31 Ekim 2015 Cumartesi

Köşe Yazısı: Şenol Güneş'e 2 Eleştiri

        Beşiktaş – Kasımpaşaspor karşılaşması son dönemde izlediğim en zevkli maçtı. Rıza Çalımbay ne kadar tecrübeli ve başarılı bir teknik adam olduğunu Beşiktaş’ı çok iyi analiz ederek ve adeta panzehir üreterek gösterdi. Beşiktaş kendisine karşı kapanan takımları açacak ayaklara sahip, açık oynayan takımlara ise rakip yarı sahada bulduğu boşluklarla nasıl ceza kestiğini defalarca ispatladı. Rıza hocanın Kasımpaşa’sı ise ne kendi sahasına gömülüp çaresizce Beşiktaş’ın kilidi açmasını bekledi, ne de şuursuzca saldırıp Beşiktaş’a istediği boşlukları bıraktı. Yaptıkları en önemli ve başarılı iş orta sahada kurdukları müthiş baskı ile Beşiktaş’ın istediği oyun akıcılığını kurmasını engellemek oldu. Castro, Donk, Titi, Omeruo 4’lüsü blok halinde kusursuza yakın oynadı. Hakan Arslan ve Adem Büyük’ün de orta saha merkeze destek olması ile Kasımpaşa Beşiktaş’ı oynatmamayı başardı. Oynatmama terimini futbolu çirkinleştirmek (skora yatmak, otobüs çekmek, sert oynamak) anlamında kullanmıyorum, doğru olanı yaparak istediklerini aldılar.

        Gelelim Beşiktaş değerlendirmesine, Beşiktaş’ın doğru yolda ilerleyen bir proje olduğunu yıllardır dile getiriyorum. Şenol Güneş’in gelmesi ile birlikte daha da gelişen, öldürücü hücumlar yapabilen, olgunlaşan bir takım haline geldi. Bu yüzden Beşiktaş’ın kazandığı maçların ardından değerlendirme yapmayı gerekli bulmuyorum. Çünkü girdilerin doğru olduğu yerde çıktıların doğru olması sürpriz değil.  Olması gereken Beşiktaş’ın puan kaybettiği veya kazansa dahi istediği oyunu sahaya yansıtamadığı maçların ardından bu durumun nedenlerini irdelemek çünkü olağan dışı olan bu.Kasımpaşa karşılaşmasında Beşiktaş ilk 9 maçta sadece 5 gol yiyen rakibine 3 gol atmayı başardı. Fakat bu gollerin hiç birisi Beşiktaş’ın alıştığımız 3. bölge aksiyonları sonucu gelen gollerden değildi. Beşiktaş’ın istediği oyunu sahaya yansıtamamasının altında birden fazla sebep var ama bir de sonuç olarak karşımızda duran bir istatistik var ki, Beşiktaş bu sezon ilk golü attığı karşılaşmaların tamamını kazanırken, ilk golü yediği karşılaşmaların hiç birisini kazanamamış. İlk golü bulmak ve gol arayan rakibin bıraktığı boşluklardan faydalanarak farkı arttırmak Beşiktaş’ın bu sezon en sık kullandığı oyun senaryosu. Fakat ilk golü yediğinde ise işler değişiyor. Beşiktaş’ın ilk golü yediği 3 karşılaşma Trabzonspor, Gençlerbirliği ve Kasımpaşaspor maçları, aslında hepsinin hikayesi birbirinden farklı, ortak nokta ise Beşiktaş hepsinde rakibi yakalamayı başarması. Trabzonspor maçında oyun 1-1’e getirildi fakat Quaresma’nın atılması ve Töre’nin yaptığı amatörce hata sonucu 2. gol yenilerek mağlup olundu, Gençlerbirliği maçında yine 1-1’ gelindi fakat 2. gol bir türlü bulunamadı, Kasımpaşa maçında ise tam 3 kez geriye düşmesine rağmen yakalamayı başaran bir Beşiktaş vardı. Beşiktaş’ın oyundan kopmayan ve son dakikaya kadar vazgeçmeyen bu özelliğini değerli buluyorum.

        Beşiktaş’a tüm basın tarafından haftalardır güzellemeler yapılıyor, Beşiktaş bunu sonuna kadar hakediyor fakat bazı olumsuzluklardan söz etmek gerekiyor. Beşiktaş’ın bana göre halihazırda en büyük 2 problemi sol bek ve Quaresma’dır. Kadroda bulunan 3 sol bek de maalesef istenilen düzeyde değil, kötünün iyisi hangisi, ben olsam hangisini oynatırdım diye düşündüğüm zaman bile ne yazık ki bir cevap bulamıyorum. Quaresma konusunda daha önce defalarca sayılarla desteklediğim bir görüşüm var takip edenler bilir, Quaresma Beşiktaş’a fayda sağlayan/sağlayacak bir oyun karakterine sahip değil. Oynadığı zaman takımın akıcılığını bozup hızını kesiyor, pozisyon içinde arkadaşlarına gereksiz tepkiler veriyor ve 3. bölgede biz Beşiktaşlıların alışık olduğu seri pas aksiyonlarının hiç birisine dahil olmuyor. Oynamadığı / oyundan çıktığı zaman ise memnuniyetsizliğini o kadar belli ediyor ki, eminim takım içerisinde huzursuzluk yaratıyor.


        Biliç’in ardından bir çok Beşiktaşlı gibi ben de Şenol Güneş’in takımın başına gelmesinden yanaydım. Bu fikrim de bugüne kadar hiç değişmedi, Şenol Güneş’ten ve oynattığı futboldan son derece memnunum ve dışsallıklar etki etmez ise Beşiktaş’ın şampiyonluğa  yürüyeceğini düşünüyorum. Fakat Şenol Güneş’i iki konuda eleştirmek istiyorum. Sezon başından beri kale, sağ bek ve 2 stoper dışında tüm mevkilerde gerektiğinde farklı oyuncular kullanıldı ve hepsi hazır halde. (Mustafa Pektemek’i saymıyorum gerekli de görmüyorum) Tosiç / İsmail, Atiba, Necip, Oğuzhan, Sosa, Olcay, Quaresma, Kerim, Töre, Gomez, Cenk birbirine alternatifli bir kadro imkanı sunuyor. Stoper konusunda ise Beşiktaş sıkıntı yaşıyor. Rhodolfo Ersan ikilisi sezon başından beri birlikte oynuyor, eminim ki Pedro ve Miloseviç’in oynamamasının altında kabul edilebilir sebepler  vardır ki Şenol hoca Pedro konusunda fikirlerini açıklamıştı. Fakat koca bir sezonun sadece 2 stoperle geçilemeyeceği öngörülebilecek rasyonel bir durumken, takımın 3. stoperinin ilk maçını 10. Hafta oynamasını rahatsız edici buluyorum. Acaba doğru zamanda yapılacak rotasyonlarla Miloseviç hazır tutulamaz mıydı diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

        İkinci eleştirim ise Kasımpaşa maçı özelinde, 74.dakikada Miloseviç oyundan alındı yerine Cenk Tosun girdi. İlk gördüğümüzde hoca galibiyet istiyor risk alıyor helal olsun diyenler mutlaka olmuştur. Fakat en başından söylediğim gibi Beşiktaş yıllardır süregelen oyun alışkanlıkları olan bir takım ve en önemli özelliği orta sahada kurduğu üstünlükle kapılan toplarla hızlı hücum etmesi. Kaosun, toplu hücumun Beşiktaş’a faydası olmuyor. Bunu geçen yıllarda Biliç de denedi. Örneğin geçen sezon 31. Hafta oynanan Akhisar karşılaşmasını bitiren 11’de, Sosa, Töre, Demba, Kerim, Pektemek, Cenk  vardı fakat karşılaşma 1-1 sona erdi. Beşiktaş’ın başarılı hücum organizasyonlarının altında tabi ki hücum oyuncuların payı var ama asıl önemli nokta Atiba Tolgay Veli Necip Oğuzhan’dan hangi ikisi oynuyorsa, orta sahada kapılan topların hızlı ve akılcı kullanılması. Aynı mantıkla dün Cenk oyuna girdikten sonra Atiba Rhodolfo’ya yardım etmeye başladı ve Beşiktaş adeta ortadan ikiye bölündü. Yarısı savunmada yarısı hücumda fakat bağlantılar yok oldu. Çarpıcı bir istatistik bunu gösteriyor. 77. dakikadan maç bitimine kadar Beşiktaş’ın isabetli / isabetsiz şutu yok. Sosa’nın engellenen şut girişimi ve Oğuzhan’ın penaltı vuruşu sadece kayıtlara geçen şutlar. Çünkü bu özellikle son dakikalardaki baskıya kadar top sürekli Beşiktaş yarı sahasındaydı. Organize çıkabilmek bir kenara, gelişi güzel yapılan uzaklaştırmalar da hep rakip oyuncularda kaldı ve Beşiktaş kalesine atak olarak geri döndü.

        Bu sebeple Beşiktaş sahada çok hücumcu ile kontorsüz hücumlar denemek yerine, en iyi bildiği oyunda dakika ve skor ne olursa olsun ısrar etmeli. Çünkü Beşiktaş kendi oyununu küçük pasajlar halinde bölüm bölüm dahi oynasa, ligde o oyunun karşısında durabilecek  takım yok. Önemli olan sabır ve ısrar.

Yazar: Ahmet DUMLU

        Beşiktaş – Kasımpaşaspor karşılaşması son dönemde izlediğim en zevkli maçtı. Rıza Çalımbay ne kadar tecrübeli ve başarılı bir tek...

30 Ekim 2015 Cuma

Araştırma: BAL'ın Yabancıları

        Yabancı futbolcu kontenjanı yıllardan beri futbolumuzun gündemini meşgul eden konulardan biri olmuştur; teknik direktöründen tutun da yöneticisinden, futbolcusuna ve hatta taraftarına kadar herkes bu konuda farklı bir görüşe sahip. Süper Lig’in %42’si, PTT 1.Lig’in de %23’ü yabancı oyunculardan oluşuyor. BAL ve amatörde yalnızca 2 yabancıya izin verilirken, 2. ve 3.Lig’de yabancı oyuncu oynatılamıyor. Süper Lig ve PTT 1.Lig'deki yabancıları hepiniz biliyorsunuz ama BAL'da oynayan yabancılardan çok fazla kimsenin haberi yok, ki bu isimler içinde geçmişte Süper Lig'de oynamış birçok isim de mevcut. Biz de Bölgesel Lig’de ter döken yabancılardan dikkat çeken isimleri sizler için irdeledik. Keyifli okumalar.

Asror Gafurov
        Manisaspor'un geçen sezon devre arasında ülkemize getirdiği ve ikinci yarıdaki 9 maçta forma şansı verdiği 1995 doğumlu Asror Gafurov, Manisaspor'un 2.Lig'e düşmesiyle aslında büyük bir şanssızlık yaşadı. Yaz transfer döneminde Sırbistan'ın Vojvodina ile anlaşan ancak vizesi yetişmediği için transferi gerçekleşmeyen Asror, Sökespor ile anlaşmaya vardı. Normalde mevkisi ön libero olan Asror'u geçtiğimiz sezon Taner Taşkın hoca genelde sağ bekte denedi. Agresif futbol anlayışı olan Asror'un fiziği de onu sahada sert hamlelere itiyor. Asror'un Sökespor kariyeri merakla takip edilecek bir macera. Acaba kendisini yeniden PTT 1.Lig'de görebilecek miyiz?

Patrick Etoga
        Etoga, Fethiyespor'un PTT 1.Lig'e çıktığı sezon ülkemize getirdiği ama bir türlü etinden sütünden faydalanamadığı oyuncu. 23 yaşındaki orta saha, Fethiyespor'un sezon sonu küme düşmesinin ardından BAL takımlarından Muğlaspor'a transfer oldu. Geçtiğimiz sezon 26 maçın 24'ünde forma giyen ve 4 gole imza atan Etoga, şampiyonluk hedefiyle kadro kuran yeşil-beyazlı ekibin en kilit isimlerinden. Kamerunlu oyuncu güçlü fiziği ve tekniğiyle ön plana çıkıyor.

