29 Aralık 2015 Salı

BAL'da İlk Yarı Değerlendirmesi


        Bölgesel Amatör Lig'de bir yarım sezon daha geride kaldı. Beklentileri veremeyen oyuncular, hayal kırıklığı yaratan ekipler ve sürprizleri sizin için derledik...

BAL 1.GRUP
        Geçen sezon 3.Lig'in kapısından dönen 12 Bingölspor ve Tatvan Gençlerbirliği, şüphesiz bu grubun favori ekipleriydi. Bu 2 favori ekip performansıyla bizleri şaşırtmadı ama bu sene rakipleri de dişli olduğundan grup gerçekten zorlu geçiyor. Maç fazlasıyla lider Siirt ekibi Kurtalanspor olsa bile gruptaki liderlik her hafta el değiştiriyor. Grubun sürprizini Hakkari ekibi Yüksekova Belediyespor yaptı desek yanlış olmaz herhalde. Şampiyonluk için bir yandan da kalesinde sadece 3 gol görmüş bir Elbakspor var ki grubun nabzı gerçekten çok yüksek. Küme düşme hattına baktığımzda ise henüz bişey söylemek için çok erken gibi görünüyor.

BAL 2.GRUP
        Bu grupta ise şampiyonluk adına ligde ufak ufak kopmalar başladı. Sezona kupada çok iyi başlayan fakat lige felaket giriş yapan Kilis Belediyespor lider Adıyaman 1954'ün 10 puan gerisinde bulunuyor. Kilis ekibi ilk 5 haftada 1 puan çıkararak herkesi hüsrana uğratmış fakat kalan haftalarda 19 puan toplayarak bir geri dönüş yapmaya çalışsa da lider Adıyaman yoluna doludizgin devam ediyor. Gruptaki diğer iki zirve adayı ise liderin 3 puan gerisinde olan Elaziz Belediyespor ve 4 puan gerisinde bulunan Karaköprü Belediyespor. Ancak fikstür avantajı lider Adıyaman ekibinde olduğu için diğer takımların işi biraz daha zor olacak. Grupta Ovacık Belediye Ulaşspor çıktığı hiçbir maçta puan alamayarak kendi açısından ligi bitirdi diyebiliriz diğer küme düşecek ekip kim olur henüz bilinmez...

BAL 3.GRUP
        Karadeniz gruplarında özellikle son 2 senedir müthiş bir mücadele ve çekişme var. Grupta şampiyonluk muhtemelen son hafta belli olacak ve ligde 2 namağlup ekip var. Bunlarından ilki lider Zağnosspor olurken bir diğer ekip ise Iğdır Arasspor. Grupta puan durumuna bakıldığında 7 takımın şampiyonluk ihitmali bulunuyor fakat şampiyonun ilk 3 takımdan çıkma ihtimali bir hayli yüksek. İlk 2 takım Zağnos ve Iğdır Aras ve bahsettiğim 3.ekip ise Trabzon ekibi Araklı Karaderespor fakat grubun fikstür avantajı Iğdır ekibinde bulunuyor. Grupta hayal kırıklığını Serhat Ardahanspor yarattı. Kendilerinden beklenen yerden baya bir uzak durumdalar.

BAL 4.GRUP
        Grubun ağır favorisi herkesinde kabul ettiği gibi Yeni Amasyaspor'du. Hala şampiyonluk adına yine favoriler ama zorlu mu zorlu bir rakipleri var; Erbaaspor. Gerçekten çok iyi başladığı ligde şansa takım olmadığını gösterdi ve en yakın rakibi Amasyaspor'a 4 puan fark atmış durumda. Aslında kadro kalitesi itibariyle Güzelorduspor da şampiyonluk adayıydı ama şuan küme düşme hattında bulunan ekipte 7-8 oyuncu ile yollar şimdiden ayrıldı. Grupta Ladik ve Görele lidere yakınken 5.sırada bulunan Fatsa Belediyespor grupta bir sürprize imza atabilir ama gruptaki yarış ana olarak Erbaaspor ve Amasyaspor arasında geçecek.

BAL 5.GRUP
        Hiçbir takımın birbirlerine tam anlamıyla üstünlük kuramadığı grupta Sarayönü lider olsa da şampiyonluk adayı çok fazla, bu da grubun çekişmesini bayağı bir arttırıyor. Ceyhan Belediyespor, Karaman Belediyespor, 68 Aksaray gibi ekipler çekişiyor gibi gözükse de grupta Aksarayspor 1989 herkesi şaşırttı. Hem oynadığı futbolla hem kalitesiyle hem de çok küçük meblalarla kurulan kulüp gruptaki diğer ekiplere takım olmayı gösterdi. Grubun şampiyonunun son hafta belli olacağı kesinleşmiş durumda bulunurken Erdemli Belediyespor lige havlu attı desek yanlış olmaz.

Efsane Kocaelispor, 12.Grup'ta en yakın rakibine 8 puan fark atmış durumda şampiyonluğa koşuyor.

BAL 6.GRUP
        Süper Lig'deki taraftar sayılarına bakıldığında Süper Lig ekiplerini kıskandıran taraftarıyla meşhur Kırıkkalespor grubun şuanki patronu fakat grup inanılmaz zorlu geçiyor ve bu sezonun en zor ikinci grubu sanırım bu grup. Grupta özellikle Kırıkkalespor, Yozgatspor, Kazan Belediyespor gibi ekipler ön plana çıksa da Nevşehirspor ve Altındağ Belediyespor hiç küçümsenmemeli. Nevşehirspor ve Altındağ Belediyespor'dan bir geri dönüş görebileceğimizi düşünüyorum ben bu grupta. Grubun düşme hattında ise tam bir hayal kırıklığı yaratan Yıldızeli Birlikspor ve Niğde ekibi Azatlıspor bulunuyor.

BAL 7.GRUP
        Bölgesel Amatör Lig'd ki ilk finalistin belli olduğu grupta Afjet Afyonspor bir mucize olmazsa grupta şampiyonluğunu Serik Belediyespor maçı itibariyle ilan etti. Ama burada sorgulanması gereken Afyon'un mu iyi olduğu yoksa grubun çok mu zayıf olduğu. Grup gerçekten çok zayıf olduğundan ve bu gruba göre çok güçlü bir kadro kalitesi bulunan Afjet Afyonspor'un başarısı tesadüf değil. Grubun düşme hattında ise Ankara ekibi Turanspor ve Isparta Merkezspor bulunuyor ve bu iki ekibin gruba veda etmesi olası gözüküyor.

BAL 8.GRUP
        Bu grup da dengeli gruplardan birisi olarak göze çarpıyor. Grupta 4 ekip tam anlamıyla şampiyonluk yarışında bulunuyor sırasıyla Halide Edip Adıvar, Karadeniz Ereğli, Vefaspor ve Bartınspor yarış içinde bulunan kulüpler fakat bu 4 ekipten ikisi 2. yarı yarıştan kopabilir. Bu kopacak ekipleri izleyip görelim diyelim. Grubun dibindeki Karasuspor büyük ihtimalle seneye yerel amatör ligde yer alacak.

