olsa peşinde olmak icap ederken.
Ülkemiz yeteneği değil, özveriyi sevdiği sürece bunlar çok olağan, özveriye nitelik katmak ise, vaadiyle barınan değil de, aman dileyerek sığınan insanların yapabileceği türden işler değil. Sorumluluk almayan, ders çıkarmayan insanlar bir projenin parçası da olamazlar, öncülük de edemezler. Hallerinden her daim memnun bir halde, tanıdıkları insanlarla kurdukları organik düzenlerde, al takke ver külah hesabı hayatlarına devam ederler. Profesyonellik nasılsa başkasının yarınlara borcu olur, ona ne, kime ne...
Maçla alakalı bazı anahtar kelimeler belirledim, onlar üzerine konuşmak istiyorum. Jason Denayer Denayer göze hoş g...
13 Eylül 2015 Pazar
Kaledeki diğer aday ise; Volkan gibi geçmişinde Manisaspor olan Ufuk Ceylan. Ufuk büyük umutlarla Galatasaray’a transfer edilmişti fakat bir türlü beklenileni veremedi ve kariyerinin düşüşüne engel olamadı. Başakşehir’de de Volkan’ı zorlaması çok zor. Kupa maçlarında veya sakatlık ve ceza durumlarında kaleye geçebilir.
Mossoro takıma katılır katılmaz hem orta sahanın ortasında hem de ofansif orta sahada iyi performans gösterdi. Kanatlarda ise senelerdir Doka – Visca ikilisi var. Bu ikili sağ ve sol kanatı yine kimseye bırakmayacak gibi duruyor. Performansları iyi ve bu da Abdullah Avcı’nın elini rahatlatıyor. Özellikle Visca’nın dinamizmi Başakşehir’e çok katkı sağlıyor. Bu ikili kötü oynadığında ise Başakşehir çoğu zaman kitleniyor. Bu isimlerin yedekleri Cenk Ahmet Alkılıç ve Enver Cenk Şahin. Çaykur Rizespor ve Kayseri Erciyesspor’da gösterdiği performansı tekrarlamak isteyen Cenk Ahmet, diğer takımlarına göre daha fazla forma rekabetine kalacak. Bu yarışı kazanması için çok çalışması gerekiyor. Cenk Şahin ise beklentinin yüksek olduğu ve genç yaştan potansiyeli yüksek görülen bir isim. Bu sene patlama yapabilecek mi bunu göreceğiz.
Rotasyonda şans bulmasını beklediğim Hüseyin Altuğ Taş ise diğer adayım. İki oyuncu da hem yaşları hem de potansiyelleri ile futbolseverleri heyecanlandırıyor. Umarım iki isim de beklenilen seviyeye ulaşır.
Geçen sezon Başakşehir için rüya gibiydi. Her ne kadar bu ligin müdavimlerinden olsalar da geçen sezon Spor Toto Süper Ligi’nin ‘...
12 Eylül 2015 Cumartesi
Gaziantepspor'un stoper bölgesine baktığımızda Gbenga Arokoyo, Elyasa Süme (sağ bekte de oynamasına karşın stoper olarak kullanılıyor), Ognjen Vranjes ve Süleyman Özdamar var. Süleyman Özdamar hariç diğer 3 futbolcu da 3. hafta sonunda forma giyme şansı buldu. Kaptan Elyasa Süme son 2 maçtır cezası nedeniyle takımdaki yerini alamadı fakat cezasının bitimiyle yüksek ihtimalle takımdaki yerini alacak. Elyasa Süme'nin partneri ise Gbenga Arokoyo ve Ognjen Vranjes ikilisinden biri olacağını tahmin etmek zor değil. Gbenga Arokoyo istenilen, umulan performansı henüz sergileyebilmiş değil, Ognjen Vranjes ile sıkı bir rekabete girecekler. Bu bölge için stoper de oynayabilen sol bek Mehmet Sedef ve Süleyman Özdamar rotasyonu sağlayan isimler olacak.
Sağ bek ve sol beke baktığımızda fazla alternatifin olmadığını görüyoruz. Benfica'dan kiralanan Marçal sol bek, Barış Yardımcı ise sağ bekte oynayacak. Sol bek için yedek Mehmet Sedef ancak sağ bekte başka isim yok. Barış Yardımcı'nın herhangi form düşüklüğü ve kadroda olmaması durumunda Elyasa Süme'yi bu mevkide kullanılabilir. Yeni transfer Marçal, henüz takıma yeni katılmasına rağmen Bursaspor maçında iyi performans göstermişti, takıma ligi alıştıkça performansı bir tık üste çıkarabilir, bunu da ekleyelim.
Gaziantepspor'un merkez orta sahasına baktığımızda Abdülkadir Kayalı, Erdem Şen, Abuda, Muhammet İldiz gibi isimler var. Özellikle ben Erdem Şen ve Abuda konusunda hangisi tercih edeceğini merak ediyorum, son 2 hafta forma Abuda olsa bile, Abuda kapalı kutu bana göre. Görünen o ki Abdülkadir Kayalı ile birlikte merkez orta saha tandemini hangisi oluşturacak merak ediyorum. Muhammet İldiz ise rotasyonu sağlayacak futbolcu olacak.
Gaziantepspor'un kanatlarına baktığımızda sayısal olarak bir fazlalık göze çarpıyor, sağ kanatta kadro dışı kalan daha sora affedilen Mustafa Durak, İsmail Haktan Odabaşı, genç futbolcu Müslüm Talşik ve hücumun her bölgesinde oynayabilen fakat Mutlu Topçu'nun sağ kanatta görev verdiği Daniel Larsson var. Sol kanatta ise Orkan Çınar, Ferhad Ayaz ve forvet olmasına karşın 3 maçta da sol kanatta kullanılan Demba Camara var. Sağ kanatta muhtemelen forma Daniel Larsson'da olacak. Henüz bekleneni verebilmiş değil zira geçen sezon takımıyla çok az maça çıktı ve henüz ligin başlarındayız, ilerleyen haftalarda takıma neler katabilecek görmek daha sağlıklı olacak. Sol kanatta ise şu ana kadar 20 yaşındaki Demba Camara kullanıldı, Orkan Çınar da süre aldığı dakikalarda iyi performans gösterdi ve ligde atılan tek golün asistini yaptı. Bu ikili arasında yaşanacak forma rekabeti haliyle Gaziantepspor'a yarayacak.
Bir de orta saha ile forvet arasındaki köprüyü kuran forvet arkası / 10 numara oynayabilen Oğuzhan Türk ve yeni transfer Anton Putilo var. Oğuzhan Türk henüz süre alabilmiş değil ve işi zor, Anton Putilo ise daha önce Bundesliga deneyimi de yaşamış, gerektiğinde kanat olarak da kullanılabilen hücumda teknik direktörün elini güçlendiren bir opsiyon olarak yer alacak.
Geçtiğimiz sezon genç teknik adam Okan Buruk ile sezona giren ve ligi 9. sırada bitiren Gaziantepspor, 2014-2015 sezonunun bitmesi...
Boluspor 1.Lig'de 9. sezonuna başladı. Geride bıraktığı 8 sezonda 2 kez play-off'a kalan ama Süper Lig'e çıkamayan Bol...