Gideon Sani
        İzmirspor'un BAL'a getirdiği Gideon Sani'yi 1 sene sonra Bank Asya 1.Lig'in mütevazi takımlarından Akhisarspor almıştı. Özellikle 2011-12 sezonunun ikinci devresinde yükselişe geçen Akhisarspor'da önemli bir rol oynayan Sani, o sezon Akhisarspor ile 1.Lig şampiyonluğu sevincini yaşadı. Şampiyonluk yolunda 19 maç oynayıp 6 golle katkı sağlayan siyahi oyuncu, bir sezon sonra yeşil-siyahlı formayla Süper Lig'de 7 maça çıktı. 2013-14 sezonunda kiralanan oyuncu, geçtiğimiz sezon herkesi şaşırtarak BAL ekiplerinden Yeni Amasyaspor'a transfer oldu. Yeni Amasyaspor'da 15 maça çıkıp 11 gol atan Sani, bu sezon Muğlaspor'a transfer oldu. Muğlaspor'da hocası tarafından sol açıkta oynatılan Nijeryalı forvet, gücüyle ve skorerliğiyle Muğlaspor'a büyük katkılar sağlayacaktır.


Serge Pacome Djiehoua
        Antalyaspor'un ülkemize getirdiği golcüyü herkes biliyordur herhalde. Süper Lig'de 70 tane maça çıkıp 12 gole imza atan, PTT 1.Lig'de Boluspor forması giyip 31 maçta 6 gol atan Djiehoua, Tunus'a, Yunanistan'a gitti filan haberleri geliyordu, bir sabah uyandık ''Djiehoua Cizrespor'da.'' Açıkçası şok olmamak elde değildi; zira kimsenin beklemediği bir transferdi. Herkes ''Djiehoua fırsatını bulur bulmaz kaçar'' düşüncesindeydi; ama Afrikalı oyuncu 22 maça çıkıp 14 gol attı ve Cizrespor'u 3.Lig'e çıkardı. Yaz transfer döneminde Serge, her gün bir takımla sözleşme imzalıyordu; Yozgatspor, Edirnespor derken Ödemişsporlu oldu. Efsanevi fiziği, Roberto Carlos ile yarışacak baldırlarıyla Antalyaspor'da ünlenen Djiehoua'nın gücü Ödemişspor'u şampiyon yapmaya yetebilecek mi? Hep birlikte göreceğiz.

Ciro Moraes Castro
        1995 doğumlu Brezilyalı stoper, 2012'den bu yana İzmir'de. Bucaspor'un ülkemize getirdiği Sambacı, Bucaspor ve Karşıyaka formalarıyla akademi liginde forma giydi. Geçtiğimiz sezon BAL ekiplerinden Yeşilova'ya geçen ve yeşil-kahverengililerde sürekli forma giyen isimlerin başındaydı; İzmir ekibi de sözleşmesini uzatmakta tereddüt etmedi. Bu sezon da takımının önemli isimlerinden olacak gibi, fakat yaptığı kademe hataları en büyük eksiği olsa da zamanla telafi edebilir.


Jaba
        2004 yılında Ankaraspor'a gelip yıllarca ülkemizde forma giyen bir isim Jaba. Ankaraspor dışında Ankaragücü, Antalyaspor formalarını da giyen golcü oyuncu, bir dönem ülkesinde oynadıktan sonra Azerbaycan'da FC Bakü takımında top koşturdu. Süper Lig'de 149 maçta 55 gol gibi bir geçmişi olan Sambacı, 34 yaşında ama hala bitmemiş gözüküyor. Kuşadasıspor formasıyla oynadığı ilk maçlarda olumlu tablo çizen Jaba, şimdiden taraftarın gönlünde taht kurdu.

Smart Ajiduah
        1992 doğumlu Smart, 4 sezondur ülkemizdeki BAL takımlarında forma giyiyor. Ayancık Belediyespor, Acıpayam Belediyespor, Eğirdirspor formalarını giyen Nieryalı oyuncu bu sezon Erbaaspor ile anlaşmaya vardı. Orta sahada oynayan Smart, savaşçı tarzı ve tekniğiyle rakiplerinin korkulu rüyası olmayı başarabilen bir oyuncu. Şu ana kadar BAL'da 36 maçta forma giyen Afrikalı, bu sezon mavi-beyazlılara 2 gollük katkıda bulundu.

Mohammed Sumaila
        Sumaila, Smart gibi 4 sezondur ülkemiz takımlarında forma giyiyor. 3 sezon Didim Belediyespor'da oynayan Ganalı oyuncu bu sezon Torbalıspor ile anlaşmaya vardı. 25 yaşındaki orta saha, BAL kariyeri boyunca oynadığı 44 maçta attığı 13 gol ile hücumcu özelliğini de gözler önüne seriyor.

Elhadji Saliou Seck
        28 yaşındaki Elhadji ülkemizde Sökespor, Aydınspor, Gölbaşı Belediyespor, Nevşehirspor formaları giyen bir oyuncu. Senegalli oyuncu bu sezon ilk takımı olan Sökespor'a dönüş yaptı. Yorulmak bilmeyen, dinamik yapısıyla dikkat çeken Elhadji'nin eksiği bir forvete göre bitiriciliğinin zayıf olması. O zaafını da enerjisiyle kapatıyor. Gittiği takımlara büyük katkılar sunabilecek bir oyuncu olan Elhadji, BAL kariyerinde 55 maç 13 gollük bir performansa sahip.

Bassirou Ndiaye
        26 yaşındaki Ndiaye, 6 sezondur ülkemizde forma giyen oyunculardan. Tirespor, Kütahyaspor, Somaspor ve Sındırgı Belediyespor formalarını giyen Senegalli, bu sezon Kuşadasıspor'a transfer oldu. Asıl mevkisi orta saha olmasına karşın stoperde de görev alabilen siyahi oyuncu; hava toplarına hakimiyeti, oyun kuruculuğu ve her iki ayağını da kullanabilme gibi özelliklere sahip. Sempatik tavırlarıyla taraftarların sevgilisi olmayı başaran Ndiaye, BAL'da 45 maça çıkıp 5 gole imza attı.

Omar Nuhu Bello
        Türkiye kariyerine Tekirdağspor’da başlayan 25 yaşındaki oyuncu, ilk sezonunda 10’u ilk onbir olmak üzere toplam 11 kez forma giyip 1 gole imza atmış. Geçtiğimiz sezon yine bir başka Bölgesel Amatör Lig ekiplerinden Eğirdirspor’a transfer olan siyahi oyuncu 16 maçın 15’inde ilk onbirdeydi. Bu yaz Halide Edip Adıvar’a transfer olan Bello, ligde oynanan 4 maçın tümünde ilk onbir şansı yakalayıp 323 dakika sahada kalmayı başardı. Ana mevkisi orta sahanın sağı olan Ganalı oyuncu, orta sahanın ortasında da oynama özelliğine sahip.

Elnar Karimov
        Futbola ülkesinin Energetik takımında başlayan 30 yaşındaki oyuncu, Hazar Lankaran ve Gabala gibi ülkesinin önde gelen takımlarında forma giymiş bir isim. 2014 yazında Serhat Ardahanspor’a transfer olan Azeri eldiven, Ardahanspor ile oynanan baraj maçı hariç, bordo-lacivertli formayı tüm müsabakalarda giymeyi başardı. Bu yazın transfer döneminde birçok kulübün peşinde olduğu Karimov, Bartınspor ile anlaştı. Bu sezon lig ve kupa maçlarının tümünde forma giyen deneyimli file bekçisi, kalesini 270 dakikadır rakip forvetlere kapatmış durumda…


Gustave Bebbe
        2005-2006 sezonunda Konyaspor ile Türkiye kariyerine başlayan 33 yaşındaki Gustave Bebbe, daha sonra Ankaragücü, İstanbul Büyükşehir, Diyarbakırspor ve Kasımpaşa formalarıyla Süper Lig deneyimi yaşamış bir isim. 2008’deki Pekin Olimpiyatları’na katılan Kamerun’un kadrosunda da yer alan Bebbe, A milli takım forması altında 1 golü bulunuyor. Daha sonra Song Lam (Vietnam) ve Bostancı Bağcıl (KKTC)’da futbol yaşamını sürdüren Afrikalı forvet, 9 Ekim’de Mudanyaspor’a imzayı atıp ligdeki ilk maçında da Yalovaspor ağlarını havalandırmayı başardı.

Friday Nsisong Enyong
        1983 Nijerya doğumlu oyuncu daha sonradan Türk vatandaşlığına geçerek Deniz adını aldı. İstanbul Amatör Lig ekiplerinden Küçükpazar tarafından denemelerde beğenilerek lisans çıkartılan oyuncu daha sonra İzmirspor'a transfer oldu. İzmirspor ve Foça Belediyespor'un aylarca Tahkim ve TFF arasında gidip geldiği, TC vatandaşlığı aldığı dönem lisansı problem olan oyuncu, ilk verilen kararda İzmirspor'un hükmen mağlubiyetine ve küme düşmesine sebep olmuştu ancak 1 ay sonra TFF
başkanının değişmesini fırsat bilen İzmirspor'un tekrar TFF başvurarak kararı iptal ettirmesine, Foça Belediyespor'un küme düşmesiyle noktalanacaktı.

        Daha sonra Yavru Vatan’da Lefke Türk Spor ve Gençlikgücü formaları da giyen siyahi oyuncu geçen senenin devre arasında Beşikdüzüspor’a, bu sezon da İFA’ya transfer oldu. Savunmada görev yapan deneyimli oyuncu bu sezon tüm lig maçlarında da forma giydi.

Aly Berete
        2011’de Osmanelispor’a devre arasında gelen Gabonlu savunmacı, daha sonra Manisa Belediyespor, Gönen Belediyespor ve Fatsa Belediyespor’da forma giydi. 2014 yazında Karabiga’ya transfer olan Berete, geçen sene yalnızca 3 lig maçında kadroda yer alamamış. Bu sezon da Çanakkale ekibinde kalmayı tercih eden Afrikalı oyuncu tüm lig maçlarında 90 dakika sahada kaldı. Bugüne kadar 52 Bölgesel Lig maçına çıkan 25 yaşındaki oyuncunun toplam 2 golü bulunuyor.

Boubaca Moussa Traore
        2013-2014’te Bölgesel Lig temsilcilerinden İlkadım Belediyespor’a transfer olan Traore, Samsun ekibine 13 maçta 4 gollük katkı yapmış, devre arasında Cizre Basraspor’a transfer olup 10 maçta 10 gol gibi muazzam bir performansa imza atmıştı. Geçen sene şampiyon olan Cizrespor’da 13 maç 8 golle yine başarılı bir grafik çizse de devre arasında  Bostancı Bağcıl’ın yolunu tuttu. Yeşil-beyazlı forma altında 13 maçın tümünde ilk onbir şansı bulan 24 yaşındaki oyuncu, rakip fileleri 6 kez sarstı. Bu sezon transfer olduğu Edirnespor’da yalnızca 18 Ekim’de 1-0 kazanılan Babaeskispor randevusunda 2 dakika forma giyme şansı yakalayabildi. Asıl mevkisi santrafor olan Malili futbolcu, sağ kanatta da görev alabiliyor.

Yannick Alex Kore
        1992 Fildişi Sahilleri doğumlu olan oyuncu, ülkemizde ilk olarak Tatvan Gençlerbirliği forması giydi. Kone, sarı-lacivertli forma altında 2 sezonda 39 maçta 15 gol atma başarısı gösterdi. 2014-15 sezonunda transfer olduğu Dersimspor'da 21 maçta 10 gol atarak mavi-beyazlıların 3.Lig'e çıkmasında pay sahibi olan isimlerden biriydi. 3.Lig'de uygulanan yabancı oyuncu kuralı nedeni ile bu sezon Doğu Anadolu ekibinin formasını giyemedi. Güçlü fizik yapısı ve inatçı kişiliği ile transferin gözde ismi olan Alex Kone, transfer döneminde birçok BAL ekibinin transfer listesinde yer alsa da tercihini Edirnespor’dan yana kullandı. Bu sezon 1’i kupa maçı olmak üzere toplam 5 maçta da forma giyen 23 yaşındaki oyuncu, 421 dakika sahada kalmayı başardı.