BAL 9.GRUP
        Bu grupta Kütahyaspor'un ciddi anlamda bir egemenliği var fakat son hafta Torbalıspor mağlubiyetleri olmasa çok büyük avantaj elde etmiş olacaklardı. Onlara en yakın ekip Somaspor gibi dursa da Torbalıspor, Yeşilovaspor ve Erdekspor da şampiyonluk yarışına uzak olmayan ekipler. Grubun küme düşme hattı da zaten kesinleşmiş sayılır. Kümaşspor ligden çekilmişti zaten Bilecik İl Özel İdarespor'un da pek umudu kalmadı.

BAL 10.GRUP
        Aslında adı 10.Grup değil "Ölüm Grubu" olmalıydı. Bu grupta oyuncu anlamında bolca yıldız görebilirsiniz fakat grupta kimin kime diş geçireceği hiç tahmin edilemiyor. Fakat kendilerine "Yürekspor" diyen inanmış bir Muğlaspor var ama inanmışlık her zaman şampiyonluk getirmiyor haliyle fakat bana göre en avantajlı takım onlar. Yalnız bu avantaj grubun namağlubu Didim Belediyespor'un seri yakalaması ile son bulur. Didim Belediyespor seri galibiyetler ile grubu domine edebilir fakat grup öyle bir zor ki takımların hangi takıma takılacağı belli değil. Ödemişspor, Kuşadasıspor ve Utaş Uşakspor devre arası yapacağı takviyelerle liderliği ele alabilir.

BAL 11.GRUP
        İstanbul ekiplerinin birbiriyle kapıştığı grupta Alemdağ en yakın rakibi Sultangazi'nin 2 puan önünde bulunuyor. Aslında Çanakkalespor da iyi giriş yapmıştı fakat takımın iç yapısındaki sorunlar puan farkının açılmasına neden oldu. Yine de 6 puan kapanabilecek bir fark. Grupta İFA'nın da iddialı olduğunu düşünürsek işlerin kolay olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

BAL 12.GRUP
        Çok büyük aksilikler olmazsa Efsane Kocaelispor'un yeniden profesyonel liglere döneceğini söylemek zor değil. Taraftarlarının müthiş desteğiyle çok daha yukarıları hakettiklerini görebiliyoruz. En yakın rakibine 8 puan fark atan Kocaelispor'un takipçileri yine Kocaeli ekipleri olan Kocaeli Demirspor ve Gebzespor. Grupta ipleri ele alan Kocaelispor hata yapmadığı takdirde 3.lig adına finali oynaması sürpriz olmayacaktır.

Hazırlayan: Mete EKİZ

        Bölgesel Amatör Lig 'de bir yarım sezon daha geride kaldı. Beklentileri veremeyen oyuncular, hayal kırıklığı yaratan ekipler ...

24 Aralık 2015 Perşembe

Röportaj: Sadık Çiftpınar (Yeni Malatyaspor)


        Transfer Merkezi dergisinin bugünkü konuğu Yeni Malatyaspor'da gösterdiği başarılı performansla herkesin dikkatini çekmeyi başaran genç stoper Sadık Çiftpınar. Galatasaray altyapısından yetişen 1993 doğumlu stoperle yaptığımız keyifli sohbeti hep birlikte okuyalım.

Merhabalar Sadık. Klasik bir soruyla başlayalım. Futbola nasıl başladın?
Merhabalar. Ben Adanalıyım, Adana’da büyüdüm.  Küçük yaşlarda evde bardakları tekmeliyormuşum, aslında o zamandan belliymiş ya futbolcu olacakmışım ya da dövüş sporcusu. (Gülüyor). Oturduğumuz mahallede sürekli küfreden, ağzı bozuk arkadaşlarımız vardı. Ben ailem tarafından öyle yetiştirilmedim, bana çok ters geliyordu. O ortamda sıkıntı yaşardım. Okuluma da gidiyordum ama okul dışında sosyal aktivitem yoktu. O zamanlar 2002 Dünya Kupası’nı televizyondan izledim, milli takımımızın başarısından sonra çok etkilendim. Sonra annemden beni futbol takımına göndermesini istedim. Adana’da amatör bir kulüp var, Seyhan Belediyespor. Annemin bir akrabası varmış orada. Onun vesilesiyle seçmelere katıldım ve kulübe alındım.

Seyhan Belediyespor’dan Galatasaray alt yapısına transfer oldun. Bu transfer süreci nasıl gerçekleşti?
Yıllarca Seyhan Belediyespor forması giydikten sonra Galatasaray’a olan transferim de biraz ilginç oldu. U17 Milli takımımızın Adana’da hazırlık maçı vardı. Gökhan Töreli, Berkin Kamil Arslanlı kadroydu. Antrenmandan çıkıp koşa koşa o maçı izlemeye gitmiştik. Seyhan Belediyespor’dan hocamız İbrahim Demiryol da bizimle maça gelmişti. Maçta birçok futbol adamı vardı. Birisi de Galatasaray A2 takımının antrenörü Nedim Yiğit hocamdı. İbrahim hocam ile Nedim hocam futbolculuk zamanlarından birbirini tanıyorlarmış. Maçı izledik, İbrahim hoca maçtan sonra Nedim hocaya beni yanına göndereceğini, beğenirse takıma almasını söyledi. Nedim hoca da kabul etti. İstanbul’a seçmelere gittim, yaklaşık bir ay idmanlara çıktım. Sürekli idmana çıkıyorum, bir türlü sonuç açıklanmıyor stres oluyorum. Kampın sonunda takıma alındığımı söylediler. Sevinçten havalara uçtum, hemen telefona sarıldım, annemi aradım. Böylece Galatasaray kariyerim de başlamış oldu.

U20 Dünya Kupası öncesi Messi ile buluşman var bir de. Onu da duyabilir miyiz senden?
Benim hayatım boyumca unutamayacağım bir olaydır. Galatasaray forması giyerken bir sakatlık yaşadım. O sakatlığı hemen atlatıp, U20 için çalışmaya başladım. Bir gün telefon geldi. Telefonda Emre Aşık ve Feyyaz Uçar vardı. Önce nasıl olduğumu, neler yaptığımı sordu. Cevapladım, sohbet ettik. Sonra bana dedi ki ‘’Sadık, oğlum seni İspanya’ya göndereceğiz. Messi ile buluşacaksın.’’ Ben şaka yapıldığını düşündüm. Hocam ciddi olduğunu söyleyince ben seve seve gideceğimi düşündüm. U20 Dünya Kupası etkinlikleri tanıtımı kapsamında beni gönderdiler İspanya’ya. Barcelona da şampiyonluğu garantilemiş, taraftarlarıyla kutlama yapıyorlar, son maç formalite yani. Maçtan bir gün önce görüşülecek dendi olmadı, maç öncesi dendi olmadı. Camp Nou’da bir soyunma odası var labirent gibi. Yürüyorsun yürüyorsun bitmiyor. Her köşeyi döndüğümde Messi ile karşılacağım gibi oluyordu. Sağıma bakıyorum Iniesta, soluma bakıyorum Pique, sanki rüyadayım. Neyse ben maçı izledim. Maç sonunda Bercelonalı oyuncuların sevinç sesleri geliyor, şampiyonluk kutluyorlar, ortam harika. Ve sonunda Messi ile buluştuk. Benim belki de en mutlu olduğum anlardan biriydi. Bize hep Messi dışarıdan egoist, burnu havada görünür, ama öyle değildi. Çok sıcakkanlıydı. Benim için unutulmaz bir tecrübe oldu.


