29 Mart 2016 Salı

Ankara'dır Ankaragücü!

        Ankara... Başkent sever gizlemeyi kendisini. Öyle hemen göremezsiniz güzelliğini. Bir ruhu vardır bu şehrin, ruhu güzeldir işte. Bundandır ki bir kere yolu düşen kolay kolay dolduramaz yerini. Ayazı titretirken, kader usulca bağlar ona sizi. Ben size Ankara'yı anlatamam belki ama Ankaragücü anlatır. Çünkü Ankara'nın silüetidir Ankaragücü.

        Daha el kadarken TV ekranında babamın kendisi gibi 10 adamla beraber giydiğini gördüğüm bu formanın hayatımın merkezine gelip oturacağını bilemezdim tabi. Yıllar geçtikçe ben büyüdüm, babamdan yadigar olan arma sevdası da içimde büyüdü benle beraber. Evet hiç şampiyonluk görmedim ama başım hiç eğilmedi şehrimin takımını desteklediğim için. Okuldaki çocuklar anlayamazdı, ben de o yaşta anlatamazdım zaten bu tuhaf bağlılığı. Ankaragücü iki yılda iki lig düştü ama başı hiç öne düşmedi taraftarının. Her zaman gururlu,her zaman güçlü .Ankara'nın gururudur Ankaragücü.


        106 yıllık tarihiyle koca bir çınar olan İmalat-ı Harbiye, kurtuluş savaşı dönemindeki katkılarıyla ülke siyasi tarihinde de önemli rol oynar. Çoğu bilmez ama sarısı yanmamış baruttan,l aciverti yanmış baruttan gelir. Ülke siyasetinin merkezinde cumhuriyet tarihinin her karışına şahittir kupa beyi. Şehirdeki her duvarda bir izi vardır koca çınarın. Ankara'nın mazisidir Ankaragücü.


        Son yıllarda rüzgar yalnızca keder taşıdı koca çınara. Camia içi çekişmeler gençlik parkında maçtan saatler önce toplanan binlerin ciğerini yaktı. Bir şehri gözyaşlarıyla düştüğü bu çukurdan çıkarabilecekler elleri ceplerinde izlediler bu trajediyi. Bir türlü duyulmadı şehri inleten "Sahipsiz Ankara" çığlıkları. Yine de taraftarı her zamanki gibi yanındaydı koca çınarın. Film Spor Toto 2.Lig'de kapalı gişe oynamaya devam etti ama acı bu şehrin çocuklarına hiç bu kadar derin vurmamıştı. Ankara'nın yarasıdır Ankaragücü.

        En sonunda bitmişti paraşütsüz düşüş. Ait olunan yerlere dönüş zamanı gelmişti. Tüm şehir kenetlendi, olmadı. Olsun dedik bu sene dedik, yine olmadı. Bu sene çok emindik olacağından ama olmaz belki de. Varsın olmasın bu sene de olmasın bin sene de olmasın biz yine tüm kalbimizle haykıracağız o sene bu sene diye .Hiç kesilmeyecek bu kentin çocuklarının sesi. Çünkü Ankara'nın umududur Ankaragücü. Çünkü Ankara'dır Ankaragücü...

Yazar: Utku YÜCEL

        Ankara... Başkent sever gizlemeyi kendisini. Öyle hemen göremezsiniz güzelliğini. Bir ruhu vardır bu şehrin, ruhu güzeldir işte. B...

22 Mart 2016 Salı

Röportaj: Vedat Muriqi (Giresunspor)


        Geçtiğimiz sezon Giresunspor'da dikkatleri üzerine çekmeye başlayan, bu sezon ise gol krallığı yarışında iddialı durumda olan Vedat Muriqi ile röportaj gerçekleştirdik. Röportajımızda Vedat ile kariyer planlarından Türk Futbolu'na kadar her şeyi konuştuk. Keyifli okumalar.

Öncelikle seni tanıyalım, futbola başlama hikayen nasıl oldu?
Ben bildiğiniz üzere Kosovalıyım. Kosova’da annemin isteği ve yönlendirmesiyle başladım futbola. Benim babam da futbolcuydu, ben 7 yaşındayken vefat etti. Babam sahada kalp krizi geçirdi. Annemin sayesinde başladım alt yapı takımlarında. Erkenden A takıma çıkışım oldu, kısacası futbola böyle başladığımı söyleyebilirim.

Seninle ilgili bir haberde okumuştum. Ayakkabı numaranın 48.5 olduğu ve ayakkabı bulmakta zorluk yaşadığından futbola başlarken baya sıkıntı olmuş. Bunu anlatır mısın bizlere?
Benim ayağım 48.5 numara. 48 bile olmuyor hatta. O dönemde Finlandiya’daki teyzem ve Avrupa’daki akrabalarım çok yardımcı oldu, ayakkabılarımı aldılar. Bir dönemde bayağı sıkıntı yaşamıştım ayakkabı konusunda, futbolu bırakmayı dahi düşünmüştüm.