Felipe Lima & Matheus Fachetti
        Bu ikili Altındağ Belediyespor'a beraber geldikleri için ikisini de birlikte yazma gereği duyduk. Felipe Lima ve Matheus orta sahada oynayan iki Breziyalı futbolcu. Felipe Lima kariyer bakımından bakacak olursak geçmişi fena değil ama fazla forma şansı bulamamış bir oyuncu. Breziya’nın ünlü kulüplerinden olan Botafogo'da 19 yaşındayken forma şansı bulmuş, fakat devamı olmamış ve o sezon sadece 1 maça çıkabilmişti. Sonrasında Brezilya alt liglerinde boy gösteren Sambacı, 2014 yılında Brezilya Serie C ekiplerinden Tupi FC ile anlaşmış, fakat orada da istediği formu yakalayamamıştı. Tupi FC'de de sadece Brezilya Kupası'nda forma giyen oyuncu Brezilya serüvenine o yıl noktayı koymuştu.

        2015 yılında Gürcistan'ın en üst seviye ligi olan Umaglesi Lig'de, Sioni Bolnisi takımına transfer oldu. Sioni'de sadece 4 maçta yaklaşık olarak 250 dakika süre alan oyuncu takımda daha fazla forma şansı bulamadı. Gürcistan 3.Ligi diyebileceğimiz Meori Liginde Amirani forması altında 5 maçta 3 gol atarak iyi bir istatistik yakalamıştı.

        Matheus ise öyle geçmişi fazla olan bir oyuncu değil zaten daha 21 yaşında. Bu sezon 3 resmi çıktı ve 2 gol atma başarısı gösterdi. Felipe Lima'ya göre daha defansif bir oyuncu diyebiliriz. Bu iki oyuncunun Altındağ serüvenleri Ağustos ayında başladı. İki oyuncu da takıma doğrudan transfer olmadı; önce antrenmanlara çıktılar ve ardından kamp döneminde oynadıkları futbolla kendilerini gösterdiler.

Chibuzor Nwogbo
        21 yaşında Güney Afrika ekiplerinden Pretoria'da kariyerine başlayan oyuncunun Türkiye serüveni Mersin İdman Yurdu ile başladı desek yalan olmaz.Mersin İdman Yurdu'nun oyuncuyu transfer etmek üzere kampa davet etmesiyle Türkiye kariyeri başladı; fakat Mersin ile anlaşamayan oyuncu sezon başında Adanaspor ile anlaşmaya vardı.

        Adanaspor'da sezon boyunca 31 maça çıkan Nijeryalı forvet sadece 4 gol atma başarısı gösterdi. Oyuncu tipi olarak maçın son anlarında giren ve golünü atan oyuncu olarak görebiliriz; ama gol sayısı olarak istenileni verememiş bir oyuncu oldu. Zaten yeni sezonda da KKTC ekiplerinden Cihangir GSK'ya transferi gerçekleşti.

        Cihangir GSK'da iyi bir sezon geçiren oyuncu 39 maçta 22 gol atarak kariyerinin zirvesini gördü. 2 sezon burada oynadıktan sonra Türkiye hikayesi Nevşehirspor ile devam etti. Türkiye kupasında iyi bir oyun sergileyemese de lig maçlarında kendini toparladı ve 4 maçta 6 gol atarak müthiş bir grafiğe imza attı.

Koffi Koume Eugene
        Kıbrıs'ta futbol hayatına başlamış Fildişili oyuncu Koffi ilk maçına Lefke TSK formasıyla çıktı .2011-2012 sezonunda Lefke TSK ve Düzkaya KOSK'ta olmak üzere 2 kulüpte oynamasına rağmen toplamda 3 maça çıkmış ve 2 gol atmıştı.

        2012-2013 sezonunda Boluspor ile anlaşan ve basına tanıtılan oyuncu için kulüp başkanı Necip Çarıkçı kendisinden çok şey beklediğini söylemiş, fakat Boluspor'da sadece 5 maça çıkmış ve 2 gol atmıştı. 2013-2014 sezonunda eski takımı Lefke TSK'ya dönen Koffi eski sezonlarına göre daha iyi bir sezon geçirmiş, Lefke ile 12 maçta 3 gol atıp yaklaşık 1000 dakika süre alarak azımsanmayacak bir performans sergilemişti.

        2014-2015 sezonunda pek fazla varlık gösterememiş fakat Kars 1.Amtör ekiplerinden Sarıkamış Esnafspor'da play out maçına çıkmıştı -ki zaten Sarıkamış ekibi BAL baraj maçı için ayrı bir kadro kurmuş- ve bu kadroyla Bölgesel Amatör Lig'e yükselmişti. Şimdilerde ise Isparta ekibi Eğirdirspor'da top koşturan siyahi forvetin bu futboluyla futbol kariyerinin en azından Türkiye için sonlarına geldiğini söyleyebiliriz. Tabi menejerler aracılıyla transfer yapan kulüpler almadığı takdirde bu oyuncunun Türkiye'de ki son demleri desem yanlış olmaz.

Toma Tabatzade
        Türkiye'de kariyerine müthiş bir giriş yaparak girdi ve ilk senesinde Niğde Belediyespor'da şampiyonluk yaşadı. Aslında ligde tam istediği gibi oynayamasa da asıl patlamasını 3.Lig baraj maçlarında Ceyhanspor ve Tatvan Gençlerbirliği karşısında yapıp takımının 3.Lig'e çıkmasında büyük katkıları oldu.

        Bir sonraki sezon yoğun transfer teklifleri alan futbolcu Bartınspor'la anlaşarak kariyerine devam etti. Bartınspor'da 12 maçta 8 gol atarak istenileni vermesine rağmen devre arası Araklı Karaderespor'a transfer oldu.Burada da gayet güzel futbol oynayıp 9 gol atan Gürcü forvet, toplamda 17 gol ulaşarak sezonu güzel tamamlamış oldu.

        Bu sezon başı Afjet Afyonspor ile anlaşmasına rağmen yine yoğun transfer teklifleri almış, fakat Afjet Afyonspor'u bırakmamıştır. Bu sezona da gayet güzel bir giriş yaptı, 3 maçta 2 gol atan oyuncu kalitesini devam ettirecek gibi duruyor.

Mirlan Murzaev
        Çoğu takımda tam sezon oynayamamış Kırgızistan Milli Takımı’nda da top koşturan forvet oyuncusu 2007 yılında Dordoi Bişkek ekibinde kariyerine başlamıştı. Uzun süre Dordoi Bişkek’te oynayan futbolcu 2013-2014 sezonunda Türkiye PTT 1.Lig ekiplerinden Denizlispor'a transfer oldu; fakat yeşil-siyahlı formayla çıktığı 9 maçta hiç gol atamadan takımdan ayrıldı.

        Kariyeri boyuncu ciddi anlamda patlama yapamayan Kırgız futbolcu, bu sezon Afjet Afyonspor forması altında 4 maçta 1 gole imza atıp kendi açısından sezona iyi giriş yaptı.

Debola Ogunseye
        Kartalspor ve Tavşanlı Linyitspor’dan hatırlayacağımız Ogunseye, daha sonra Yavru Vatan’ın yolunu tuttu. 3 sezon boyunca Küçük Kaymaklıspor forması giyen Lagos doğumlu oyuncu, 2014’ün ara transfer döneminde Gençlikgücü’ne transfer oldu. 3 sezon boyunca KKTC’de 82 maça çıkan Ogunseye, 31 gole imza attı. Geçen sene 2.transfer döneminde Yeni Amasyaspor’a transfer olan Nijeryalı santrafor, oynadığı 8 maçta gol kaydedemedi. Bu sezon Tatvan Gençlerbirliği’ne transfer olan 27 yaşındaki oyuncu Diyarbakır Yolspor deplasmanında takımını galibiyete taşıyan golü attı.


Arda Odimba
        Bölgesel Lig’de 5.sezonunu geçiren Afrikalı oyuncu sırayla Mudanyaspor, Erganispor, Dersimspor, Bayburtspor, Sorgun Belediyespor, Kilis Belediyespor ve Adıyaman GAP formalarını giydi. 2012-2013 sezonunda Erganispor’da oynadığı 25 lig maçında 13 gol atarak takımının ligi ikinci sırada tamamlamasını sağladı. 2013-2014 sezonunda Dersimspor formasıyla 13 maçta 6 gol atan Nijeryalı forvet, devre arasında Bayburtspor’a transfer oldu. Ne ilginç tesadüftür ki, Odimba o sezon ligin ikinci yarısının ilk maçında Dersimspor’a karşı forma giymiş ve daha sonra ilk onbir şansı bulamamış. Geçen sezonun başında Kilis Belediyespor’a transfer olup orada yalnızca 2 ay forma giydikten sonra Sorgun Belediyespor’a transfer olan ve 9 maçta 4 gol atan siyahi oyuncu, ara transferde Adıyaman GAP’a geçti. Güneydoğu ekibiyle bu sezon 1 Türkiye Kupası maçına çıktıktan sonra Eylül ayında 12 Bingölspor’a transfer oldu. Yeşil-beyazlı forma altında tüm maçlarda 90 dakika sahada kalan Nijeryalı, 2-1 kazanılan Kızıltepe Fıratspor randevusunda takımına galibiyeti getiren golleri attı. Gerçek adı "Uche Victor Odimba" olan Nijeryalı futbolcu, Türk vatandaşlığına geçerek Arda adını almıştı.

Phariogun Tobby Peter
        5 senedir ülkemizde forma giyen Tobby, hem Süper Amatör'de hem de BAL'da forma giyenlerden. Yeni Milasspor, Çatalcaspor, Gördes Belediyespor, İnegöl Gençlergücü, İnegöl Kurtuluşspor takımlarından sonra bu sezon Kızıltepe Fıratspor'a transfer oldu. En büyük dezavantajı fiziki yetersizlik olan Tobby, orta sahada oynuyor. BAL'da 39 maçta forma giyen Tobby, daha uzun süreler ülkemizde forma giyecek gibi.

Lucas Sebastian Rodriguez
        1994 doğumlu Lucas, Ertuğrul Sağlam döneminde Eskişehirspor'da denenmiş, fakat uyum sorununu aşamayınca hiç beklenmedik bir anda BAL ekiplerinden 44 Malatyaspor'a transfer oldu. İlk sezonunda 21 maçta 7 gol atan Arjantinli golcü, geçtiğimiz sezon Dersimspor'da oynadı ve 24 maçta 23 gol atarak Dersimspor'u 3.Lig'e çıkardı. Boca Juniors ve Arjantin U-20 takımında yıldızken yolunun Dersim'e düşmesi cidden ilginç bir hikâye... Bu sezon birçok takımın gündemine gelen Latin Amerikalı santrafor, şampiyonluk hedefiyle yola çıkan Adıyaman 1954 Spor ile anlaşmaya vardı. Lige istediği gibi başlayamayan 21 yaşındaki oyuncu, geçen sezona oranla daha zor bir grupta mücadele ediyor. BAL kariyeri oynadığı 45 maçta 27 gole imza atan Tangocu’nun bu performansı iştah açmıyor değil. Yaşı henüz 21, bu sene benzer bir performans göstermesi halinde yeni sezonda PTT 1.Lig takımlarının gündemine gelebilir.

        Yabancı futbolcu kontenjanı yıllardan beri futbolumuzun gündemini meşgul eden konulardan biri olmuştur; teknik direktöründen tutun...

Akhisarspor'dan Tarihinin En İyi Başlangıcı..

        Akhisarspor, Spor Toto Süper Lig'de 9. haftayı 16  puanla 4. sırada tamamlarken, tarihinin en iyi sezon başlangıcını da yapmış oldu. Mütevazi kadrosuyla her sezon başında "küme düşer" denilen ancak gösterdiği performansla herkesi şaşırtmayı başaran Akhisarspor, teknik direktör Hamza Hamzaoğlu'ndan sonra Bilal Kısa gibi takımın önemli isimlerinden birini de kaybetmesine rağmen bu sezona da çok iyi başladı ve tarihinin en iyi sezon başlangıcını yapmayı başardı.

        Akhisarspor, Hamza Hamzaoğlu ile kazandığı kendine özgü oyun anlayışını, Mustafa Reşit Akçay’la sürdürmüştü. 2014-2015 sezonu 2. devresinde Roberto Carlos’un getirdiği  daha ofansif oyun anlayışı yerine Cihat Arslan’ın teknik direktör olması ile kontrollü oyun anlayışıyla özüne geri dönen bir oyun yapısı sergilemeye başladılar yeniden.