U20 Dünya Kupası bitti, sen Galatasaray’dan ayrılıp, Trabzon Akçaabat ile anlaştın. Galatasaray’da neden olmadı? Bu süreç nasıl gelişti?
Galatasaray’da 2012-2013 sezonunu bitirdim. Ne profesyonel oluyorum, ne kampa çağrılıyorum.. Hocama sordum kampa gidip gitmeyeceğimi, gitmeyeceğim söylendi. Ee bende 20 yaşına gelmiştim, hala amatör oynuyorum. Hedeflerim, ideallerim var ama zaman geçiyor. İçimde ukte kaldı Galatasaray. Sahada hırslı agresif oynarım, bu hırsımın sebebi belki de budur kim bilir. Galatarasaray büyük bir kulüp, alt yapısı da sağlam. Alt yapıdan birçok futbolcu yetişiyor. Herkes de Galatasaray A takım formasını giyemiyor. Biraz da şans lazımdı. O şansı bulamadım. Kısmet tabii, sonrasında Trabzon Kanuni ile anlaştım. Yaklaşık 1,5 sezon forma giydim.

Akçaabat’tan Yeni Malatyaspor’a transfer oldun.  Şu anda PTT 1.Lig’de forma giyiyorsun. Transfer sürecin nasıl oldu? Nasıl gidiyor Yeni Malatyaspor macerası?
Akçaabat’ta kulüp başkanımız kulübü kapatma kararı aldı. Takıma ‘’ Herkes,verdiğim peşinatı getirip boşa çıkabilir.’’ dedi. Bana ise 100 bin TL bonservis ücreti istedi. Ben 3.Lig futbolcusuyum, kim bonservis ücreti öder. Başkanımla konuştum, sağolsun o da biraz olsun kolaylık sağladı. Şu an Adanaspor forması giyen Cem Özdemir iyi arkadaşımdır. Onunla play station oynuyorduk. Telefon geldi. ‘’Alo Sado, napıyon oğlum?’’ diye bir ses. Bilmediğim bir telefon numarası. Sonra sesten tanıdım Feyyaz hocammış arayan. Sohbet ettikten sonra bana Yeni Malatyaspor ile anlaştığını, beni de takımda görmek istediğini söyledi. Ben çok sevindim. Hem Feyyaz hocam orada, hem de Malatya başarıya aç, geçmişte büyük başarılar sağlamış, taraftar potansiyeli olan şehir. İkinci ligin en büyük camiası yani. O süreçte başka takımlardan da teklif aldım. Ama Malatya’ya gittim. Devre arasından sonra sürekli 11 başlıyorum, her şey beklediğimden de iyi gidiyor. Ama sakatlığım da vardı. Çok zorlanıyorum, ağrılarım da var, hocam ilk on bire yazdı. Takıma zarar vermekten korktum. Hocam bana güvendiğini, sahada durmamın bile yeteceğini söyledi. İğneyle çıktım maça. O maçı atlattık sonrasında fıtık ameliyatı oldum, sezonu kapadım. Ama çok şükür şampiyonlukta emeğim oldu. Bu sezona da başladım, çok şükür yine iyi gidiyor. Özellikle İrfan hocamın gelmesi takıma pozitif katkı yaptığı gibi benim performansıma da yaptı. Her şey çok güzel gidiyor.

Sağ bek mi, stoper mi?
Kesinlikle stoper. Tartışmam o konuyu yani. Hocam nerede görev verirse yaparım ama stoperde kendi kalitemi, performansımı daha rahat gösterdiğime inanıyorum. Sağ bekte aksıyorum bazen, orijinal mevkim olmadığı için çok iyi işler yapamıyorum.


Bir de transfer dedikodularına gelelim. Bazı haberler var, neler söylersin bu konuda? Bursaspor söylentileri doğru mu?
Haberler bana da geliyor ama henüz net bir şey yok. Ben Bursaspor’da oynamak isterim. Süper Lig’e kim gitmek istemez. Ama tabi son söz kulübümün olur. Kulübümün menfaatleri doğrultusunda transfer olurum olursa. Bana burada değer veriliyor, buradaki güzel insanlara sırtımı dönüp gidemem.

İdol olarak gördüğün futbolcu kimdir?
Carles Puyol. Çocukluktan beri hayranıyım. Onun onda biri kadar olsak kafi.

Avrupa hayalin var mı? Avrupa’da desteklediğin bir takım var mı?
Tabii ki neden olmasın, isterim Avrupa’ya gitmeyi. Ama önce kendi ligimizde tecrübe kazanıp ondan sonra gitmek isterim. Avrupu’da taraftarı olduğum takım Chelsea. Kısmet olursa hedefim Chelsea oynamak.

Messi ile röportajında bir cümlen geçiyordu ‘’İnşallah, sahada da karşılarız.’’, Messi bu cümlene sana sarılarak tepki verdi. Bu hayaline inanıyor musun?
Neden olmasın. Futbol bu, çalışırsak olmayacak bir şey yok. Ben alt yapıdayken ‘’Messi’yi tutacağım, ona savunma yapacağım.’’ diyordum, takımdaki ağabeylerim gülüyordu bana. Tamam bugün belki savunma yapamadık ama sarıldık Messi’ye (Gülerek) İnşallah o günleri de görürüz.


Futbol hayatında önemli yer tutan, çok iyi olduğunu düşündüğün hocaların kimdir?
Yahya Kantur benim için çok önemli hocamdır. Beni futbolcu yapan, bende yeri çok ayrı olan bir isim. Onun dışında U20’de ve Yeni Malatyaspor’da hocalığımı yapan Feyyaz Uçar hocam, benim için çok değerlidir. Yine şu anki hocam İrfan Buz hocamın, iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Çalışması, antrenmanları her şeyiyle çok farklı, kendini çok geliştirmiş bir isim. Başarılı olacağına yürekten inanıyorum.

Karşısında en çok zorlandığın futbolcu kim?
Ben Alanyaspor’dan Ayite’den çok çekiniyordum, Pote’den çekiniyordum ama ikisi de beni zorlamadı. Beni zorlayan bir isim varsa Karabükspor’dan Oğuzhan Aynaoğlu oldu. Oyuna sonradan dahil oldu, ben de maçta bayağı efor sarfettim. Bir de asıl mevkimde değil sağ bekte oynayınca bayağı zorladı beni.

Forma numaran 16. Bunun herhangi bir anlamı var mı?
Nişanlım Betül'ün doğum günü 16 Ocak. Kendisi bana uğurlu geldiği gibi doğum tarihi de uğurlu geldi. Çok destekliyor beni. Onun desteklerinin bana çok etkisi var. Bundan sonra forma numaram kolay kolay değişmez herhalde.

Boş zamanlarında neler yapıyorsun?
Boş zamanlarımda takımdan arkadaşlarla dışarı çıkıyoruz, tesiste kalıyorum zaten. Ali Sakal ağabeyimin odasında batak oynuyoruz. Eğlenceli bir ortam oluyor bizler için.
Bundan sonraki hayatında başarılar diliyoruz Sadık, sen son olarak ne söylemek istersin?
Benimle röportaj yaptığınız için sizlere ve sitenize teşekkür ederim. Transfer Merkezi’ni zevkle takip ediyorum. Size de yayın hayatınızda başarılar.