Türkiye’ye geliş sürecini anlatır mısın?
Arnavutluk’ta idim, kampın ilk günü idi. Akşam beni menajerlerimden Rahman abi aradı, benim için Eskişehirspor ile görüştüğünü söyledi. Ben de çok kulak asmadım, inanmıyordum hatta. Gece yarısı bir daha aradı, ‘’Bilet aldık, sabah Eskişehirspor’un Antalya kampına gideceğiz’’ dedi. Şaşırdım ben de, Eskişehirspor’u, ligi iyi biliyorum. Orada da Türkçe konuşuyoruz, ülkeyi biliyorum yani. Benim için önemli bir şey. Eskişehirspor’un deneme kampına gittim, hoca Ertuğrul Sağlam idi. Yabancı kontenjanları dolu olduğundan bana sözleşme imzalatamadılar. Sonra Arnavutluk’a döndüm, kafamda futbolu bitiriyordum, geri dönmek zor oldu açıkçası. Aradan vakit geçti, Eskişehirspor’dan bir daha aradılar, takımın kamplarına katıldım. Ertuğrul hoca, tecrübe kazanmam için alt ligde oynamamın daha iyi olacağını söyledi. Giresunspor’a gittim.


Giresunspor’a transferin nasıl gerçekleşti?
Bu süreçler gerçekleşti, beni Giresunspor’a yönlendirdiler, ben sözleşme detayını filan hiç bilmiyorum. Hatta emin olun ne para konuştum, ne başka bir şey. ‘’Bana odamı gösterin’’ dedim, çünkü lüksüm yoktu, bir yerden başlamam gerekiyordu. Giresunspor maceram da öyle başladı.

Eskişehirspor’da denenmeye alındığın bir süreç oldu. Sence Eskişehirspor’da neden olmadı?
Ertuğrul hocam o süreçte yeterli bulamamıştır, başka bir şey düşünmüştür, o olabilir. Bir de yabancı kontenjanında olmam olabilir.

Bu sezon gösterdiğin performans ile Süper Lig takımlarının radarına girdin, Galatasaray ve Konyaspor ile anlaşma aşamasına kadar geldiğin yazıldı. Teklif var mıydı?
Transfer sürecinde kulüp başkanımızla ben görüşmüştüm. Başkanıma ‘’ Ya başkanım, Giresunspor’un menfaatleri doğrultusunda neyse onu yapalım.’’ dedim. Gidip de ‘’Başkanım bana teklif geldi mi, noldu, ne bitti?’’ diye sormadım hiç. Son güne kadar haberler çıktı, kendimi etkilememeye, takımıma vermeye çalıştım. Ama son gün bayağı sıkıntı yaşadım. İlk defa bu seviyeye geliyorum, bayağı sıkıntı çektim özellikle transferin son günü. Başkanımdan, kulüpten özür de diledim. Bildiğim kadarıyla Konyaspor’un ciddi bir teklifi vardı, ama kulüpler anlaşamadı anladığım kadarıyla. Giresunspor büyük bir camia, elimden geleni yapmaya devam edeceğim.

Türk futbolseverler ve otoriteler tarafından yeni ‘’Hakan Şükür’’ olarak lanse ediliyorsun. Bu durum hakkında ne hissediyorsun ne düşünüyorsun?
Hakan Şükür gibi büyük bir golcüye benzetilmem benim için onur verici, bu gerçekten önemli benim için. Türk futbolunun en önemli isimlerinden birisi tartışmasız.  Ama ben hiçbir şeyle yetinmem, elimden ne gelirse onu yapmaya devam edeceğim.

Resmi olarak Türk vatandaşlığına geçtin. Milli takımımızın forvetlerini nasıl buluyorsun? Milli takıma çağrılacağını düşünüyor musun? Euro 2016’ya çağrılma umudun var mı?
Milli takım büyük bir başarı elde etti, en son 2008’de gitmişti, ben de bir Kosova Türk’üyüm, bu duruma çok sevindim tabii. Milli takım forvet sıkıntısı yaşıyor, Burak Yılmaz da sakatlık yaşadı şimdi. Ama şunu unutmamak lazım takımın başında çok tecrübeli bir isim Fatih Terim var. İnşallah başarılı olur takım. Benim çağrılmam konusunda gelince, net bir şey hissetmiyorum. Çağrılırsam çok sevinirim tabii, Fatih hoca bunun kararını verecektir. Ama çağrılmazsam dünyanın sonu değil. Daha yolun başındayım, 21 yaşındayım. O seviyeye gelene kadar savaşacağım.


PTT 1.Lig’de gol krallığında güzel bir rekabet hakim. En çok beğendiğin forvetler kim?
Ayite’yi çok beğeniyorum. İnanılmaz bir forvet. Komple özelliklere sahip. Yine Pote’yi de çok beğeniyorum.

İki senedir bu ligde oynuyorsun. Karşılıklı oynarken en çok zorlandığın savunmacı kim?
Benim en çok zorlandığım oyuncu bizim takımdan Özgür abi. Çift kalelerde hocama söylüyorum bazen şakasına, ikimiz aynı takımda olalım diye. Özgür abi de çok hırslı oynuyor, ben de çok hırslı oynuyorum, çarpışacağız, birbirimizi sakatlayacağız diye korkuyorum. Gerçekten çok kaliteli. Gaziantep BBSK’de Raspopovic çok iyi, ona karşı biraz zorlandım. Yine şimdi bizde olan, ilk devre Alanyaspor’da oynayan Emrecan’a karşı zorlanmıştım. Hüseyin Kalpar hoca, beni tutmasını söylemiş, bayağı zorlanmıştım ona karşı.