        İlk 9 haftalık periyotta Akhisarspor’un başarısının temel nedeninin sağlam defans kurgusu olduğunu söyleyebilmemiz mümkün. Özellikle Braga’dan transfer edilmiş olan stoper Douglao bu sezon Akhisarspor’da altın çağını yaşıyor. Kademe anlayışı, zamanlaması, duran toplarda hücuma çıkarak rakip defansın dengesini bozması bu övgüleri hak eder nitelikte. Stoper olarak oynamasına rağmen, Rizespor ve Konyaspor deplasmanlarında 1’er asistle oynaması ve Fenerbahçe deplasmanında ise attığı gol göz önüne alındığında takımın en iyilerinden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu sene takıma katılan Caner Osmanpaşa’nın da stoper pozisyonunda Douglao ile birlikte başarılı bir ikili oldukları göze çarpıyor.


        Sezon başında Akhisarspor kalecisi Oğuz Dağlaroğlu’nun yerine Partizan kulübünden transfer edilen Milan Lukac ise Akhisarspor için inanılmaz faydalı bir oyun ortaya koyuyor.  9 maçın 5’inde kalesini gole kapatan Lukac, kalesinde gördüğü 7 golü de deplasmanda yerken (Başakşehir, Fenerbahçe ve Trabzonspor 2’şer gol) özellikle duran toplarda göstermiş olduğu yüksek performasını, Trabzonspor maçında kurtarmış olduğu penaltı ile süsleyerek takım için vazgeçilmez bir oyuncu olduğunu gösterdi.

        Akhisarspor adına sezonun en çok yükselen performansın ise sağ bekte oynayan Ahmet Cebe tarafından ortaya konulduğunu söylemek sanırım hatalı olmaz. PTT 1.Lig'den bu yana takımda yer alan Ahmet Cebe, geçen sezon Konyaspor’dan transfer edilen Tolga Ünlü ile forma yarışına girmişti. Bu sezon Cihat Arslan’ın her maç ilk 11’de yer verdiği Ahmet Cebe özellikle hücumda gösterdiği performansı ile ilk 11’deki yerini perçinledi. Trabzonspor ve Rizespor maçında defanstan yapmış olduğu bindirmeler ile rakip defans oyuncuları tarafından faullere maruz kalan oyuncu Akhisarspor’a iki penaltı kazandırarak takımın hanesine eklenen 4 puanın bir bakıma mimarı oldu. Her maç performansını yükselten Ahmet Cebe’nin maç içersinde yoğun konsantrasyonu ve hırsı da Akhisarspor taraftarının gönlünü kazanmasında önemli bir etken oldu.

        Ön libero’da Custido ve Merter şimdiye kadar başarılı bir sezon geçirirken, kendisinden çok daha iyi büyük beklentiler olan Gençlerbirliği'nden transfer sol kanat oyuncusu Mervan Çelik’in performansı ise şu an için yetersiz görünüyor. Geçen sezon gösterdiği performanstan uzak olan bir diğer oyuncu Lua Lua.

        Oynadıkları oyun ile soru işareti oluşturan iki oyuncu Sami ve N’Guemo, Rizespor deplasmanın ilk yarısındaki oyunlarıyla Akhisarsporluların  yüreğine adeta su serptiler. Bu iki oyuncunun performanslarının Rizespor maçındaki düzeyiyle devam etmesi ve Mervan ile Lua Lua’nın performanslarını yükselterek kendilerine katılmaları halinde Akhisarspor’un üst sıraları zorlamaya devam edeceğini düşünüyorum. Bir diğer yandan kenarda Hasan Kabze ve Bruno’nun yer alması da, kadro derinliği açısından oldukça pozitif bir etki yaratıyor.


        İki oyuncu var ki kendilerinden bahsetmek için aslında 2 ayrı yazı daha yazmak gerekir. Bunlardan ilki, takımın bel kemiği Güray Vural. Akhisarspor'un Süper Lige çıktığı sene takıma dahil olan Güray Vural tam bir görev adamı. Oynadığı ilk sezonlarda sol bek olarak görev yaparken, sonrasında sağ açık olarak oynamaya başlayan oyuncu gerektiğinde maç içinde pozisyon değişikliği yapılarak sol beke çekilmesi ile takıma inanılmaz bir hareket yeteneği sağlıyor. Bilal Kısa’nın takımdan ayrılmasının ardından takımdaki liderlik görevini üstlenen oyuncu oynadığı 9 maçta 4 gol ve bir asistle bu sezonda da Akhisarspor’un vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Beyefendi kişiliğinin yanında taraftara olan yakınlığı da ayrıca takdire şayan.

        Bu sezon Fulham’dan Akhisarspor’a transfer olan Hugo Rodellega ise sanki yıllardır Akhisarspor’da oynarcasına takıma uyum sağlamış vaziyette. Rakip defansı yıpratıcı bir forvet. Devamlı olarak rakip defansı üzerine baskı kuran, topu kontrolü ve vuruş tekniği ile gerçekten de kendisinden bekleneni fazlasıyla gerçekleştiren bir oyuncu. Akhisarspor Gekas, Niasse ile etkili olduğu forvet pozisyonunda ilk maçlar değerlendirildiğinde Rodellega ile çok doğru bir tercih yapıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. İlk 9 hafta değerlendirildiğinde 4 gol 1 asistle oynaması ve Rizespor karşısında attığı jeneriklik gol ise Akhisarspor yönetiminin forvet transferi noktasındaki kararının doğruluğunu kanıtlıyor.


        Cihat Arslan ilk geldiğinde kimi çevrelerce yetersiz olabileceği yönündeki söylemleri ise tamamen kırmış halde, kanaatimizce takım nasıl oynaması gerekiyorsa Akhisarspor’u o şekilde oynatıyor. Oyuncu tercihleri, oyuncu değişiklileri tercihleri ve zamanlaması inanılmaz. Karşıyaka’ya transfer olarak profesyonel futbolculuğa başlamadan önce Akhisarspor’da bir sezon oynamış olması, onu taraftarın da içlerinden biri gibi görmesini sağlıyor. Aynı şekilde kardeş kentte doğup büyümesi, kentin dinamiklerini bilerek hareket etmesi, taraftara, oyunculara karşı sempatik tavrı, Hamza Hamzaoğlu’nu da anımsatıyor.

        Tüm bu başarıların asıl mimarları ise Akhisarspor yönetimi, başta Başkan Hüseyin Eyüksel olmak üzere, Asbaşkan Harun Eryüksel, Süleyman İşçi, Zekeriya Güneş, basın sorumlusu İbrahim Evren Acar ve diğer yönetim kurulu üyeleri tam bir aile birliği içerisinde davranıyorlar. Oyunculara, tedarikçilere kısacası hiç kimseye borcu olmayan, sözünün eri, dediğinin arkasında tüm polemiklerden uzak bir şekilde kulübü yönetiyorlar. Akhisarspor kulübünün eski başkanı Ömer İşçi ile Akhisar Belediye Başkanı Salih Hızlı da başarının diğer mimarları.

Hazırlayan: Av. Taner BAŞ

         Akhisarspor, Spor Toto Süper Lig'de 9. haftayı 16  puanla 4. sırada tamamlarken, tarihinin en iyi sezon başlangıcını da yapmı...

27 Ekim 2015 Salı

Röportaj: Gökçen Eke

Karikatür ile futbolun en güzel birleşimlerinin çıktığı kalem,

Çizgisinin ünü ülke sınırlarını aşan ve çok sevdiği takımının memleketi İtalya’ya transfer olan,

Caricaturella markasının yaratıcısı Gökçen Eke.

        Baştan söyleyelim, yapacağımız söyleşi ”Gökçen Eke kimdir? Karikatüre nasıl başlamıştır? Nasıl ünlenmiştir?” sorularını içermeyecek. Caricaturella ile henüz tanışmayanların bu şanssızlıklarından bir an evvel kurtulmalarını dileyerek, Gökçen Eke ile futbol ve karikatür üzerine yaptığımız söyleşiyle sizleri baş başa bırakıyorum.

Tutkulu bir Inter taraftarı için İtalya’ya yerleşme kararı almak çok da zor olmasa gerek. Italya’daki hayatınız beklentilerinizi karşıladı mı? Zorlandığınız noktalar muhakkak olmuştur. Italya’ya transfer olma sürecini ve sonrasında yaşadıklarınızı, alışma sürecinizi bizimle paylaşır mısınız?
İtalya’ya olan tutkum 1990 Dünya Kupası sırasında oyuncuların üzerlerine giymiş olduğu gök mavisi formaları gördükten sonra başladı. Sonrasında evde babamın İtalyan ressamlara ait fasiküllerini incelerken tutkum, merakım ve heyecanım daha da arttı. Yaşım ilerledikçe İtalya hakkında daha çok şey öğrenme fırsatım oldu, sonuçta o dönemde internet yoktu ve bilgilere başka kaynaklardan ulaşabiliyordum. Sanat ve tasarım anlamında üst düzey insanları yetiştirmiş bu ülkenin benim sanata eğilmemde ve tasarımcılık mesleğini seçmemde çok büyük etkisi oldu. Hep aklımdaydı İtalya’da yaşamak, girişimlerim oldu ama bu zamana kısmetmiş.
İtalya’ya maçlar, fuarlar vs. çok defa gidip geldim. Buradaki yaşantıdan beklentim oldukça yüksekti. Gelince birçok şeyin beklentilerimin daha da üzerinde olduğunu gördüm. Yaşadığınız semtten başka bir semte geçerken bile insan alışırken zorlanır. Ama ben alışmakla ilgili herhangi bir zorluk yaşamadım. Zaman alan ve eşimle beni zorlayan biraz bürokratik işlemler oldu. Ama etrafımızdaki insanların yardımları ve olumlu yaklaşımları sayesinde çok az sıkıntı çekerek o dönemi atlattık.
15 yıllık İstanbul yaşantımın ardından yosun tutmuş bir akvaryumdan denize bırakılmış bir balık gibiyim. İstanbul’un her geçen gün yozlaşan yapısından sonra burada doğayla ve tarihle iç içe olmak benim için çok büyük bir besin kaynağı.

Inter sevdanızın temelinin 1990 Dünya Kupası olduğunu söylediniz. Desteklediğiniz takım olan İtalya’nın yeşil formalı kalecisi Walter Zenga’nın Inter’in kalesini koruyor olması bu tutkuya atılan ilk adım olmuş. Zenga’nın yolu kısa sürede olsa Türkiye’den geçti. Gaziantespor’a bu süreçte ekstra bir desteğiniz veya sempatiniz oldu mu?
Bu transferi ilk duyduğumda Zenga isminde başka birisinin olduğunu düşündüm. Çok şaşırdım. Haberi okuduğumda gerçekten küçüklük idolüm Zenga’nın Gaziantepspor’a teknik direktör olarak geldiğini öğrendim. Sonuçta benim hayranlığım onun kaleciliğine ve tarzınaydı. Teknik direktörlük başka bir konum olduğu için çok fazla takip etmedim.

Gençlik yıllarında kalecilik tecrübeleri olan birisi olarak kalecilere bakışınız farklıdır. Gökçen Eke’ye göre gelmiş geçmiş en iyi 5 kaleci kimdir desek, aklına kimler gelir?
Julio Cesar, Francesco Toldo, Gianluigi Buffon, Walter Zenga, Canizares.

Inter geçen sezonu 8.sırada bitirdi ve bu sezon Avrupa kupalarında yok. Bu sezon lige 5’te 5 yaparak başladı. Mancini’yi ve mevcut kadroyu nasıl buluyorsunuz? Melo ve Telles transferleri hakkındaki görüşleriniz neler?
Yapılan son transferlerle geçen seneye nazaran güçlü bir kadro kurulduğunu söyleyebilirim. 4-3-3 sistemine uygun bir kadro kuruldu bazen 4-3-1-2 de oynanıyor. Futbolun taktiksel, diziliş, vs. gibi yönleriyle çok ilgilenmiyorum ama Fiorentina yenilgisinin Mancini’nin üçlü defans denemesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Samimi olmak gerekirse Fiorentina maçı statta çıplak gözle şahit olmak istemediğim bir karşılaşmaydı. Mancini’yi çizimlerimde çok konu aldım, onunla ilgili bir kitap veya sergi yapabilecek kadar çizime sahibim. Bir Inter taraftarı olarak bazen ona kızsam da sinirlensem de birçok Interli arkadaşım gibi ona saygı duyuyorum. Mancini’ye şu an inanmak istiyorum ama açıkçası bir takım tedirginliklerim de yok değil. Melo ve Telles’in ilk kez İnter formasını giydikleri Milan maçında da stattaydım. Melo’nun etkisi benim tahminimden çok daha fazlaydı ve birçok maçta mücadelesiyle İtalyan basınında da kendisinden söz ettiriyor. Telles konusunda ise açıkçası çok fazla bir fikrim olmadı, fark yaratacak bir oyun sergilediğini düşünmüyorum.