        Transfer Merkezi dergisinin bugünkü konuğu Yeni Malatyaspor 'da gösterdiği başarılı performansla herkesin dikkatini çekmeyi...

23 Aralık 2015 Çarşamba

KKTC'de İlk Devre Raporu

        Yavru Vatan’ın en üst ligi olarak kabul edilen K-Pet Süper Lig’de ilk perde, 19-20 Aralık tarihleri arasında oynanan müsabakalarla sona erdi. 14 takımın mücadele ettiği ligde kuşkusuz en çarpıcı performansı Binatlı Yılmazspor sergiledi; zira yeşil-sarılılar bu sezon yükseldikleri ligde ilk yarıyı yenilgi almadan lider tamamladı. 29 puanlı Güzelyurt temsilcisi geçen sezon dahil son 22 resmi maçını kaybetmedi.

        Geçen seneyi 3 kupayla kapatan ve 26 maçlık lig maratonunda yalnızca 2 yenilgi alan Yenicami Ağdelen ise ilk yarı sonunda 3 yenilgi yaşadı ve zirvenin tadını çıkaran Karıncalar’ın tam 7 puan gerisinde kalarak dördüncü basamakta kendine yer buldu. Ligin diğer iddialı ekiplerinden Girne Amerikan Üniversitesi destekli Çetinkaya TSK ise 21 puanla 5.sırada yer aldı.


        Mağusa Türk Gücü ve Larnaka Gençlerbirliği, ikinci ve üçüncü sırayı paylaşarak dikkat çeken diğer ekipler oldu. Geçen sene ligi beşinci tamamlayıp Kıbrıs Kupası ve Süper Kupa’da final oynayan Mormenekşe Gençlerbirliği ise 13 maçta 11 toplayabildi ve averajla 12. sırada ilk devreyi tamamladı.

        Ligin genel olarak fotoğrafını  çekecek olursak, ilk yarıda oynanan toplanan toplam 91 müsabakada filelere 297 kez sarsıldı; bu da maç başına 3,2 gol ortalamasına tekabül ediyor. 31 golün atıldığı son hafta, bu sezonun en gollü haftasına sahne olurken; 1. ve 3.hafta 18’er golle en kısır haftalar olarak kayıtlara geçti. İlk yarı boyunca hakemler 404 kez sarı, 22 kez de kırmızı karta başvurmak zorunda kaldı. Özellikle 37 sarı ve 3 kırmızının çıktığı 5.hafta en hırçın hafta olurken, 23 sarı kartın gösterildiği 9.hafta en sakin hafta oldu. En çok golün atıldığı dakikalara bakacak olursak, atılan gollerin 18’i 90.dakikada gelmiş. 32 golle ligin en çok gol atan ekibi lider Binatlı; bu gollerin 6’sını kafayla,2’sini penaltıyla bulmuş. Sarı-yeşilliler en çok kafa ve ayak golü atan ekip. Ligin en çok penaltı golü kaydeden ekibi ise 7 golle Yenicami Ağdelen. Ligde kafa golü bulunmayan tek ekip var: Küçük Kaymaklı TSK

        332 oyuncunun forma şansı bulduğu ligde 124 oyuncu tüm müsabakalarda görev almayı başarmış; 65 futbolcu ise hiçbir maçta forma şansı bulamamış.

Takımlara ve Haftalara göre Kart İstatistikleri

        Ligin ilk yarısı bu şekilde tamamlanırken, gözler bu hafta sonu start alacak Kıbrıs Kupası maçlarına çevrildi. Ligde ikinci yarı heyecanı  6 Şubat 2016 tarihinde başlayacak. 30 Nisan’da sona erecek normal sezonun ardından play-out müsabakaları oynanacak.

Hazırlayan: Erkan ADAY

        Yavru Vatan’ın en üst ligi olarak kabul edilen K-Pet Süper Lig ’de ilk perde, 19-20 Aralık tarihleri arasında oynanan müsabakalarl...

14 Aralık 2015 Pazartesi

Futbolda Şiddete Dur De!



FUTBOLDA ŞİDDETE DUR DE!
        Bu video TransferMerkez.com sitesinin sponsorluğunda Malatya İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Topluma Hizmet Uygulamaları dersi kapsamında Ahmet Hüseyin Karabacak ve Zafer Gümüşten tarafından hazırlanmıştır.

FUTBOLDA ŞİDDETE DUR DE!         Bu video  TransferMerkez.com  sitesinin sponsorluğunda  Malatya İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi...

11 Aralık 2015 Cuma

Araştırma: Türkiye'de futbolcu yetişmiyor mu?

Türkiye'de futbolcu yetişmiyor mu? Gerçeklere verilerle bakalım.

        Bu çalışma, Süper Lig'in 18 takımının 2015-2016 futbol sezonu profesyonel lisanslı futbolcuları incelenerek yapıldı. Süper Lig'in 18 takımında toplam 575 profesyonel futbolcu, bunların 326'sı Türkiye'de yetişmiş, 175'i yabancı uyruklu ve 74 futbolcu ise Türkiye dışında gelen gurbetçi futbolculardan oluşmaktır. Yani %12,86'sı gurbetçi, %30,43'ü yabancı ve %56,69'u Türkiye'de yetişmiş oyunculardan oluşmaktadır.

        Peki bu veriler ortadayken ve Türkiye liglerinin en üst ligini oluşturan Süper Lig'in üçte ikilik bölümünü yerli oyuncular oluşturmuşken, futbolcu yetiştiremiyor düşüncesi neden, nereden kaynaklanmaktadır. Bu düşüncenin karşılığı eğer üst düzeyde oyuncu yetişmiyor veya yeterliliklerinde sıkıntı var deniliyorsa, bunun çözüm yöntemi herkes tarafında artık bilinmektedir. Uygulamadaki eksiklikler ve çözüm yöntemine geçmeden, Süper Lig'deki profesyonel futbolcu verilerine biraz daha bakmakta yarar var.

        Süper Lig'in yerli oyuncu kaynağı yine Süper Lig takımları olarak görülmektedir. Süper Lig'deki toplam 326 yerli futbolcuya baktığımızda bunların %63'ünün ilk profesyonelliği yine bir Süper Lig takımı olarak görünüyor. Bunu sırası ile %14 Spor Toto 2.Lig, %8,6 Spor Toto 3.Lig, %7 şu an amatör kümede olan takımlar ve %5 PTT 1.Lig takımları izlemektedir. PTT 1.Lig takımlarının profesyonel yaptıkları oyuncuların Süper Lig'i oluşturan yerli profesyonel oyuncuların sadece %5'ini oluşturması (19 Futbolcu) düşündürücüdür. Bu oran takımı şuan amatör kümelere düşmüş fakat kendisi Süper Lig takımlarının kadrolarında kalmaya devam eden %7'lik yani 23 futbolcunun bile oranından azdır. 

        Bir diğer veri de; toplam profesyonel yerli Süper Lig futbolcularının %42,6'sının profesyonel olduğu Süper Lig takımında oynuyor olması ve %57,4'ün ise farklı takımlarda profesyonel olup Süper Lig takımına transferinin gerçekleştiğidir. Bu oranın arasında büyük farkın oluşmamasının nedeni profesyonel yapılıp bünyelerinde bulundurdukları genç oyuncuların sayısındandır. 