Örnek aldığın bir isim veya idolün var mı?
Beğendiğim futbolcular illa ki var, ama idol olarak gördüğüm yok

Vedat Muriç’in gelecekle ilgili hedefleri nelerdir? Nerede göreceğiz Vedat’ı?
Benim hedefim, tabii ki gönlüm Avrupa’nın önde gelen kulüplerinde oynamak, istikrarlı oyuncu olmak, yine gol krallıkları için savaşmak. Ama hayallere çok kapılmam ben. Gün gün yaşamaya bakıyorum. İnşallah istediklerimiz gerçekleşir.


Sence PTT 1.Lig’in zorlukları neler?
PTT 1.Lig’in zorluğu güce ve mücadeleye dayalı olması. Süper Lig ile PTT 1.Lig’in farkını ben Fenerbahçe ile oynadığımız maçta anladım. Fenerbahçe maçında, rahat dönüyorum ama adamlar alanı kapatıyor, ne pas verebiliyorsun, ne şut çekebiliyorsun. PTT 1.Lig’de dönemiyorsun, döndüğün an zaten sonuçlandırıyorsun bir şekilde. İki ligin farkı bu bence. Süper Lig’de alanı kapatma işini çok iyi yapıyorlar, PTT’de müthiş mücadele oluyor.

Milli takım teknik direktörü Fatih Terim ya da kurmaylarından seninle irtibata geçen oldu mu?
Erkan hocam vasıtasıyla Abdullah Ercan hocayla görüşmüştük. Abdullah hoca her konuda çok yardımcı oldu ama şu anda hala Türk statüsünde oynayamıyorum. Türk statüsünde oynamam için bir kere milli formayı giymem gerekiyor. Abdullah hoca ile görüşmüştüm yani, Fatih hoca ile bizzat görüşmedim.

Akıl hocan, kariyerine yön veren, önemli kararlar alırken danıştığın birisi var mı? Varsa bu kişi kim?
Var. Amcam Bahtiyar Muriqi. Kosova’da yaşıyor şu anda. Babam dediğim gibi ben 7 yaşında iken vefat etti. Amcam çok çilemi çekti. Ben çocukken, altyapıdayken hocayla sıkıntı yaşadım, ağladım, bıraktım futbolu. Amcam biraz zaman geçtikten sonra beni yeniden futbola döndürdü. Nasibimde de varmış demek ki. Amcam maçlarıma gelemiyor fazla, uçak fobisi var bir de. Bu sezon Manisa’daki Göztepe maçına arabayla geldi. Bir de hiç unutmuyorum, benim Türkiye’deki dönüm maçına geldi. Geçen sene Erkan hocanın ilk geldiği dönem, Antalyaspor ile 1-1 kaldığımız maç vardı. O maçta kadroya girdim, amcama ‘’Gelme, oynayacağım bile belli değil.’’ dedim. Bir de yabancı olduğu için Passolig sıkıntısı var, ‘’işine bak sen’’ dedi geldi. 81’de oyuna girdim 93’te gol attım. Türkiye kariyerimin ilk golüydü ve önemli bir maçtı benim için. Amcam da uğurlu gelmiş oldu. O maçtan sonra gollere başladım, bugün Türkiye kariyerimin devam etmesini sağlayan goldür o.

Giresunspor, başkan Mustafa Temel Bozbağ ve hocan Erkan Sözeri senin için ne ifade ediyor?
Giresunspor, geçen sene ben oynamazken, kadroya giremezken bile ona rağmen bana destek veren bir kulüptü. Taraftarı, yöneticisi hep arkamda durdular. Bu kulübün arması benim için büyük. En kötü zamanımda bile bana sahip çıktılar, bugün başarımın en büyük sebebi bu camia. 
Başkan, bana her zaman ‘’Evladım’’ diye seslenir. Arkadaşlar arasında şaka olur, bana hep derler ‘’senin baban Erkan Sözeri ile başkan’’ diye. Başkan geçen sezon sonu beni odasına çağırdı, ben içimden ‘’Eyvah, bitti Giresunspor macerası ‘’ diye düşünüyorum. Başkan, benden memnun olduğunu söyleyip 2 yıl sözleşmemi uzatmak istediğini söyledi. Geçen seneki performansımdan dolayı gönderse hakkıydı belki sahip çıktı, emeği büyük. Yine Erkan hocamı konuşmaya bile gerek yok. Bende yeri çok farklı, benim için emek verdi, hep destek oldu. Her zaman desteğini arkamda hissedeceğim.

Giresunspor taraftarına ve takipçilerimize söylemek istediklerin var mı?
Giresunspor taraftarı benim hep kalbimde, bana ilk günden beri sahip çıktılar, bireysel olarak onların beklentisini karşılamaya çalışıyorum. Size de röportaj için çok teşekkür ediyorum. 