Mancini’yi sormuşken sizi de soralım, Gökçen Eke teknik direktör olsaydı, nasıl bir takım kurmak ister, nasıl bir futbol stratejisi geliştirirdi? Catenaccio eleştirilse de türevleri hala kullanılan bir taktik olma özelliğini sürdürüyor. Sizin bu konudaki bakış açınız nasıl?
Teknik direktör olsaydım hücuma yönelik futbolu tercih ederim. 3-4-3 ve ya 4-3-3 sistemi ile oynatmak isterdim. Tabi bir sistem oluşturmak için hangi takımın teknik direktörü olduğunuz ve kadro kaliteniz de çok önemli. 1999 yılından bu yana FIFA’da bir oyun olsa da hücum futbolunu tercih ediyorum ve Inter dışında başka takım seçmiyorum. Catenaccio ile ilgili olarak da kaybetmemeye yönelik bir sistem, belki mesleğim teknik direktörlük olsaydı başvurabilirdim ama ben şu anda daha çok oyunun güzelliğinden yanayım.
Türkiye’ye dönecek olursak, Beşiktaş’a sempati duyduğunuzu biliyoruz. Geçen sezonlarda sıklıkla çizimlerinize konu ettiğiniz Slaven Biliç ile yolların ayrılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Şenol Güneş önderliğinde Beşiktaş şampiyonluk ipini göğüsleyebilir mi?
Üniversiteyi kazanana kadar Akşehir’de yaşadım. İlkokulda “Metin, Ali, Feyyaz, Yaz Kartalım yaz” etiketleri defterlerimi süslerdi. Maçları televizyondan ve radyodan takip ederdim. Beşiktaş maçlarında beni cezbeden şey tribünlerden gelen o tezahüratlardı. Söylenenleri anlamak için televizyonun hoparlörüne defalarca kulağımı dayadığım ve “şu spiker bir sussa da tribünlerin ne dediğini anlayabilsem” dediğim çok zaman olmuştur. Beşiktaş’ın maçlarını izlerken veya dinlerken elimde sürekli kağıt kalem olurdu, yarım yamalak da olsa tezahüratları yazar maçtan sonraki günlerde okulda arkadaşlarımla doğru yanlış melodisiyle birlikte söylemeye çalışırdık. Sıralar da davul olurdu. Şu an Beşiktaş’ın kadrosunu say deseniz sayamam belki, hangi oyuncunun hangi mevkide oynadığını bilemeyebilirim. Benim Beşiktaş’a duyduğum sempatinin kaynağında Çarşı grubu, tribünleri, atmosferi, renkleri ve İnönü Stadı vardır. Hatta okuduğum üniversite olan Mimar Sinan’ın da İnönü’ye yakınlığı o okulu seçmemin küçük de olsa nedenlerinden birisidir. Beşiktaş tribünleri ile ilk karşılaşmam Barcelona maçıydı ve canlı görünce çok daha etkilenmiştim. Biliç’e gelince o da benim çoğu zaman karikatürlerime konu olmuştur. Beşiktaş’a yakıştığını düşünüyordum. Ama tabi Premier ligde teknik direktör olmak da kolay bir şey değil, onun adına çok seviniyorum. Şu anda da oldukça başarılı sonuçlar alıyor. Şenol Güneş ise sevdiğim ve benim için aslında Trabzonspor ile özdeşlemiş bir kişi ama Beşiktaş’a bu süreçte faydalı olabileceğini ve Beşiktaş'ı ligde şampiyonluk yolunda iddialı bir konuma getireceğini düşünüyorum. Avrupa’da da Beşiktaş'ın gruptan çıkacağına ve ilerleyeceğine inanıyorum.

Biraz da karikatüre gelelim. Çizmekten en çok keyif aldığınız karikatürize edilmesi kolay isimler kimler ve bir de ne kadar iyi karikatür çizersek çizelim, onun ifadesini çizime yansıtmak çok zor dediğiniz isim veya isimler var mı?
Çizmekten keyif aldığım kişiler Mourinho, Mancini, Ancelotti, Slaven Biliç, Messi, Ronaldo ve Prandelli. İfadesini yansıtmakta zorlandığım bir isim aklıma gelmiyor ancak karakter olarak öne çıkan bir özelliği veya yüz hatlarında belirleyici özelliği olmayan kişileri karikatürize etmek zordur.

Gökçen Eke’nin Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu gibi isimleri idol kabul ettiğini biliyoruz, peki son dönem Türk Karikatürü'ne bakışı nasıl? Takip ettiği isimler, kendisi için bir adım önde olan dergiler var mı?
Karikatür sanat olarak içerisinde hiciv, eleştiri, mizah barındırır. İnsanların kendilerini ifade edebilme özgürlüğünün olmadığı bir yerde karikatürün çok gelişebileceğini düşünmüyorum.

Okumayı babamın gençlik yıllarında biriktirdiği Gırgır-Fırt dergilerindeki konuşma balonları ile söktüm desem yalan olmaz. Kendimi bildim bileli karikatür hayatımın hep en önemli yerlerinden birinde oldu. Profesyonel anlamda üzerine eğilmesem de ufak tefek çizimler yapıyorum. Fakat karikatürün özensiz çizimler üzerine konulan balonlarla güldürmek olarak algılanması ve böyle yaygınlaşması beni rahatsız ediyor. Hiç konuşma balonu olmadan anlam taşıyan çizimler bana göre daha değerli. Bunun karikatüristler arasında da pek de sonu gelmez bir tartışma konusu teşkil ettiğini biliyorum, sizin bu tartışmadaki düşünceniz nedir?
Düşüncelerinde haklı olduğun yönler var. Karikatür bir çizgi sanatıdır. Çizgi evrensel bir dildir. Ancak herkesin algısı ve eğitimi, bakış açısı farklı farklı düzeylerde olduğu için sadece çizgisel anlatımlarla geniş kitlelere ulaşamayabilirsiniz. Karikatür şu şekilde veya bu şekilde olur/olmalıdır diye bir şey söyleyemem. Diğer sanat dallarında da olduğu gibi karikatürün içinde farklı üsluplar farklı tarzlar vardır. Bunlara doğru, yanlış, iyi ya da kötü gibi bir şey söyleyemem. 

Son olarak, eserlerinizin bu kadar beğeni görmesinin ve yaygınlaşmasının genç çizerlerin bu alana yönelmesine yol açacağını düşünüyor musunuz? Size ulaşan hevesli genç isimler var mı? Futbol Karikatürü konusunda bir gelişme olacağı beklentiniz var mı?

Çizimlerimin geniş kitlelere yayılması güzel bir şey ve ayrıca bendeki sorumluluğu daha da arttırdığı görüşündeyim. İlk kitabımı çıkardığımda bir ilkokul öğrencisi beni yolda görüp yanıma gelmişti. Çantasından benim kitabımı çıkarıp “Gökçen Ağabey, senin Nasreddin Hoca çizimlerine bakarak ben de çiziyorum” demişti. Bunu duyduğumda 19 yaşındaydım ve aslında büyük bir sorumluluk altında olduğumun farkına vardım. İlerleyen yıllarda bunun gibi birçok örnekle karşılaştım. Beni örnek alan insanların gözlerindeki yeri daha yukarıya taşımak adına attığım her çizginin hesabını verecek şekilde çalışmalarıma devam ettim.
Bana birçok mail, mesaj, ileti geliyor. Bu işe çok meraklı ve istekli gençler var. Ancak onlara ilk söylediğim şey heves ve tutku arasındaki ayrımı yapmaları. Sanatın, güzelliklerin değerinin bilinmediği Türkiye’de sadece böyle bir iş yaparak geçimlerini sağlamaları ve saygı görmeleri çok zor. Herkesin yurtdışına çıkma şansı olmayabilir. Gidişat nedeniyle onlara önce hayatlarını garantiye alabilecekleri meslekleri seçmeleri ve yanında da çizimlere zaman buldukça devam etmelerini öneriyorum. Dünyadaki eğilimin aksine Türkiye’de bu tarz işlere çok fazla değer verilmiyor. Türkiye’deki futbol gündemi de mizahtan değil başka şeylerden beslendiği için o konuda karikatürün çok ileriye gidebileceğini şu an için düşünmüyorum.

Röportaj: Ahmet DUMLU

Karikatür ile futbolun en güzel birleşimlerinin çıktığı kalem, Çizgisinin ünü ülke sınırlarını aşan ve çok sevdiği takımının memleketi İ...

Doğu Alman Derbisi: Dynamo Dresden – FC Magdeburg

ESKİ TÜFEN ALMANLAR
        20 takımdan oluşan, 538 oyuncunun forma giydiği ve yaklaşık 112 Milyon Euro’luk değeriyle İngiltere Lig 1’den sonra Avrupa’nın en pahalı 3.Ligi olarak kabul edilen Bundesliga 3’ün 15.haftası Doğu Alman derbisine sahne olacak: Dynamo Dresden – FC Magdeburg.

        Evsahibi Dresden 14 maçta topladığı 35 puanla  en yakın rakibi önünde 9 puan farkla lider durumda. Konuk Magdeburg ise son maçında Wehen’i 1-0 yenerek 4 maçlık beraberlik serisine son verip 7.sıradan bir anda 4.sıraya tırmanıverdi.

        Aslında ligde 6 tane daha Doğu Alman ekibi var; fakat bu iki takımın Doğu Alman futbolundaki yeri, diğerlerinden çok daha özel olduğundan müsabakanın manevi değeri daha da önem kazanıyor. Tarihler 1945’i gösterdiğine milyonlarca insanın ölümüne sebep olan 2.Dünya Savaşı sona ermiş ve Avrupa için yeniden yapılanma dönemine girilmişti. Aradan 4 yıl geçecek, Almanya’nın Sovyet kontrolündeki doğu kısmında yepyeni devlet kurulacaktı. Bu taze devletin polis güçleri 12 Nisan 1953’te Dynamo Dresden’in temellerini atacaktı.

        Aradan 2 yıl geçecek bu sefer yeşil-kırmızı renklerle SC Aufbau Magdeburg kurulacaktı. Aufbau yalnızca futbol değil tam teşkilatlı bir spor kulübüydü; zira kulüp atletizm, kano, küre, hentbol, yüzme ve jimnastikte de faaliyetleri söz konusuydu. Amma ve lakin futbol şubesi siyasi nedenlerden ötürü söz konusu kulüpten ayrılarak 22 Aralık 1965’te FC Magdeburg’un kurulmasına ön ayak olacaktı.


        1960 yıllar iki takım da acemilik yıllarına gelmiş olacak ki, zaman zaman bir alt lige inmenin acısını da yaşadılar; ancak 1970’lerde her ikisi de Doğu Almanya’da fırtınalar estirecek ve lig şampiyonluklarını kimselere bırakmayacaktı. Bu tekele 1978-1979’da Dynamo Berlin son verip 1988’e kadar lig şampiyonluklarına bu sefer kendileri ambargo koyacaktı.

        1970’lere 3 lig, 3 kupa şampiyonluğu sığdıran Magdeburg, 1973-74’te Kupa Galip Kupası finalide AC Milan’ı Lanzi (kendi kalesine) ve Seguin’in golleriyle 2-0 yenerek Doğu Almanya’ya ilk ve tek Avrupa kupasını kazandıran takım olarak tarihe geçti. Mavi-beyazlılar aynı yıl, Bayern Münih ile Süper Kupa finalinde karşılacaktı; ama her iki takım da tarih konusunda anlaşamayınca Avrupa kupaları finalleri tarihindeki ilk ve tek Doğu-Batı Alman buluşması gerçekleşemeyecekti.

        Yaklaşık 100’e yakın Avrupa kupası maçına çıkan Dresden ise Şampiyon Kulüpler’de 3 kez çeyrek final, UEFA’da da 1 kez yarı final görmüş. Doğu Almanya Kupası’nda da 11 kez final oynayan sarı-siyahlılar, kupayı 7 kez müzesine götürmüş. Zaten bu alanda Magdeburg ile rekoru paylaşıyorlar. Mavi-beyazlılarda oynadıkları 7 kupa finalinin tümünde mutlu sona ulaşmış.