Süper Lig'e yerli oyuncu yetiştiren takımlara baktığımızda Süper Lig'in zirvesini;
  • Bursaspor 24 oyuncu ile almakta. 
  • Fenerbahçe 22 oyuncu, 
  • Gençlerbirliği 18 oyuncu, 
  • Galatasaray ve Beşiktaş 16 oyuncu ile takip etmektedir. 
PTT 1.lig takımlarından profesyonel olup süper lig kadrosunda bulunan oyunculara baktığımızda;
  • 1461 Trabzon ve Denizlispor 4'er oyuncu, 
  • Göztepe, Karşıyaka, Giresunspor ve Kayseri Erciyesspor takımları 2'şer oyuncu, 
  • Adanaspor, Karabükspor ve Yeni Malatyaspor takımları ise 1'er oyuncusu bulunmaktadır. 
Spor Toto 2.Lig takımlarında profesyonel olup şuan Süper Lig kadrosunda bulunan oyuncuların takımlarında;
  • Ankaragücü 10 oyuncu ile farklı bir şekilde zirvede yer almaktadır. 
  • Hacettepe 7 oyuncu, 
  • Bucaspor ve Kartalspor'un ise 4'er oyuncusu bulunmaktadır. 
        Altay takımında profesyonel olup şuan Süper Lig takımları kadrosunda bulunan 9 futbolcunun olması Altay takımın şuan içinde bulunduğu durum için düşündürücüdür. 3.Lig'de Altay'ı 6 futbolcu ile Sakaryaspor, 3 futbolcu ile Çanakkale Dardanelspor ve Beylerbeyi, 2 futbolcu ile Orhangazispor takip etmektedir. Şuan 3.Lig'de bulunup profesyonel yaptığı oyuncuları Süper Lig'de olan diğer 3.Lig takımları Maltepespor, Körfez İskenderunspor, Bergama Belediyespor, Batman Petrolspor ve Arsinspor takımlarıdır. Şu an Amatör liglerde olup süper ligde 2'şer oyunu bulunduran takımlar ise İzmirspor, Güngörenspor ve Bozüyükspor takımlarıdır.

  Veriler bize Süper Lig oyuncuların kulüpleri hakkında detaylı bilgi vermektedir. Süper Lig'deki %12,86 gurbetçi futbolcu ve %30 yabancı futbolcu oranını düşürmek isteniyorsa yetişen %56,69'luk yerli oyuncu kalitesinin artırılması ve profesyonel yapılacak oyuncuların niteliğinin artırılması gerekmektedir. Bunun için hepimizin çok net bildiği, antrenman tesislerinin artırılması, antrenör eğitimi, uygun oyuncuların seçimi ve sürdürülebilir ekonomik kaynağın yaratılması bu işin temelini oluşturmaktadır.

Hazırlayan: Namet ATEŞ

Türkiye'de futbolcu yetişmiyor mu? Gerçeklere verilerle bakalım.         Bu çalışma, Süper Lig'in 18 takımının 2015-2016 futbo...

Köşe Yazısı: Pollyannacılık değil Rasyonellik

        İtiraf etmek gerekirse Skenderbeu Korçe karşılaşmasından beri kendimle çetin bir kavga içerisindeydim. UEFA Avrupa Ligi’nde gruptan çıkmanın avantajlarını ve olası dezavantajlarını kıyaslayarak konu üzerine epey kafa yordum. Sahada Beşiktaş forması varken galibiyetten başka hiç bir şey arzulayamayacak olan Beşiktaşlılığımı zaptedebildiğim oranda bazı çıkarımlar yaparak muhtemel sonuçlar hakkında fikir yürütmeye çalıştım. Avrupa turnuvalarında gruptan çıkmak başarı, çıkamamak başarısızlıktır, elenmenin nasıl olumlu sonuçları olabilir diyebilirsiniz. Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Beşiktaş’ın bu sene UEFA macerası başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Tek mağlubiyet ve 9 puanla elenmek dramatik gözükebilir fakat Beşiktaş’ın gruptan çıkan 2 takıma karşı galibiyet alamadığını, 2 galibiyetini de grup sonuncusu Korçe’ye karşı aldığını hatırladığımızda başarısızlık net şekilde ortaya çıkmaktadır. Beraberlik sonucu gruptan çıkılsaydı da çok başarılı sonuçlar alınmadığı sonucunu değiştirmeyecekti. Peşinen söylemem gerekir, birazdan bahsedeceğim elenmenin olası avantajlarının hiç birisi başarısızlığı geçiştirmek veya her şerde bir hayır vardır kolaycılığına kaçmak amacıyla yapılan iyimser yorumlar değil, safiyane somut durumlar üzerine yapılan akılcı, fikir üretme çabalarıdır.

        Maç başlamadan beş dakika öncesine gidelim ve zihnimde kavgaya tutuşan 2 taraftan, ne olursa olsun gruptan çıkmalıyız diyen kısma kulak verelim:

        İlk ve en önemli argüman tartışmasız, sahada Beşiktaş varsa tek temenninin her zaman galibiyet ve başarı olması gerektiğidir. Bu bizim değişmez, değişmesi teklif dahi edilemez önceliğimiz.

        Gruptan çıkmak demek, en az Şubat ayına kadar Avrupa’da mücadele edilmesinin camiaya özgüven getirmesi, heyecanının üst seviyede seyretmesi demek. Çift maç eleme sisteminde yolun sonunun nereye kadar gideceğinin tahmin edilememesi, ve belki de beklenmedik başarılara ulaşılmasının anahtarı gruptan çıkmaktan geçiyor. En önemlisi yerellikten sıyrılarak enternasyonel kazanımların (tanınırlık, reklam faaliyetleri vs.) adımları turnuvaya devam etmekten geçiyor. Gruptan çıkmak demek, ara transfer döneminde daha özveriyle çalışılması ve önemli isimlerin Avrupa macerasında katkı sağlaması amacı ile takıma kazandırılması demek. Avrupa’ya devam etmek demek, en az 1 maç, dolu tribünlerin getirdiği stat gelirleri demek.

        Amenna. Her takım için geçerli sebepler ve beklentiler bunlar.
        Şimdi gelelim Beşiktaş özelindeki bazı durumlara. Skenderbeu maçından beri çevremden kimle paylaşsam önce kat’i bir tavırla “Saçmalama elenmenin faydası hiç olur mu?” denilen fakat konuşmanın sonlarında “Aslında olabilir ya.” tepkisi ile kabul edilebilir kılınan elenmenin doğurabileceği olumlu sonuçlara:

        Öncelikle belirtmek gerekir Beşiktaş’ın Avrupa’dan elenerek kaybettiği gelir, ahım şahım bir para değil. Örneğin Beşiktaş dün Sporting ile berabere kalarak grubu ikinci bitirseydi, beraberlik ödülü olarak; 120 bin, grup ikinciliği ödülü olarak; 250 bin, son 32’ye kalma ödülü olarak 500 bin avro (toplam 870 bin avro) kazanacaktı. Galip gelerek lider bitirseydi ise bu rakam toplam 1 milyon 360 bin avro kazanacaktı. Bu rakamlar nakit akışı düşünüldüğünde gayet ciddi paralar fakat kaybının giderilmez hasarlar açacağı rakamlar olmadığı da açık.