Not: Röportajı gerçekleştirmemizde büyük emeği olan Cenk Tekelioğlu'na teşekkürler.

        Geçtiğimiz sezon Giresunspor'da dikkatleri üzerine çekmeye başlayan, bu sezon ise gol krallığı yarışında iddialı durumda olan...

10 Mart 2016 Perşembe

Röportaj: Bülent Uygun

        Özellikle Sivasspor'da önemli işlere imza atan, şu anda Katar'ın Umm Salal takımını çalıştıran tecrübeli teknik adam Bülent Uygun ile röportaj yaptık. Röportajımızda Türk Futbolu ve Bülent Uygun merkezli konuştuk. Yine yaklaşık bir ay içerisinde piyasaya sunacağı kitabının içeriğini ilk olarak bizlere anlattı. Herkese keyifli okumalar.

Merhabalar Bülent hocam. Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Sizinle ülkemiz futbolu ve Bülent Uygun’u konuşmak istiyorum.
Merhabalar.  Güzel röportaj olacağına inanıyorum. Senin de emeğine teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunarım.

Teşekkürler hocam. O zaman başlayalım konuşmaya. Scouting sistemi ve kulüplerde psikolog bulundurulması ile ilgili düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum. Futbolumuzda iki alanında güçlenmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bilimi, futbolun doğasıyla birleştirenler her zaman başarılı olacaktır. Çünkü sistem ve kurumsallıkla hareket ettiğiniz zaman başarı kaçınılmaz oluyor. Scouting sistemi, gözden kaçan bilinmedik yeteneklerin ortaya çıkması ve mevcut oyunculardan yüksek performans alma adına çok önemli bir sistemdir. Kurumsal kulüplerin en önemli parçalarından birisidir scouting departmanı. Bunla bağlantılı olarak ‘’Wyscout’’ programı kulüplerin bünyesinde olması gerekir. Ve bu program sayesinde dünyanın dört bir yanındaki futbolcuların takip edilmesi kolaylaşıyor. Scoutların seçimiyle birlikte yapılan bu transferler başarıyı da getirecektir. Yani scoutingin önemi tartışılmaz derecede önemli benim için de.
Futbol, hepimizin bildiği gibi psikolojik bir savaş. Futbol, kavga, stres, taktiksel savaşlar, takım içerisinde oluşan entropi, bir şehrin ve camianın bütün yükümlülüğünü gencecik bedenlerin üzerine yüklemişsiniz. Ve bu ortamdan başarı çıkartmalısınız, bu başarıya ulaşırken de vereceğiniz psikolojik savaşlar. Yani psikologların da futbolda görevlendirilmesi gerekiyor. Oyuncunun psikolojik durumlarını da teknik direktöre vermemek gerekir, kulüplerimizin kurumsal yapısı hiçbir zaman üst seviyeye ulaşmadığından dolayı, hocaların bile psikologa ihtiyacı oluyor.

Unutulmaz bir sezon yaşadığınız, şampiyonluk kovaladığınız Sivasspor, bu sene küme düşme adaylarından birisi. Bu süreç nasıl gelişti, siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok büyük üzüntü duyuyorum tabi Sivasspor’un durumuna. Bazen futbolda inişler, çıkışlar oluyor. Sakatlıklar, futbolcu kadrosu, futbolcuların bazılarının doyuma ulaşması, antrenör-futbolcu uyuşmazlığı gibi gerçekler olabiliyor. Yönetimsel anlamda başarısızlık diyemeyeceğim, çünkü bence Türkiye’nin en başarılı 2-3 yönetiminden birisidir Sivasspor yönetimi. Her zaman hocasına güvenen ve arkasında duran bir yönetim anlayışına sahip.  Sivasspor’un bu sezon ligde kalması en büyük hayalim. Ligde kaldığı takdirde yeni sezonda yapılacak doğru bir planlamayla eski günlere doğru hareket edeceğini düşünüyorum. İnşallah hayallerimiz gerçekleşir.

Birçok takımda teknik direktörlük yaptınız. Sivasspor’un yeri tabii ki farklıdır sizde. Sivasspor dışında en çok keyif aldığınız takım hangisi?
Sivasspor’da yaşadığımız başarılar çok farklı tabii, orayı anlatmakla bitmez. Sivasspor’da 38 yıl boyunca kayyuma kalan bir takımı almak, oradan bu takımı Avrupa’ya götürmek, tesisinden şehir yaşantısına kadar bütün olgusuna dokunmak açıkçası yüreğimizin en güzel yerinde olmasını sağladı Sivas’ın. Aynı şekilde Eskişehirspor’da çok büyük keyif, haz aldım. Sevginin bütünleştiği bir taraftar topluluğuyla buluşma noktasıydı Eskişehirspor. Taraftar, camianın geçmişteki başarıları ve gelecek planları çok iyi örtüşmüştü benim düşüncelerimle. Küme düşmemeye oynayan bir takım olarak almıştık Eskişehirspor’u, Başakşehir maçı ile başlayan serüven, UEFA ile sonuçlanan duruma getirdiğimiz bir ortam olmuştu. Maalesef kumpasçıların kurduğu planlardan dolayı bu hikayemiz engellenmiş oldu ama ben sadece ara verdiğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki zamanlar içinde onların hayal ettiklerini, taraftar ve camia olarak başaracağımızı düşünüyorum. Eskişehirspor’un önümüzdeki senelerde o şampiyonluk kupasıyla şehrin içinde kutlama yapacağına inanıyorum. Eskişehir buna layık.  Bu iki şehir de aldığım sinerji beni tarif edilemez mutluluklara ve başarılara götürdü. İki kulübün de Süper Lig şampiyonluğunu hak ettiğini düşünmekteyim. İki kulübün de şimdiki durumuna çok üzülüyorum.