        İki takımın tarihteki ilk buluşması 1965-1966 sezonunun 4.haftasında gerçekleşmiş ve Dresden sahadan 2-1 galip ayrılmıştı. En son buluşma ise 23 Şubat 2008’de gerçekleşmiş ve Dresden yine 1-0 galip ayrılmıştı .Sarı-siyahlılar ayrıca Aufbau Magdeburg ile 4 karşılaşmış, fakat rakibine 3 kez yenilmiş; rakibini yalnızca 12 Eylül 1964’te 1-0 yenebilmiş.

        Lider Dresden attığı 33 golle ligin en golcü takımı konumunda. Bunların 17’sini kendi sahalarında atmışlar. Deplasmanda yenilgisi bulunmayan sarı-siyahlılar, tek yenilgisini 17 Ekim’de Energie Cottbus karşısında 1-0 ile aldılar.

        Topladığı 21 puanın 16’sını iç sahada alan Magdeburg ise bu sezon ligin dış sahada galip gelemeyen üç takımından biri. Yalnız mavi-beyazlılar 294 dakikadır kalelerini rakip forvetlere kapatmış durumda… 

SEYİRCİ BİLANÇOSU
        Oynadığı müsabakalarda genel olarak 4-3-3 taktiğini benimseyen Dresden, ligin ilk üç haftasında daha savunma ağırlıklı bir taktikle çıksa da diğer maçlarda hücum ağırlıklı oyun anlayışına dönmüşler. 28 kişilik kadronun yaş ortalaması ise 24. Ligin en genç kadrolarından birine sahip bu takımın teknik patronluğunu Uwe Neuhaus yapıyor. Takımın yıldızı ise tüm lig maçlarında forma giyen, 12 gol ve 3 asistle oynayan Justin Eilers. 27 yaşındaki oyuncu her iki ayağını birden kullanabilme özelliğine sahip. Asıl mevkisi santrafor olmasına karşın sağ kanatta da görev alabiliyor. Janis Blawisch (kaleci), Giuliano Modica (stoper), Michael Hefele (stoper), Aias Aosman (orta saha) ve Marvin Stefaniak (sol kanat) tüm müsabakalarda görev alan diğer oyuncular. Sarı-siyahlılarda 6 yabancı futbolcu bulunuyor: Jean-François Kornetzky (Fransa), Giunliano Modica (İtalya), Nils Teixeira (Portekiz), Aias Aosman (Suriye) ve Türk asıllı oyuncu Sinan Tekerci.

        Magdeburg ise genel olarak 4-2-3-1 ile oynuyor. 24 kişilik kadronunu yaş ortalaması 26. Dresden’in aksine ligin en yaşlı kadrolarından birine sahipler. Takımın teknik direktörlüğünü Jens Härtel yapıyor. Tüm lig maçlarında da görev alan Christian Beck, 9 gol, 1 asistle takımın yıldızı konumunda. Beck dışında kaleci Jan Glinker de tüm maçlarda forma giymiş bir diğer isim. Takımın diğer önemli oyuncusu orta sahada görev yapan ve her iki ayağını da kullanabilen kaptan Marius Sowislo. Mavi-beyazlılarda da 6 yabancı oyuncu görev yapıyor: Andre Hainault (Kanada), Ryan Malone (ABD), Lukas Novy (Çek Cumhuriyeti), Manuel Farrona Pulido (İspanya), Ahmed Waseem Razeek (Sri Lanka) ve Türk asıllı oyuncu Burak Altıparmak.

        Bu iki eski tüfeğin puan savaşı Cumartesi günü Stadion Dresden’de oynanacak ve mücadele Türkiye saati ile 16:00’da başlayacak.

Hazırlayan: Erkan ADAY

ESKİ TÜFEN ALMANLAR         20 takımdan oluşan, 538 oyuncunun forma giydiği ve yaklaşık 112 Milyon Euro’luk değeriyle İngiltere Lig 1’d...

26 Ekim 2015 Pazartesi

3.Lig 1.Grup'ta İlk 10 Hafta Değerlendirmesi

        Sezon başındaki öngörüm grubun BB Erzurumspor, Zonguldakspor, Tire 1922 ve Düzyurtspor arasında geçeceği şeklindeydi. İlk 10 haftaya baktığımızda bunda çok da yanılmadığımızı söyleyebiliriz…

        BB Erzurumspor, sezon başında Teknik Direktör Besim Durmuş’un gelmesiyle ve iddialı bir kadro kurulmasıyla  grubun favorisi olarak lige başlamış ancak kadronun yeni kurulmasının dezavantajıyla ilk haftalar istediği sonuçları alamamıştı. Ancak ligin 6.haftasından itibaren ön liberoda Fatih Gül ve Emre Hasan Balcı ikilisini monte eden ve kadroda istikrarı sağlayan Besim Durmuş, son 5 haftada 14 gol atıp 1 gol yiyerek aldığı 5 galibiyetle müthiş bir çıkış yakaladı. BB Erzurumspor’da  golcü oyuncu Mehmet Albayrak attığı 9 golle takımın gol yükünü sırtlayan isim oldu. Grubun tek namağlup takımı ünvanına sahip olan BB Erzurumspor’un özellikle iç sahadaki müthiş taraftar desteğiyle ligin sonuna kadar zirvede favori olacağını tahmin etmek zor değil.

        Zonguldak Kömürspor, sezona 3 maçta 7 puanla iyi bir giriş yaptıktan sonra evindeki Bursa Nilüfer yenilgisiyle kısa süreli bir şok yaşasa da sezon sonuna kadar zirve yarışında olacağını gösterdi. 3.Lig'in en golcü takımı olan Zonguldak Kömürspor’un en büyük handikapı takım savunmasındaki problemlerini henüz çözememiş olmaları. Bunun en büyük ispatı 10 haftada 15 gol yemeleri oldu. Takımın başında 3 sezonunu geçiren Cahit Terzi’nin bu soruna nasıl çözüm bulacağı merak konusu.


        Tire 1922, sezona 14 oyuncu transfer ederek başladı. Taraftarları şüphesiz en çok mutlu eden transfer  geçen sezonun yıldız ismi Mert Hakan Yandaş’ın bonservisinin alınarak Altınordu’dan transfer edilmesi oldu. Son 9 maçta 1 mağlubiyet alarak ligde iddialı olduklarını gösteren Tire 1922’de özellikle Mert Hakan Yandaş ve Samet Albayrak’ın uyumu başarıyı getiren faktör olduğu gözlendi. Ancak forvet oyuncularının suskunluğu  Teknik Direktör Mehmet Öztürk’ün canını bir hayli sıkacak gibi…  Şu ana kadar İzmir ekibinin gol yükünü bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen 4 golle Mert Hakan Yandaş çekti.

        Kızılcabölük, Kozan Belediyespor. ve Düzyurtspor oturmuş kadroları ve istikrarlı yapılarıyla sezon sonuna kadar ilk 5 yarışının içerisinde olacaklardır. Özellikle Düzyurt  üst ligden gelme tecrübesiyle bir adım önde…

        Son 2 haftada 6 puan toplayan Tekirdağspor tırmanışa geçerek alt sıralardan kurtuldu. Özellikle usta golcüsü  Birol Öztürk’ün 6 gollük katkısı Tekirdağ’ı biraz olsun rahatlattı. Ancak Tekirdağ’ın ilk yarı toplayabildiği kadar puan toplayıp devre arası özellikle hücum hattında birkaç transfere ihtiyacı olduğu kesin…

        Kırıkhanspor, Yeşil Bursa ve Erzin Belediyespor; klasik orta sıra takımı görüntüsü çizdiler. İnişli çıkışlı bir grafik sergileyen 3 takımın hedefi ilk beşi zorlmak olacaktır. Özellikle Erzin Belediyespor'da Teknik Direktör Ergün Aytekin tecrübesini takıma yansıtmasıyla sürpriz puanlar toplayabilirler.

        Koca çınar Altay…. 20  yaş ortalamasıyla sezona başlaya İzmir’in köklü kulübünde özellike genç oyuncusu Halil Yılmaz’ın 4 gollü performansı ile dikkat çekti. Çok koşan ve mücadele eden bir ekip haline gelen Altay, kadroda tecrübeli ve iş bitirici oyuncu eksikliğini sezon boyunca hisedecektir

        Sezona 5 maçta 4 galibiyetle başlayan Bursa Nilüferspor, 5.haftada liderlik koltuğundayken 5-0'lık şok Erzin Belediyespor mağlubiyetiyle adeta dağıldı. Son 4 maçta sadece 1 paun toplayabilen Bursa ekibinin özellikle kadro istikrarsızlığı düşüşe neden olan en büyük etken olarak görünüyor.

        4.hafta sonundai teknik direktör değişikliği ile Yücel Çolak’ı takımın başına getiren Maltepespor, son 5 haftada 9 puan toplayarak ligin dibinden kurtuldu. Grubun en çok berabere kalan takım olması ve bu maçların 4 tanesinin 0-0 bitmesi Maltepe’nin  rakibi bozmaya yönelik bir mentaliteyle oynadığının  göstergesi…

        Lige iyi başlayan ancak son haftalarda aldığı mağlubiyetlerle 14. sıraya kadar gerileyen Turgutluspor’da gol yollarındaki sıkıntı göze çarpıyor. Manisa ekibinde tecrübeli golcü Ferdi Başoda’nın 9 haftada sadece 1 gol bulması Turgutlu’nun gol yollarındaki sorununu özetliyor. Ayrıca 4 kırmızı kartla grubun en çok kırmızı kart gören takımı olması altı çizilecek bir durum…

        Transfere büyük bir bütçe ayırarak sezona 15 transferle başlayan Düzcespor  takım olabilme anlamında sıkıntıı yaşıyor. Özellikle savunmasında büyük sıkıntılar yaşayan Düzce ekibi, 18 golle ligin en çok gol yiyen takımı. Savunma problemlerini çözdüğü takdirde tırmanışa geçeceğini düşündüğüm Düzcespor, 7. haftada Teknik Direktör koltuğuna Semih Yuvakuran’ı getirdi.

        Siyasi olaylar nedeniyle maçlarında farklı şehirlerde oynamak zorunda kalan Cizrespor,  bunun sıknıtısını oldukça yaşadı. Oynadığı maçlarda kötü bir oyun ortaya koymayan Cizrespor,  9 maçta 7 gol atarak gol yollarında eksikliği nedeniyle istediği puanları alamadı.

        Lige çok kötü başlayan Arsinspor ve Gölbaşıspor ile geçen sezonki  gücünden uzak olan Silvrispor, grupta şu ana kadar hiçbir varlık gösteremeyerek ligin dibine yerleştiler. İlerleyen  haftalar bu 3 takım için sıkıntılı geçecek gibi gözüküyor…

        Grupta herkes herkesi yenebilecek güçte ve dengede ancak BB Erzurumspor'un kadro ve kalite olarak bir adım önde olduğu söylenebilir. Zirve yarışı B.B Erzurumspor ve Zonguldak Kömürspor arasında geçecektir. Tire 1922 de bu iki takımı yalnız bırakmaz. Düzcespor'un ise büyük bir çıkış göstererek alt sırlardan kurtulacağını tahmin ediyorum.

Hazırlayan: Burak DÖŞER

        Sezon başındaki öngörüm grubun BB Erzurumspor , Zonguldakspor , Tire 1922 ve Düzyurtspor arasında geçeceği şeklindeydi. İlk 10 h...

23 Ekim 2015 Cuma

‘’Normal Biri’’ ve Normal Olmayan Bir Başarı Hasreti

        Liverpool, 25 senedir Premier Lig’de şampiyon olamayan ve milyon eurolar harcamaya devam eden bir takım olarak başladı sezona. Anlam verilemeyen para harcamaları ve gereksiz transferleri hep konuşuldu. Son dönemlerde bazı başarılı transferler yapsalar da yeterli olmadı.