        Bir başka konu da, elenmeyi kabul edilebilir kılan sebepler arasında UEFA Avrupa Ligi’nin tarihinin en zor sezonlarından birini yaşayacağı ekiplerle (Liverpool, Napoli, Porto, Manchester United, Dortmund, Sevilla, Valencia, Shakhtar Donetsk) devam ediyor olmasının bir payı yok çünkü başta belirttiğim gibi çift maç eleme sisteminde her sonuç mümkün. Bu takım geçen sezon Liverpool’u eledi. Devam etme/ etmeme tartışmasında etmemenin avantajları olarak belirteceğimiz hususlar rakiplerle değil tamamen Beşiktaş ile ilgili. Beşiktaş Biliç döneminden beri dar kadro anlayışı ile yoluna devam ediyor. Şenol Güneş’in de bu konudaki uygulamaları bariz. Rotasyonla kullanılan 25 kişi değil, klasik ilk 11’e eklenebilecek, Tosiç, Necip, Quaresma, Kerim ve Cenk ile yaklaşık 16 kişilik bir ekip sezon başından beri tüm karşılaşmalarda görev alıyor. Galatasaray’da bu rakam 18-19 Fenerbahçe’de ise yaklaşık 21 kişi. Sadece nicelik değil nitelik anlamında baktığımızda da Fenerbahçe’nin rakiplerinden önde olduğunu görüyoruz. Galatasaray’ın ise hem Şampiyonlar Ligi’nde hem Süper Lig’de ki durumu benzer sıkıntıları yaşadığı / yaşayacağını gösteriyor. Beşiktaş’ın son haftalarda yaşadığı performans kaybının  dar rotasyonda kullanılan oyunculardaki yorgunluk belirtileri olduğunu düşünmemek elde değil. Kadroya takviye olarak stoper transferi yapılsa dahi, yeni transferi ve sakatlıktan ne durumda döneceğini kimsenin kestiremeyeceği Tolgay / Veli ikilisinin varlığını hesap ederek Beşiktaş’ın kadrosu 2 kulvarı kaldırır demek kolay değil. Basit bir örnek verelim, sadece Ersan Gülüm’ün oynamadığı, Kasımpaşa, Akhisar ve Sporting Lizon maçlarında yenilen toplam 8 gol var. Ersan’ın yokluğunda alınan tek galibiyet Kayserispor karşılaşması. Bu durum Ersan’ın vazgeçilmez bir stoper olduğunu değil, alternatiflerin yetersizliğini gösteriyor. Benzer senaryolar üretelim, Tolgay ve Veli’nin istenilen düzeyde bir geri dönüş yapamadığını ve form tutmalarının uzun süre alacağını varsayalım, Atiba’nın olası sakatlık veya ceza durumunda,  Necip- Oğzuhan ikilisi nereye kadar başarılı olabilirler. Sezon başından beri hiç şans bulamayan Serdar Kurtuluş’un Beck’in boşluğunu doldurabilme ihtimali ne kadar? Olcay yoksa önde baskıyı, Töre / Quaresma yoksa yaratıcılığı ne kadar sağlayabilir muhtemel Kerim’li opsiyonlar ? Çare Mustafa Pektemek olacak hale gelirsek ne olur bu taraftarın hali? Dolayısı ile bu dar rotasyonla mümkünse tek kulvarda ( Türkiye Kupası’nın da bir değeri olmadığını düşünüyorum) şampiyonluk hedefinde dolu dizgin gitmek çok daha akla yatkın geliyor. Bu kadronun birlikte oynadığı yaklaşık 3. hatta bazı oyuncular için 4.senesi. Gökhan Töre’nin Olcay’ın Oğuzhan’ın Veli’nin Atiba’nın artık şampiyonluk görmeleri gerektiğini aksi takdirde öğrenilmiş çaresizlik gibi bir durumla karşı karşıya kalabileceklerini düşünüyorum.


        Bir başka sebep ise geçen sezondan bir tecrübe, Mart ayında Brugge maçlarının getirdiği psikolojik yıkım Beşiktaş’ın çok kötü bir sezon finali oynaması sonucu doğurdu. Biliç ile yollar ayrılırken kimse Liverpool’u eledi demiyor, aksine Brugge’a elendi, şampiyon olamadı diyordu. Beşiktaş yaş ortalaması düşük ve kırılgan bir takım, ligde şampiyonluğa oynarken UEFA’dan elenmenin getirdiği moralsizliğin ilkbaharda yaşanması yerine kış aylarında yaşanarak sezonun geri kalanına daha konstantre daha azimli gidilmesi gerektiğini düşünüyorum.

        Fenerbahçe ve Galatasaray’ın UEFA’da yoluna devam ettiği göz önüne alınırsa tüm bu olası olumsuz sonuçlar şampiyonluk yolundaki iki rakip için geçerliliğini koruyor. Her ne kadar Fenerbahçe’nin kadro yapısı iki kulvarı kaldırmaya müsait gözükse de Galatasaray için ciddi problemler yaşanabilir. Beşiktaş pazartesi günü Galatasaray’ı yenerek rakibiyle puan farkını 9’a çıkarabilir ve diğer etkenler ve UEFA yolculuğu göz önüne alındığında şampiyonluk rakiplerinden birisini şimdiden saf dışı bırakabilir.

        Beşiktaş’ın Galatasaray’ı yenmesinin önünde hiçbir engel olmadığını düşünüyordum dün geceye kadar. Melo’nun boşluğunu dolduramayan, koşmaya mecali olmayan bir görüntü çizen Galatasaray’ın Beşiktaş önünde şansı Sneijder ve Muslera’nın bireysel performanslarına bağlıydı. Fakat dün geceden sonra derbi analizlerine ciddi etki edecek bir unsur daha girdi. Beşiktaş’ın genç ve kırılgan bir yapısı olduğundan söz etmiştim.

        Bu durum artık karakteristik bir özellik halini almaya başladı. Olimpiyat Stadı’ndaki olaylı Galatasaray maçının ardından yaşanan gerileme, geçen sezon Brugge maçlarının ardından girilen kötümser hava, bu sezon Trabzonspor ve Akhisarspor karşılaşmalarının ardından yükselen eyvah sesleri, hem taraftarın hem takımın bazen yaşanan dalgalanmalara haddinden fazla duyarlılık gösterdiğini ve bu durumun karamsarlığa, inanç kaybına yol açtığını gösteriyor. Dün gece oynanan Sporting maçında herşey iyi giderken Tolga Zengin imzalı mağlubiyetin, ardından sosyal medyada yaşanan Günay Güvenç hareketliliğinin, en önemlisi takım içi dayanışma ve birbirine güvenin sarsılmasının Galatasaray karşılaşması öncesi hiç iyiye işaret olmadığını tahmin ediyorum. Beşiktaş Sporting defterini kapatarak, bu sefer ortaya bir karakter koyarak Galatasaray maçına çıkarsa galibiyete ulaşacağını düşünüyorum. Burada en önemli görev şüphesiz Şenol Güneş’e düşüyor.

        Beşiktaş’ın Avrupa defterini kapamasının sonuçlarından bahsettiğim bu yazıda iki sezon üstüste Beşiktaş’ı UEFA Avrupa Ligi’nden elemeyi başaran Tolga Zengin’e değinmesem olmaz.