Futbol hayatınızdan beri lakabınız Asker Bülent'e çıktı. Bu lakabı almanıza neden olan asker selamını bizlere anlatır mısınız?
Fenerbahçe’ye transfer olduğumda TSYD maçları vardı. Maçlara çıkmadan önce rahmetli Güven Sazak başkanla konuşurken ‘’Bülent’im, gol atarsan gel bana selam ver.’’ dedi. Ben de o gün televizyonda şehit düşmüş askerimizin evladının babasına selam verdiği haberini görmüştüm. Çok duygulanmıştım. Maçtan sonra da gol atınca selam verdim. Bu selam her maçtan sonra taraftarın da isteğiyle sürekli hale geldi. 1994 yılı terörün en şiddetli olduğu zamanlardı. Ben de o sezon 22 gol atıp gol kralı olarak bu selamı taçlandırmış oldum. Bu selam, benimle özdeşleşmiş gibi oldu. Sonrasında antrenörlüğe geçtikten sonra aldığımız başarılardan sonra da takımın komutanı gibi bize de o lakabı taktılar. Böylesine özel bir lakabı taşımak benim açımdan mutluluk verici.

Sakaryalısınız, Kocaelispor’da senelerce forma giydiniz, şampiyonluk yaşadınız. İki büyük camia maalesef alt liglerde. Takımların bu durumunu neye bağlıyorsunuz ve ne hissediyorsunuz?
Futbolun beşiği neresi diye sorsan bana, Sakarya-Kocaeli-Bursa ve Trabzon derim. Buralar futbolcu merkezidir. O zamanlarda oyuncu çıkmasının sebeplerine baktığımızda Bursa’da Hasan Bora’nın, Sakarya’dan rahmetli Ekrem Karaberberoğlu’nun, Trabzon’da Özkan Sümer ve Ahmet Suat Özyazıcı’nın, Beşiktaş’ta Serpil Hamdi Tüzün’ün, Gündüz Tekin Onay’ların birlikte başardığı bir sistemin ürünleriydi hep. Bir zamanların yıldızları, herkesin gıpta ile baktığı oyuncuların nedeni bu isimlerdi. Fakat şimdi bu tarz duayenlerin olmamasından dolayı alt yapılardan futbolcu yetişmiyor. Yanlış transfer politikaları, hoca seçimlerindeki yanlışlıklar, alt yapıya yapılmayan yatırımlar bu takımların durumunu tetiklemiş, çoğu takımı kapanma noktasına getirmiştir. Allah’tan taraftarlar çok büyük ki, bu krizler, kaoslar aşılabiliyor, o yönde hareket ediliyor. Ben inanıyorum ki iki büyük camia da ilerleyen zamanlarda ayağa kalkacak ve Türkiye Ligi’ne damgasını vuracaktır. İnşallah iki takım da yakın zamanda Süper Lig’e gelir, yönetimsel bazda yapılan hatalar da artık yapılmaz.

Bildiğim kadarıyla bir kitap yazma aşamasındasınız. Kitabınızı bize anlatır mısınız biraz?
Kitabımızın adı ''Bülent Uygun Futbol Antrenman Bilimi ve Performans Dirilleri''. Kitabımız bir nevi, antrenör ve teknik adamların el kitabı gibi olacak. Uygulayabileceğimiz taktikter, sistemler, idmanlar onun dışındaki driller. Sezon başında ve devre arasında yapabileceği testler, uygulayabileceği antrenman metotlarından tutun da, takım içindeki oluşabilecek entropinin engellenmesi, bir sezonun planlanması gibi bu kitabın içinde belli başlı konular olacak. Genel kuvvet, dayanıklılık kuvveti, çabuk kuvvet, süratte dayanıklılık gibi çok kapsamlı ve çok yararlı bir kitap olacağını düşünüyorum. Sadece antrenör ve teknik adamlar için değil, spor yazarları ve taraftarların da okuyabileceği bir kitap olacak. En azından futbola daha bilinçli bakılabilmesi açısından yararlı ve keyifli bir kitap olacağını düşünüyorum. Yıllarca profesörler bu konuda emek verdiler, kitap yazmaya çalıştılar dolayısıyla yazma işini bu sefer sahanın içerisinde olan, 15 sene profesyonel futbolculuk yapan ardından da 10 senedir teknik direktörlük yapan, işin içindeki birisi tarafından yapılan bir kitap olacak. Görselin, bilimin, taktiğin ve sistemin hepsini birleştirip, yorumumuzun katıldığı bir kitap. İnşallah çok keyifle okuyacaklardır. Güzel bir hizmet verebilirsek bu da bize onur verir. Kitap Dünya şampiyonluğu yaşamış Parreira, UEFA şampiyonluğu yaşamış Fatih Terim ve Yılmaz Vural, Güvenç Kurtar gibi önemli hocaların en güzel taraflarından alarak, onları yorumlayarak, hissederek yazdığımız bir eser oldu.