        Brendan Rodgers, sezona çok büyük bir güç kaybederek başladı. Liverpool’un evladı, efsanevi kaptan Steven Gerrard’ı kaybetmişti. Bu ayrılık kimine göre vefasızlık kimine göre ise gerekli hamleydi. Biz ‘’bayrak adam’’ları severiz ve hep öyle kalmalarını isteriz. Steven Gerrard, sözleşme uzatılmadığı, geç teklif edildiği için kendisini bir ‘’fazlalık’’ olarak görmüş ve takımdan ayrılmıştı. Bu ayrılık önemli bir itibar kaybettirdi takıma ve Rodgers’a. Şampiyonluk hasretini bitirmeyi en çok isteyen adam takımdan ayrılmıştı ve akıllarda sadece Chelsea maçı kalmıştı. Hatırlayacağınız üzere son yıllarda şampiyonluğa ilk kez o kadar çok yaklaşmıştı Liverpool. Chelsea ile çok kritik maça çıkılmıştı ve Gerrard büyük bir hata yaparak topu kaptırınca gol yenmiş ve şampiyonluk gitmişti. Ayrılıkta sevdaya dahil diyerek bu büyük ayrılıktan takımın geri kalanına dönelim.

        Jordan Henderson, takım kaptanlığına getirildi. Çok yerinde bir karar olduğunu düşünüyorum. Yeni transferlerden James Milner da ikinci kaptan konumunda. James Milner, Rodgers’ın yaptığı en doğru transferlerden birisidir.

        Bu sezon Clyne, Benteke, Firmino, Joe Gomez, Adam Bogdan, Dany Ings ve James Milner’ı kadrosuna katan Liverpol, fena iş çıkarmadı. Bu transferlerden Firmino, Benteke ve Milner ayrı önemde. Bunun sebebi; Liverpool’un ezeli rakiplerinin elinden oyuncu alabilmesi. Firmino ve Benteke’yi Manchester United’ında istediği biliniyordu. Milner ise Arsenal’i değil Liverpool’u seçti. Benteke ve Firmino’ya verilen paralar fazla bulunsa da beklenen verim alınacaktır. Sterling ve Gerrard’ı kaybeden Rodgers, bazı bölgelerde beklenen transferleri yapmadı.

        Sezona sonuç olarak fena başlamayan ama oyun olarak sınıfta kalan Liverpool’da beklenilen ayrılık gerçekleşti ve Brandan Rodgers ile yollar ayrıldı. Yeni teknik direktör ise Borussia Dortmund’da efsane olan Jurgen Klopp oldu.

        Klopp, ilk iki maçında sahadan beraberlikle ayrıldı. Ligde oynanılan Tottenham maçında takım ilk 20 dakika hariç iyi oynayamadı. Mignolet’nin kalesinde devleştiğini ve puanı kazandıran olduğunu söylersek yanılmış olmayız. Avrupa Ligi’nde de Anfield Road’da Rubin Kazan ile karşılaşan Klopp, bu maçtan da sahadan beraberlikle ayrıldı.

        Klopp, beklentilerin çok yüksek olduğu bir isim. Liverpool için de kesinlikle doğru bir isim. İlk iki maçında sahadan galibiyet ile ayrılamamış olabilir ama bu kadroyu onun kurmadığını ve sakatlıklarında çok olduğunu hatırlatmamız gerek.

        Klopp’un bir takımda isteyebileceği bazı bölge oyuncuları kadroda mevcut. Görev adamları, hızlı kanat oyuncuları ve genç yetenekleri elinde hazır durumda. Son sezonlarda performansını çok yükselten Coutinho’nun Klopp’un etkisiyle iyice yıldızlaşacağını düşünüyorum. Firmino, Benteke ve Lallana ise diğer zirveye ulaşmasını beklediğim isimler. Jordan Ibe ve Origi de yakaladıkları şansı iyi değerlendirirse; Klopp’un eli iyice güçlenecektir. Emre Can ve Moreno ise kendilerini göstermek için yeterli şansa sahip olacaklar.

        Liverpool ve Klopp için bu sezon bir ölçü değil. Gelecek sezondan itibaren beklentiler yükseltilmeli bana göre. Klopp, devre arasında takviyeler yapıp takımı toparlasa da; takıma zaman gerekecektir.

        Klopp, İngiltere’deki ilk basın toplantısında Mourinho’ya atıfta bulunarak ben ‘’Özel Biri’’ değil, ‘’Normal Biri’’ yim dedi. Bu ilk toplantı bile Klopp’un ne kadar pozitif ve komplekssiz bir karakter olduğunu ve iletişimde ne kadar başarılı olduğunu gösterdi.

        Liverpool için kesinlikle doğru isim olan Klopp, bakalım kimya tutacak mı, beklenen başarıyı getirebilecek mi? Kendisi gelecek yıllarda Premier Ligi kazanacağımızı düşünüyorum dedi ama bu sözü tutabilecek mi hep birlikte göreceğiz. Okuduğunuz için teşekkürler, bir başka yazıda görüşmek dileğiyle.

        Liverpool, 25 senedir Premier Lig’de şampiyon olamayan ve milyon eurolar harcamaya devam eden bir takım olarak başladı sezona. Anl...

20 Ekim 2015 Salı

Tavşanlı Linyitspor Emekçileri, Takımı Ateşledi..

        Tavşanlı Linyitspor'un Körfez İskenderunspor'u 2-0 yenerek kendi sahasındaki ilk galibiyetini aldığı maçta başarının mimarları daha sonradan ortaya çıktı.

        Bir zamanlar lig basamaklarını teker teker atlayarak Süper Lig'in kapısına kadar gelen daha sonradan ise yine aynı çıktığı şekilde teker teker küme düşerek kendisini 3. Lig'de bulan kırmızı siyahlılarda, hafta sonu alınan galibiyette futbolcular kadar takım malzemecisi Rıdvan Kaya ve takım masörü İsmail Akar'ın payı olduğu da görüldü.

        Linyitspor'un amatörden beri taraftarlığını yapan ve son 4 sezondur da takım malzemeciliğini yapan Rıdvan Kaya'nın, maç öncesinde soyunma odasının kapısına Mustafa Kemal Atatürk'ün “Zafer, zafer benimdir diyebilenindir. Başarı ise başaracağım diye başlayarak sonunda başardım diyenindir.” sözünü yazarak takımı ateşlemesi, yine aynı şekilde amatörden beri takım masörlüğünü yapan İsmail Akar'ın ise maç başlama vuruşu öncesinde takımı toplayarak futbolculara konuşma yapması ve onlardan galibiyet sözü istemesi Linyitspor'un kendi sahasındaki ilk 3 puanına ulaşmasının en büyük etkeni oluyordu.

        Ligde zor günler geçiren ve şu anda takım antrenörlüğünü istifa eden Haldun Girginer'in ekibinde kaleci antrenörü olarak yer alan Bekir Sertan'ın yaptığı Maden İşçilerinin takımı Tavşanlı Linyitspor, aldığı 8 puan ile düşme potasının hemen üstünde yer alıyor.

        Tavşanlı Linyitspor 'un Körfez İskenderunspor 'u 2-0 yenerek kendi sahasındaki ilk galibiyetini aldığı maçta başarının mim...

20.10.2015 İddaa Tahminleri

7 Ekim 2015 Çarşamba

Limasol Derbisi: Türk Ocağı Limasol-Doğan Türk Birliği

        “Başladı, başlıyor” derken K-Pet Süper Lig’de üçüncü haftaya gelindi. Ligde şu ana kadar dört derbi oynandı; ancak bu hafta oynanacak derbi diğerlerinden daha farklı, zira iki takımın da ülke futbolu tarihinde önemli bir yeri var.

        Yeni Boğaziçi Doğan deplasmanında aldığı 2-2’lik beraberlikle sezonu açan Doğan Türk Birliği, geçen hafta Girne’de ağırladığı Küçük Kaymaklı karşısında 5-0 gibi çarpıcı bir sonuca imza atarak haftanın takımı oldu ve averajla ikinci sıraya oturdu.

        Geçen sene K-Pet 1.Lig’de en yakın rakibine 14 puan fark atıp yenilgi almadan şampiyon olan Türk Ocağı Limasol ise içeride Mormenekşe Gençlerbirliği’ne 2-1, deplasmanda da Mağusa Türk Gücü’ne 4-1 mağlup olarak sezona kötü bir başlangıç yaptı.

        Sezon öncesi transferlerine bakacak olursak, Doğan Türk Birliği; Geoffrey, Ahmet Coşkun (Küçük Kaymaklı), Serkan ve Serhan Önet (Yenicami) transfer ederken; Türk Ocağı da Salih Say (Lefke), Ngankam, Sezer Yücel (Cihangir), Kaan Arsu ve Çağatay Gürler’i (Serdarlı) kadrosuna dâhil etti. İki takım da teknik adamlarda herhangi bir değişiklikle gitmedi: Geçen seneyi ligi dördüncü sırada tamamlayan Doğan Türk Birliği’ni Caner Özhan çalıştırıyor, Türk Ocağı Limasol’u ise Hasan Topaloğlu.

        Limasol Türk Ocağı’nda Ngankam ve Airaodion, Doğan Türk Birliği’nde ise Geoffrey ve Atiemwen takımın yabancı oyuncuları. Ngankam Kamerunlu, diğerleri ise Nijeryalı. Size ilginç gelebilir ama, Yavru Vatan’da ilk onbirde yalnızca üç yabancı oyuncu oynatabiliyorsunuz.

        1938 yılında kurulan ve 1952 yılında Doğan Güneş takımıyla birleşerek bugünkü adını alan Doğan Türk Birliği’nin -şu ana kadar 9 farklı takımın şampiyon olduğu- KKTC Ligi’nde 7 şampiyonluğu bulunuyor. Ada’nın ilk şampiyonu özelliğine de sahip sarı-lacivertliler en son 2009-2010 sezonunda 61 puanla ipi göğüslemişti. Kıbrıs Kupası’nda 8 kez final oynayan Kravatlılar yalnızca 1978 ve 2012’de mutlu sona ulaşabilmiş. Türk futboluna Mete Adanır ve Osman Uçaner’i kazandıran Türk Birliği’nde 2011-2012 sezonunda Ceyhun Eriş, 11 maçta forma giymiş ve 5 gole imza atmıştı.

        1953 yılında kurulan ve liman işçilerinin takımı olması nedeniyle Maunacılar lakabıyla anılan Limasol ise 1982, 1984, 1990 ve 2007’de KKTC kupasını kazanmış. Üç kez de Cumhurbaşkanlığı kupasını müzesine götüren sarı-siyahlılar, son yıllarda asansör takım kimliğinde bir türlü kurtulamıyor. Beşikdüzüspor forması giyerken 3.Lig’deki yaş sınırına takılan deneyimli forvet Hasan Uğur Kardal, 2012-2013 sezonunda Maunacılar’ın formasını 13 maçta forma giyip 11 gol atmış ve o sezonun devre arasında Yahşiyanspor’a transfer olmuştu.

        Güney Kıbrıs’ın Limasol kentinde kurulan fakat 1974’teki Harekât sonrası Girne’ye taşınan iki takım en son 20 Nisan 2013’te bir Süper Lig mücadelesinde karşı karşıya gelmiş ve Kravatlılar, Maunacıları 5-1 ile sürklase etmişti.

        Her daim çekişmenin yaşandığı, heyecanın hiç ama hiç bitmediği ve Kuzey Kırbıslı futbolseverlerin merakla beklediği derbi 10 Ekim Cumartesi günü saat 15:00’da Girne 20 Temmuz Stadı’nda oynanacak.

Hazırlayan: Erkan ADAY

        “Başladı, başlıyor” derken K-Pet Süper Lig’de üçüncü haftaya gelindi. Ligde şu ana kadar dört derbi oynandı; ancak bu hafta oynana...

2 Ekim 2015 Cuma

Inter, Küllerinden Doğabilecek mi?

        Inter, hepimizin hafızasında bir dönem kadrosunda yıldızları bulundurmuş ve kupalar kazanmış takım olarak kaldı. Ronaldo, Roberto Carlos, Vieri, Recoba ve birçok örnek oyuncu sayabilirim. Benim Vieri formam vardı mesela. Inter’in geri döndürmek istediği durum da bu. Her ülkede kendisini hatırlatmak. En başta kendi ülkesi İtalya ile başlamak üzere tabii. Uluslararası arenada tekrardan adından söz ettirmek için yakın zamanda kazanılan lig ve Avrupada’ki başarılar geri dönmeli. Kabul ediyorum; Juventus, şike davasında bu kadar zaman kaybetmese ve cezalandırmasa Inter, Altın Çağ yaşayamayabilirdi. Mancini ve Mourinho ile ligi domine ettiler, Şampiyonlar Ligi’ni kazandılar ama artık o Inter yok.