        Öncelikle transfer olduğu dönemi hatırlamakta fayda var. Bu dönemi hatırlarken de gözden kaçırılmaması gereken detay TFF’nin o dönem uyguladığı ve uygulamayı sürdürmeyi taahhüt ettiği yabancı kuralına göre yapılan bir transfer olduğudur. Hatırlayanlar olacaktır, Tolga Zengin ile birlikte adı geçen diğer kaleci Sinan Bolat’tı. Yerli kaleci transferi açısından alınması en makul isimdi. Hatta bu transferlerin altında imzası olan Önder Özen yabancı sınırlaması kalktığında şöyle bir açıklama yapmıştı; (Hatırlayalım ve attığı imzaların sorumluluğunu görevden ayrıldıktan sonra dahi taşıyabilen güzel insanlara saygılarımızı sunalım.)

        "Eğer bu şaka değilse, gerçekse bunun önümüzdeki sezondan itibaren uygulanacağını anlıyorum. Ben eğer Beşiktaş'ta bir profesyonel konumda olsaydım, TFF'ye dava açardım. Bunu UEFA'nın kurullarına kadar da götürürdüm çünkü ben ve yönetici arkadaşlarım inandırdığımız antrenör ekibi ile birlikte planlama yaparken kitaba baktık. Ve bizden başkasının bakmadığını bildiğimiz halde baktık. Ülkemizin ismi Türkiye Cumhuriyeti. Hukuki durumlarla ilgili ülkemizdeki perspektife birazcık hakim olduğumu zanneden biriyimdir. Hukuk ile hukuksuzluk arasındaki farkı bilen biriyimdir. Kitaba kaç kişinin baktığını kaç kişinin bakmadığını, kimlerin kırmızıda beklediğini kimlerin yeşilde geçtiğini bilen biriyimdir. Buna rağmen umutla herkesi inandırmaya çalıştım. Beşiktaş Jimnastik Kulübü, 110 yıllık kulüp yöneticilerinden özür diliyorum. Onları buna inandırdığım için. Slaven Bilic ve teknik ekibinden özür diliyorum. Türkiye bir hukuk ülkesidir. Kitaba bağlı kalırız biz. Kitabı deldirmeyiz. Kitaba bakarız ve bu kitaba bakarak ilerleriz diye onları inandırdığım için onlardan da özür diliyorum. Kaç milyon Beşiktaş taraftarı varsa, Beşiktaş'a kaç kişi gönül veriyorsa onlardan da özür dilerim onların kandırılmasına vesile olan biri olarak tarihe geçeceğim herhalde. Gökhan Töre'nin bonservisine ödenen parayı ben çalışarak ödeyemem meslek hayatım boyunca. Kerim Frei için verilen parayı ben ödeyemem. Cenk için aldığımız riski, Tolga için... Yok muydu? Orada Ospina bekliyordu. Tolga'ya verdiğimiz paranın 1,5 milyon üstünü vererek Ospina'yı alabilirdik ama biz kitaba baktık. Ve inanmaya çalıştık inandık o yüzden böyle transferler yaptırdık. Bütün Beşiktaşlılar'dan özür diliyorum."

        Dolayısı ile Tolga konusunda yönetime bir eleştiri getirilecekse transfer edilmesine değil, yabancı sınırının kalktığı bu sezonun başında yerine daha güçlü bir isim takviye edilmemesine olmalıdır.

        Gelelim Tolga Zengin’e, belki transfer edildiği dönemde en makul alternatifti, fakat Beşiktaş’ta 3. sezonunu oynayan bir kalecinin bir çırpıda sayılacak en az 3-4 çok iyi maçı olması gerekirken Tolga ile ilgili aklımıza bir çırpıda gelenler hep olumsuz şeyler. Akhisar ve Sporting maçlarında yediği ikinci goller basit bir açıklama ile herkesin yiyebileceği hatalı goller olarak adlandırılabilir. Fakat Brugge maçında ve dün yediği adeta birbirinin kopyası olan bu gollerde yaptığı hatanın tek bir açıklaması var konsantrasyon eksikliği. Aklı oyunda olan sıradan kalecilerin bile çıkarak rahatça alabileceği toplara çıkmayarak Beşiktaş’ı ikinci sefer Avrupa’dan eledi. Tolga’nın hep ne kadar yardımsever iyi kalpli bir insan olduğunu söylerler ancak unutulmamalı ki mesleğini layığı ile yapmak en büyük erdemdir. Sezon başında Ocak ayına kadar süre isteyen, söz veren ve teknik heyeti kaleci transferinden vazgeçirdiği iddia edilen Tolga sözünü tutamamıştır. Şu andan itibaren tek yapması gereken Galatasaray maçı dahil kalan 3 maçta Beşiktaş taraftarına olan borcunu ödemek ve teknik kadronun / yönetimin yapacağı kaleci takviyesine gönül koymadan sorun yaratmadan köşesine çekilmek olacaktır.

        Beşiktaş’ın Galatasaray karşılaşması öncesi tek yapması gereken, maç öncelerinde stadyumda çalınan o güzel besteye kulak vermektir ; “Haydı kalk ayağa, yürü güneşe…”

Yazar: Ahmet DUMLU

        İtiraf etmek gerekirse Skenderbeu Korçe karşılaşmasından beri kendimle çetin bir kavga içerisindeydim. UEFA Avrupa Ligi’nde grupta...

9 Aralık 2015 Çarşamba

Röportaj: İrfan Can Kahveci


        Bugünkü konuğumuz Gençlerbirliği'nin yetenekli ofansif orta saha oyuncusu İrfan Can Kahveci. U21 Milli takımımızda da forma giyen 1995 doğumlu oyuncu, Süper Lig'de gösterdiği başarılı performansla herkesin dikkatini çekmeye devam ediyor. Buyurun, keyifli söyleşimizi hep birlikte okuyalım.

Öncelikle klasik bir soru ile başlayalım İrfan Can. Futbolla nasıl tanıştın?
Henüz 7 yaşımda yakın bir arkadaşımın Gençlerbirliği futbol okuluna yazılmasıyla ve ailemin desteğiyle futbolla tanıştım. Futbol okulunda 3 ay oynadıktan sonra altyapıya seçildim. O zaman 1995 doğumlu kategori yoktu ve beni de bir üst grup olan 94 doğumlu kategoriye aldılar. Bir üst kategoriyle oynayarak futbola başladım.

Genç yaşta Süper Lig'de önemli işler yapıyorsun. Bugünlere gelmende sana en çok kimlerin katkısı oldu?
Öncelikle ve en çok tabi ki ailemin katkısı oldu. Sonra altyapıda ki hocalarımızın hepsinin katkısı oldu bana. Son olarak Hacettepe'de forma giyerken Mustafa Kaplan hocamızın katkısı önemlidir benim için.

Gençlerbirliği formasıyla ilk profesyonel maçına henüz 17 yaşlarında Kayserispor karşısında çıktın. O anki duygularını alabilir miyiz?
Tabi, çok güzel bir duygu. O zamanlar 5 arkadaşımla beraber profesyonel sözleşme imzalamıştık. Çok küçüktüm o zaman ve aynı zamanda tecrübesizdim. Çok heyecanlıydım ve kısa süre oynamıştım.