Yurt dışına ülkemiz teknik direktörleri gitmiyor. Bu konuda hocalar sorumluluk almaya mı korkuyor, acaba başka nedeni mi var? Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sevgili Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş hocalarım yurtdışında çalıştılar, tabi yaptığı kariyerin başarısıyla birlikte onlara bu konuda talep geldi. Bu taleple birlikte onlar belli süreçte çalıştılar. En büyük problemimiz malum Dünya’da yabancı dil bilmeyen, konuşmayan tek ülke biziz. Ve yabancı ülkeye gittiğimizde yaşadığımız en büyük sıkıntının ana nedeni dil konusu. Dolayısıyla bu sıkıntıyla birlikte marketing dediğimiz olayları maalesef biz yapamıyoruz. Ligimizi bile Avrupa’da hiçbir yere pazarlayamadığımız bir ortamda Çin bugün, 1.2 Milyar Dolar’a kendi liginin TV gelirlerini satarak, sponsorunu sağlamış durumda ve Dünya’nın en önemli oyuncularını transfer ediyorlar. Biz maalesef kendi içimizde kısır döngüdeyiz. Bu da büyük bir etken. Bununla birlikte Ortadoğu’da çalışan ilk teknik direktör olmam münasebetiyle de, aldığımız bu kısıtlı imkanlarla yaptığımız Katar tarafından görülen mucizevi başarı hikayesi burada da Türk hocalarına karşı ilgi ve alakayı arttırdı açıkçası. Önümüzdeki senelerde birçok Türk hocanın burada çalışacağını düşünüyorum. Yine Türkiye’deki menajerler Avrupa’ya açılmadığı için, hocalarımız da kendisini Avrupa’da sunamayacağından dolayı, hocalarımıza da bu yönde transfer teklifi gelmediği düşüncesindeyim. Bir de Türkiye şartlarında kazanılan para, Avrupa şartlarından daha iyi. Bu da tercih etmeme sebeplerinden birisidir diye düşünüyorum.


Türk futboluyla ilgili düşünceleriniz, projeleriniz, planlarınız var mı? Bizlere açıklar mısınız?
Benim de düşüncelerim var. Kendimce futbolumuzun kurtuluş reçetesi bu. Öncelikle 3. Lig'in askerlik yasasına dahil edilmesi lazım. Kulüplerin, futbolcuların ve teknik direktörlerin vergilerini kendilerinin ödemesi, kulüplerin yasalar çıkartılarak devletin desteğiyle vergi affı getirilerek sıkıntılardan muaf edilmesi, futbolcu huzurevi kurulması, hakemlerin profesyonelce yetiştirilmesi, alt yapı hocalarının maaşlarının futbol federasyonu tarafından verilmesi, alt yapıya yatırım yapma mecburiyeti, kulüplerin yöneticilerinin o sezonki harcamalarının gelir-gider dengesini bozan fazlalığı kendilerinin yapması, federasyon seçimlerinde delege sistemlerinin komple değişmesi gibi. Bence ilk olarak bunları yapmalıyız. Bunları ne zaman hayata geçirirsek, futbolumuzun adım adım kalkınacağını düşünüyorum.

Gelecekle ilgili beklentileriniz neler? Bülent Uygun Türkiye’ye dönecek mi, yoksa Katar’da devam edecek mi? Başka hedefleriniz var mı?
Katar’da 3 sezondan beri aynı takımda devam ediyorum. Burada da 15 gün önce ayrılacağıma dair beyanatta bulundum. Çünkü yeni hedefler, yeni başarılar istiyorum. Benim hedefim burada şampiyon olmak, Emir kupasını kazanmak, aynı zamanda Asya kupasını kazanmak. Bu şartların oluşabileceği, kadro yapısının, sistemin oluşturabileceği bir takım olursa öyle bir takıma geçmek istiyorum. Dubai’den bir takımdan teklif var, ama Türkiye’ye dönmem için Anadolu’dan şampiyon olacağına inandığım, taraftarıyla, yönetimiyle, kulüp vizyonuyla benim örtüşebileceğim bir camiaya gitmek isterim. Onun dışında Türkiye’ye dönmeyi pek de düşünmüyorum. Çünkü yazdığım kitabın sonlarına geldim, bir ay sonra çıkacak kitabım. Şu anda süreci taçlandırmakla ilgili pozisyonu düşünmekteyim. Allah hayırlı ve başarılı olacağımız bir takıma gitmeyi nasip etsin.