        Yanlış teknik direktör tercihleri Benitez ile başlayıp, birçok isim ile devam etti ve istenilen performans bir türlü gösterilemedi. Juventus’un rakipsiz kalması ve Inter’in yerinde sayıp hatta geriye gitmesi değişimin kaçınılmaz olduğunu gösterdi. Teknik direktörlüğe eski hocalardan olan Roberto Mancini’yi getiren Inter, takımda da tam bir kabuk değişimi yaşadı. Geçen sezonda da ligde şampiyonluğa ulaşamayan hatta ligi 8. sıra gibi hiç alışık olmadıklar bir yerde bitiren siyah-maviler, bu sezon para harcamaktan kaçınmadı.

        Inter, ülke basınımızın en çok konuştuğu takımlardan biri. Hem yaz döneminde transfer dedikodularıyla hem de Mancini, Melo ve Telles etkisiyle Inter hep sayfalarda yer alacaktır.

        Kulübün sahibi Erick Thohir, takımı eski günlerine döndürmek için Mancini kimi istese aldı diyebiliriz. Öyle ki Avrupa’da her önemli ligin transfer piyasasında Inter’in adı geçti. Monaco’dan Kondogbia, Manchester City’den Jovetic, Atletico Madrid’den Miranda, Wolsfburg’dan Ivan Perisic ve Galatasaray’dan Felipe Melo transferleri bu pazar faaliyetlerine örnek.


        Kalesinde Avrupa’nın en iyi kalecilerinden Handanovic’i kadroda tutan Inter, savunmada çok iyi hamleler yaptı. Sağ bek bölgesine Montoya, Santon gibi isimler kazandırıldı. Stoper bölgesinde bence çok yerinde hamleler yapıldı. Miranda –Murillo bu bölgeyi çok güçlendirecektir. Takımda olan Juan Jesus ve gerektiğinde burada oynayabilen Medel var. Stoper bölgesinde yaşanılabilecek tek sıkıntı;hızlı forvetlere karşı biraz zorlanılması.  Bu zorlanmalar ligde başladı bile. Kontra ataklarda zor durumda kalıyorlar. Sol bek bölgesine de tanıdık bir isim transfer edildi. Bu isim Alex Telles. Telles’i Galatasaray’a transfer ettiren Roberto Mancini, Inter’de de takımında görmek istedi. Telles, satın alma opsiyonuyla kiralandı ve performansı onun geleceğini belirleyecektir.

        Orta saha ise Inter taraftarına uzun zaman sonra derin nefes aldıracak türde. Melo-Medel-Guarin–Kondogbia. Allah Allaaaaah. Bu isimler ile savaşa gidilir ama başarıya gidilebilecek mi bunu zaman gösterecek. Kanatlarda Llajic , Perisic beklentilerin yüksek olduğu isimler. Forvette ise Icardi, Palacio ve Jovetic şans buluyor. Sezona son dakika golleriyle takımına 3 puanlar kazandırarak başlayan Jovetic, takımın kilit oyuncularından. Fiorentina’da gösterdiği performans ile adından söz ettirip, Manchester City’e transfer olmuştu. Kötü geçen Manchester günlerini unutturup, kariyerini yeniden yükseltmek isteyecektir. Geçen sezonun gol krallarndan olan Icardi de bu takımda sonuca en çok katkı verecek isimlerden.

        Genel bir değerlendirme yapıp, takviyeleri ve olabilecekleri yazmak istedim. Inter hakkında genel bakışım ise sanki bu sefer bu iş olacak gibi. Özellikle yapılan transferlerin kalitesi ve kadro uyumunun yavaş yavaş oluşması bizi bu yönde olumlu düşündüren etken. Yeni isimler ve mevcut kadrodan kalan isimler hem saha içi hem de saha dışında iyi anlaşmaya başladı bile.

        Avrupa’da temsilcilerinden analizlerimiz devam edecek. Okuduğunuz için teşekkürler

Hazırlayan: Berkay KÜÇÜK

        Inter, hepimizin hafızasında bir dönem kadrosunda yıldızları bulundurmuş ve kupalar kazanmış takım olarak kaldı. Ronaldo, Roberto ...

1 Ekim 2015 Perşembe

Eti Gol Gol!

        Doğduğum büyüdüğüm ilçe takımın takımının son zamanlarda başarısı dikkatimi çekti ve size bu başarı hikayesini yazmak istedim.

        Etimesgut Belediyespor’u ilk takip ettiğim zamanlar yani 2010/2011 sezonundan başlamak istiyorum. O yıllarda Ankara 1.Amatör kümede yer alan sıradan bir ilçe takımıydı. O sezon 1.Amatör 5.Grup'ta yer Etimesgut Belediyespor'un Mülkiye, Ankara Et-Balık gibi rakipleri vardı. Grupta 16 maçta 14 galibiyet ve 2 beraberlikle lider şekilde Süper Amatör Lig için play off gruplarına katılım hakkı kazanmıştı. Asıl iş zaten burada başlıyordu; birçok takım gruplarından lider çıkıp burada berbat bir şekilde grubu alt sıralarda tamamlayabiliyordu.

        Grup tek devreli 9 haftalı lig şeklinde oynanıyordu ve takımlar gerçekten ciddi takımlardı. Etimesgut Belediyespor daha ilk hafta Gölbaşı Belediyespor’a 4-0 mağlup olmuştu fakat telafisini Yeniyolspor’u 3-1 mağlup ederek yaptılar ve kalan 7 haftada 7 galibiyet alarak  Gölbaşı Belediyespor’un ardından Ankara Süper Amatör Lig'e yükselen ekip olmuştu.

        2011/2012 sezonunda rakipleri çok zorluydu; Ankara’dan şampiyon çıkmak çok kolay değildir öyle; maddiyat, istikrar ve sabır gerektirir çünkü… Etimesgut Belediyespor’un rakipleri arasında; Adliyespor, Jandarmagücü, Keçiören Bağlumspor, Ostimspor gibi baba takımlar vardı. Bu takımların başarıları tartışılır ama Etimesgut Belediyespor için sezon hüsranla bitti. Aslında lige iyi başlamıştı ama Adliyespor, Ostimspor gibi takımlar ciddi anlamda puan kaybı yaşamadılar, Etimesgut da iyi takımdı ama bir anlık üst sıralardan kopuş pahalıya mal oldu. Etimesgut Belediyespor, ligi 3. sırada tamamladı ve Bölgesel Amatör Lig hayalleri gelecek sezona kaldı.

        2012/2013 sezonunda başkan Hasan Kartal ve teknik heyet müthiş bir kadro kurmuştu ve o sezon Etimesgut Belediyespor’un şampiyonluğuna kesin gözüyle bakılıyordu, öyle de oldu. Takımdan bazı oyuncuları sayacak olursak sağ bekte Ali Tuna, stoper Erkan, forvet Hakkı, gol kralı İsmail kısaca Ankara’nın en iyi denilen futbolcuları bu kadroda buluşmuşlardı. Oynadığı 22 maçta 18 galibiyet alan ve mağlubiyet yüzü görmeyen Etimesgut Belediyespor tarihinde ilk kez Bölgesel Amatör Lig’de mücadele edecekti.

Ankara Süper Amatör Lig şampiyonu Etimesgut Belediyespor.

        Geçen seneki çoğu oyuncuyla devam edilen ekibe birkaç takviye ile yeni sezon teknik direktör İlhan Çevik önderliğinde başlamıştı. Etimesgut Belediyespor yine Gölbaşı Belediyespor mağlubiyeti ile lige başladı. Takım inişli çıkışlı bir grafiği vardı ama kazanamasa da en azından kaybetmiyordu fakat bu yeterli değildi. MKE Kırıkkalespor beraberliği İlhan Çevik’in son maçı oldu. Yerine getirilen Mete Işık, Çorumspor galibiyeti ile başladı ve Kırşehirspor’a mağlup olana kadar 9 maçta tam 25 puan topladılar. Grupta herşeyden önce şampiyonluk adayı çoktu ve erken kopmalar da olmayınca rakiplerin motivasyonuda haliyle yüksek oluyordu buna rağmen Başkent temsilcisi gruptan lider çıktı ve 3.Lig play off finalinde oynamaya hak kazandı. Takım bu maça hazırlanmak için Antalya’ya gitti ve kampa girdi. Rakibi bellli olana kadar kampta daha çok enerji topladı ve final maçı için artık hazırdı. Ha şunu da söyleyemeden geçemeyeceğim kurulan kadro gerçekten müthişti bence o sezon hangi BAL grubuna koysanız o takım play off oynardı…

        Beklenen rakip Arif Yılmazlı-Ufuk Koçlu 6.Grup'un diğer bir baba takımı Sincan Belediyespor’du. Sincan Belediyespor, Etimesgut’un 2 puan gerisinde grubu tamamlamış ve play off yarı finaline Adana 5 Ocak Stadı'nda oynanan maçta Dersimspor karşısında 2-0 geriye düşmesine rağmen maçı uzatmalarda 3-2 kazandı ve Etimesgut’a rakip oldu. Final maçı gerçekten tam bir finaldi. Sincan ve Etimesgut’tan otobüsler akın akın Ostim Stadına hareket ediyordu. Tribünlerde 1 kişilik bile boş yer kalmadı. Maç gayet kontrollü başlamıştı maçta son yarımda iki takım da pozisyonları değerlendiremdi ve uzatmalara gitti fakat eşitlik bozulmadı. Penaltılarda rakibini 4-3 mağlup eden Etimesgut, yine tarihinde ilk kez 3.Lig'de oynamaya hak kazandı.

BAL şampiyonu Etimesgut Belediyespor.

        Tribünlerde “ Eti Gol Gol “ diye bağırılan takım artık profesyoneldi. Sezona Batıkent’teki tesislerde start veren Başkent ekibi hoca olarak Mete Işık’la devam etti. Takım olarak da geçen sezondan sadece stoper Erkan ve kaleci Mustafa ile devam edildi ama 3.Lig Etimesgut’a hiç yaramadı. Ligde kötü giden Etimesgut, kupada Süper Lig ekibi Kayseri Erciyesspor’u deplasmanda 2-0 yenmişti fakat Gençlerbirliği’ne 6-0 ‘lık mağlubiyetle elenerek kupaya da veda ettiler. Ligde Kahramanmaraş BBSK maçı Mete hocanın son maçı oldu ve yerine Yılmaz Bal geldi. Takım Yılmaz Bal yönetiminde sadece 1 galibiyet aldı. İstediği tadı bulamayan ekip Şenol Yılmaz’ı getirdi ama nafile o da takıma ilaç olmadı. Son çare Taner Öcal geldi. Taner hoca takımı biraz da olsa toparladı ve küme düşme hattının 2 puan üstünde yer alarak ligde kalan Başkent temsilcisi kötü geçirdiği sezonu kapatmış oldu.

        Bu sezon Taner hocayla devam eden ekip takımdan baştan aşağı revizyona gitti desek yanlış olmaz heralde geçen seneden Murat Hacıoğlu ve 1-2 isim dışında takım tamamen değişti. Semtimin takımı olduğu için haliyle maçlarını gidip izledim bu sezon. Gerçekten şampiyonluğuna inanılmış bir kulüp olmuş Etimesgut Belediyespor. Gittiğim maçta protokole bakıyorum Kulüp Başkanı Hasan Kartal, Gençlerbirliği Spor Kulübü başkanı İlhan Cavcav ve Belediye Başkanı Enver Demirel maçta idiler. Taraftar desek stad her maç tıklım tıklım zaten.

        Lige zaten iyi başladılar, takımın saha içinde ki patronu Murat Hacıoğlu ve duran toplar da onun. Takımın sağ bekinde izlediğim İsmail Hacıhafızoğlu gerçekten çok güzel bir oyuncu, ileri uçta     Halil İbrahim Cenik ve Furkan Safi de dikkat çeken isimleri Etimesgut’un. Furkan’ın fiziğinin zayıf olması rağmen birebirde ve ceza sahası içinden ve yayından şutlarıyla ekili ve golü bulan bir oyuncu. Ligde 6 maçta 6 galibiyet ve kupada 2 maçta 2 galibiyet gerçekten müthiş bir grafik sergilediler. Ankara’da her takımın maçına gitmez seyirci ama Etimesgut’a gerçekten güzel destek var, umarım sezon sonu kupayı kaldıran taraf olurlar…

Hazırlayan: Mete EKİZ

        Doğduğum büyüdüğüm ilçe takımın takımının son zamanlarda başarısı dikkatimi çekti ve size bu başarı hikayesini yazmak istedim.  ...