Hacettepe kariyerine değinelim bir de. Orada düzenli bir şekilde forma giydin. Hacettepe'nin sana kattıkları ve Hacettepe kariyerin hakkında neler söylemek istersin?
Hacettepe'nin bana büyük katkısı oldu. 3.Lig zor ve aynı zamanda sert bir lig. O sertliğin içinde futbol oynamak zor tabi ama süreklilik açısından güzel katkısı oldu. Orada o zaman Mustafa hocamız da vardı ve Gençlerbirliği'nin başına geçtiğinde bizi kadroya almıştı.

18-19 yaşlarında Süper Lig'de düzenli bir şekilde forma giymeye başladın. İlk zamanların nasıldı, zorluk yaşadın mı?
Tabi ilk başlarda biraz uyum sorunu yaşadım. Sonuçta tecrübe eksikliğim vardı. Ama çok zorlandım diyemem. Dediğim gibi biraz uyum sorunu yaşadım ama sonraki zamanlarda toparladığımı düşünüyorum.

3 senedir düzenli forma giyiyorsun. Genç bir futbolcu olarak yeni yetişen genç futbolculara önerilerin neler?
Çok çalışmaları lazım, ekstra antrenmanlar yapmaları lazım. Dinlenme ve doğru beslenme de çok önemli. Herkesin bir eksiği vardır, önemli olan bu eksikliklerini çok çalışarak gidermeleri.

Gençlerbirliği çok iyi bir altyapıya sahip. Tabi bunda pilot takım Hacettepe'nin de katkısı büyük. Peki senin Gençlerbirliği altyapısı hakkındaki düşüncelerin neler?
Gençlerbirliği altyapısının uzun süredir bir düzeni var ve birçok futbolcu çıktı. Hacettepe'nin pilot takım olmasından sonra daha çok futbolcu yukarıya çıkmaya başladı. Çünkü Hacettepe'nin büyük katkısı var. Gençlerbirliği'nde forma şansı bulamayan isimler orada forma şansı buluyor profesyonel maçlara çıkıyor. Bu da oyuncunun gelişimine büyük katkı sağlıyor.

Peki ülke genelinde genç futbolculara verilen önem ve altyapılar hakkında neler söylemek istersin?
Ben ülkemizde altyapılarda çok iyi yeteneklerin olduğu kanaatindeyim. Tabi bunun ortaya çıkması için biraz forma verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben o yönden şanslıyım, Gençlerbirliği'nde oynuyorum ve Gençlerbirliği'nde genç oyunculara verilen önemde üst seviyede. Diğer takımlarda da forma şansı verildiğinde yeteneklerin ortaya çıkacağını düşünüyorum.

Birçok kez Milli Takımımızın alt yaş kategorilerinde forma giydin. İlk kez Milli Takıma çağrıldığında neler hissettin?
Tabi ilk çağrıldığımda çok mutluydum, çünkü hep bu formanın hayalini kurmuştum. İlk maçıma çıktığımda çok heyecanlı ve mutluydum. Hatta ilk maçımda 10-15 dakika kendime gelememiştim. Sonra toparladım kendimi ve iyi de maç çıkarmıştım. Şimdiki hedefim de A Milli Takım'da forma giymek.

Özeleştiri yapman gerekirse; geliştirmen gereken noktalar olduğunu düşünüyor musun?
Her futbolcunun aslında geliştirmesi gereken noktaları vardır, her futbolcunun tam anlamıyla her şeyi iyi olamaz. Benim de eksik noktalarım var tabi ki. Bunları da hocalarımızın söylediği şekilde çalışıp gidermeye çalışıyorum. Eskiden tempo eksikliğimin olduğu söyleniyordu ama şu an için böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum. Mesela daha çok şut çekmem gerek, şut özelliğimi geliştirmem gerektiğini söyleyebilirim.

Peki örnek aldığın futbolcular kimler?
Arda Turan, Alex de Souza ve eskilerden Sergen Yalçın. Avrupa'dan da söylemek gerekirse Ronaldinho ve Mesut Özil.

Ligimize Robin van Persie, Samuel Eto'o, Mario Gomez gibi yıldızlar geldi. Wesley Sneijder bir süredir ligimizde forma giyiyor. Bu yıldızlara karşı forma giymek nasıl bir duygu?
Yeni bir yabancı kuralı geldi ve ülkemize yıldızlar gelmeye başladı. Aynı zamanda kötü yabancı transferleri de oldu. Onlara karşı oynamak müthiş bir duygu, sonuçta küçük yaşlarda televizyonda izlediğim futbolcularla şuanda rakibiz. Bu heyecan verici olsa da sahaya çıktığımda her şeyi unutuyorum ve sadece kazanmayı düşünüyorum.

Yabancı kuralı demişken, yeni kural hakkında neler düşünüyorsun? Sence bu kural genç futbolcuların önünü tıkıyor mu?
İyi yabancılar gelirse bunun bir engel olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Yeni gelen kaliteli yabancılar altyapıdaki genç futbolculara çok şey öğretebileceğini düşünüyorum.


İleride hedeflerin neler peki? Mutlaka Avrupa hedefin vardır, şu ligde kendimi daha çok gösteririm dediğin lig var mı?
Evet, Avrupa hedefim var. Buradan direkt Avrupa'ya gitmek istiyorum. Genç yaşta gidip kendimi daha çok geliştirmek istiyorum. Tabi benim istediğim, kendime uygun bulduğum ligi soruyorsanız İspanya Ligi diyebilirim.

Peki hiç düşündüğün takım var mı İspanya'da?
İspanya'da benim desteklediğim takım Real Madrid, inşallah formasını giyerim fakat ilk önce Atletico Madrid ve Villareal gibi takımlarda forma giymek isterim.

Araştırdığım kadarıyla aynı zamanda Gazi Üniversitesinde BESYO okuyorsun. Okulla beraber antrenmanları götürebiliyor musun? Okula vakit ayırabiliyor musun?
1 sene okula gittim fakat daha sonra gidemedim. Aslında biraz zamanım oluyor fakat antrenmanlardan ve kendim çalıştıktan sonra yorgun oluyorum. Pek gidemiyorum açıkçası.

Gençlerbirliği'nin altyapısından son dönemde seninle birlikte Ahmet Çalık, Berat Tosun, Artun Akçakın, Atabey Çiçek gibi isimler çıktı ve hepiniz kaliteli futbolcularsınız. Bu birliktelikte mutlaka takıma yansır, bunun hakkında neler düşünüyorsun?
Mutlaka faydası oluyor. Kaç sene birlikte altyapılarda oynadık. Birbirimizi antrenmanda ve maç içinde motive ediyoruz. Birbirimizi tanıyoruz, ne yapacağımızı biliyoruz. Bu da takıma olumlu bir şekilde yansıyor.

Boş zamanlarında neler yapıyorsun peki ?
Kick-box yapıyorum. Onun dışında takım arkadaşlarımla vakit geçirmeyi seviyorum.

Bize zaman ayırdığın için teşekkürler İrfan. Son olarak sitemizi takip ediyor musun, bizimle ilgili düşüncelerin neler?
Aynen takip ediyorum. Özellikle transfer dönemlerinde alt ligler ve diğer liglere çok önem veriyorsunuz. İyi işler yapıyorsunuz, inşallah böyle devam eder. Ben de sizlere teşekkür ederim, iyi yayınlar.
Röportaj: Muhammed EKTİ

        Bugünkü konuğumuz Gençlerbirliği 'nin yetenekli ofansif orta saha oyuncusu İrfan Can Kahveci . U21 Milli takımımızda da for...