2022 yılında Katar’da yapılacak Dünya Kupası ile ilgili gördükleriniz, görüşleriniz neler? Kısacası o ortamı bize anlatır mısınız?
Emir Al Thani Katar’ı hayaller ülkesi yapmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. 2022 Dünya Kupası için ülkede resmen seferberlik ilan edilmiş durumda. Dünya Kupası’nı Basra körfezinin üzerine inşa edilecek statta final oynatmayı hayal ediyorlar. Çok fantastik bir Dünya Kupası olacağını düşünüyorum. Bu kupa finali için hayalim Türkiye ile Katar arasında olması. Bu organizasyon Müslümanların, Dünya’ya kendisini tanıtma, gösterme, anlatma için çok önemli olacak bence. Allah utandırmasın.

Süper Lig’i ve PTT 1.Lig’i takip ettiğinizi düşünerek soruyorum. Liglerimizden beğendiğiniz, Katar’a veya gideceğiniz takıma götürmeyi düşündüğünüz bir oyuncu var mı?
Tabii ki takip ediyorum, maçların çoğunu izlemeye çalışıyorum. Geçeceğim takım belli olsun, o takımın şartlarına ve durumuna göre Türkiye’den mutlaka transfer yapmak istiyorum. Hatta benim takıma Mersin İdmanyurdu’ndan Nakoulma’yı almayı çok istedim ama kulübü 2 milyon Euro isteyince biz o kadar veremedik. Yine Sivasspor’dan Aatif’i istemiştim ama anlaşamamıştık.

Sizin oynadığınız zamandan bir kadro oluştursanız, bu kadroda kimler yer alır?
Rüştü Reçber, Recep Çetin, Uche, Popescu, Hakan Ünsal, Aurelio, Rıdvan Dilmen, Sergen Yalçın, Oğuz Çetin, Hagi, Ogün Temizkanoğlu, Abdullah Ercan, Bülent Korkmaz, Alpay Özalan, Hami Mandıralı, Tanju Çolak, Aykut Kocaman ilk aklıma gelenler. Hepsi müthiş yeteneklerdi. Onları izlemek de onlarla mücadele etmek de çok güzel duygulardı.
Rıdvan’a ne kendi doydu ne de biz doyduk, o gerçekten harikaydı. Ben bu kadar kaliteli oyuncunun bulunduğu ligde orta saha oyuncusu olarak gol kralı olmuştum. Enteresan ama Allah nasip etmişti.

Ülkemizde futbol okullarının sizce önemi nedir? Sokak futbolundan farkı nedir?
Futbol okuluyla sokak futbolu çok farklıdır. Birinde eğitim alırsın, diğerinde doğaçlama oynarsın, birinde pozisyon almayı, markaj yapmayı, kademeye girmeyi öğrenirsin, diğerinde yeteneğini asice ve özgürce sergilemeyi. Futbol okulunda statlarda göreceğin baskıyı nasıl kaldırabileceğini, nasıl üstesinden gelebileceğini öğrenirsin, maçın yıldızı olman gerektiğini, ilke- inkılapları, yemek yemeyi öğrenirsin. Diğerinde taştan ekmeğini çıkartmayı, kavga etmeyi, kazanmak için savaşmayı öğrenirsin. Okulunu da görmek lazım, sokakta da oynamak lazım. Futbolcu olarak doğulur, Allah vergisi yetenek önemlidir ama futbolcu olmak için çok çalışmak, istemek ve uğruna savaşmak gerekir.

Son olarak röportajı okuyanlara ve takipçilerimize ne söylemek istersiniz?
Öncelikle sana ve siteniz Transfer Merkezi'ne çok teşekkür ediyorum. Keyifli bir röportaj olduğunu düşünüyorum. Futbolumuzu iyi yerlere getirmek için birlik olmalıyız. Bunda herkesin payı var, saha içindeki bizlerin de, saha dışındaki sizlerin de. Takipçilerin kendi bilgisini, eğitimini, sevgisini ve kalitesini yansıttığı yer bu sitelerdeki yorumlarıdır. Bir sitenin kalitesini de gösteren takipçileridir. Buradan tüm takipçilerinize sevgi ve saygılarımı iletiyorum. İki tane de sözüm var onu söylemek istiyorum. Birincisi ‘’Adalet adalet diye bağıran adaletsizlerin yanında durmaktansa, adaletsizce ölmeyi tercih ederim. Gerçek adaletin de kendi vicdanları olduğunu bilmeyenlere de güler geçerim. ‘’ İkinci sözüm ise ‘’ Esaret ile cesaret arasında sadece bir c harfi vardır. Esaretini kır, cesaretinle başar ki tarih seni hep iyi olarak ansın.’’ Herkese selamlar. 

Röportaj: Hüseyin KARABACAK

        Özellikle Sivasspor 'da önemli işlere imza atan, şu anda Katar'ın Umm Sala l takımını çalıştıran tecrübeli teknik adam  Bü...

8 Mart 2016 Salı

Röportaj: Cihat Arslan (Akhisarspor)

        Rakiplerine göre oldukça mütevazi bir bütçeyle kurulan kadrosuyla oldukça güzel işler yapan ve lig sıralamasında üst sıraları zorlayan Akhisar Belediyespor'un başarılı teknik adamı Cihat Arslan ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Buyurun, hep birlikte okuyalım.

Öncelikle Akhisar Belediyespor'un başarısını konuşalım, Akhisar Belediyespor ligimizin az maliyetle kurulan kadrodan en iyi verimi alan takımlarından biri. Bu başarıyı ne bağlıyorsunuz?
Ben sevgi ortamına bağlıyorum ve işimizi iyi yaptığımızı düşünüyorum. Ben sadece kendi adıma söylemiyorum, tüm camia adına söylüyorum. Başkan ve yönetim kurulu bir kere ekonomiyi çok doğru kullanıyor, parayı doğru kullandığınız takdirde zaten sorunların genelini halletmiş oluyorsunuz, yani başarıda birinci önceliği yönetime vermek lazım. Bu yönetime yanaşma, yardakçılık yapma değil, işin gerçek realitesi bu. Yani parayı doğru kullandıkları için maddi olarak takım üstünde hoca daha fazla otorite sağlayabiliyor. Bizde doğru işler yapmaya çalışıyoruz; antrenman modellerimiz var, futbolcularla hem otorite hem sevgi ortamı kuruyoruz. Onları ben anladığımı düşünüyorum, onlar da beni anlıyor. Ben çok diyalog kurmam ama baktığım zaman onlar diyor ki ''hoca bunu ister, bundan rahatsız olur'' yani ben kendimi rahat ifade edebildiğim için oyuncularımla iyi anlaşıyoruz. Böyle olunca çok şükür arkası geliyor.

Akhisar Belediyespor özellikle yabancı transferlerinde çok başarılı. Mesela geçmişte Gekas ve Niasse örneği var, bu sezon da futbol severler Douglao ve Rodallega transferini çok başarılı buluyor. Bu transfer hakkında düşünceleriniz neler?
Burada konu yine ekonomiye geliyor, paramız kısıtlı olduğu için harcayacağımız yer için ince eleyip sık dokuyoruz. Biz az parayla kaliteyi bulmaya çalışıyoruz. Her sene doğru transfer yapılmaya çalışılıyor. Mesela bu isimlerin dışında Caner müthiş oynadı, transferin son gününde kadromuza kattığımız Landry N'Guemo büyük katkı yaptı. Milan Lukac mesela çok düşük maliyetle geldi. Yani nokta atışı yapmaya çalışıyoruz. (Cihat Arslan ekleme yapıp bu sezon transfer edilen futbolcuların hepsinin bonservissiz geldiğini, sadece Milan Lukac için 40-50 bin Euro ödendiğini söylüyor.)

Bu transferleri yapmadan önce takip ettiniz mi? Scout ekibiniz var mı?
Scout ekibimiz yok, biz kendimiz izlemeye çalışıyoruz. Geçen sezon Şanlıurfaspor'dan ayrıldıktan sonra Avrupa'ya çok gittim, Brezilya'ya gittim. Oralarda portföy oluşturmaya çalıştım ayrıca bu sezon da fırsat buldukça mesela cuma günü maçlarımız olduğunda cumartesi ve pazar günleri Avrupa'ya oyuncu izlemeye gidiyorum. Tek başımıza çalışmıyoruz, yardımcı hocalarımız var. Onlarda yabancı transferlerinde büyük katkı yapıyor, ekip işi yani bu.

Akhisar Belediyespor'la sene başındaki hedefinizle, şimdiki hedefiniz arasında fark var mı?
Var tabi. Ama ben ilk yarı 25 puan yapalım, 25 puanın üstüne çıkalım hep benim bir hayalim var diyordum. Bu söylediklerim Akhisar Belediyespor'daki ilk röportajlarımda da var. Tabi ki Süper Lig'de mücadele ediyorsanız ilk hedefiniz ligde kalmaktır Anadolu takımları için. Ama biz ilk yarı 25 puan yapınca, takımda taşlar yerine oturunca hayal kurmaya başlıyorsunuz o zaman. Ben bunu çocuklara da söyledim, dillendirdim. ''Benim bir hayalim var'', ''Benim bir hayalim var'' Akhisar Belediyespor'la. Bu sene başarılı olacağız seneye Avrupa'yı kovalayacağız diye. İş bu sene döndü biraz, ama yine de erken. Çünkü rakiplerimiz çok zorlu. Tabi baktığımız zaman rakiplerimizin arasında yine en düşük maliyetle kurulan takım biziz.


Akhisar Belediyespor'un kendine ait bir stadı yok, tabiri caizse her maç deplasmana çıkıyorsunuz. Bazen Balıkesir'de, çoğu zaman Manisaspor'un stadında oynuyorsunuz. Bunun dezavantajları neler?
Bize her yer deplasman. Ben en çok Akhisarlı gençler ve çocuklar adına üzülüyorum. Siz takımsanız ve iyiyseniz her yerde oynarsınız, problem değil. Ancak kendi stadınız olsa bütünleşebilmek adına çok önemli, ayrıca ben bu kadar iyi giden bir takımın taraftar profilinin de ortaya çıkacağını düşünüyorum. İşte aileler kendi ilçesinde çocuklarını maça götürecek, gençler gelecek. Kendi ilçesinde futbolcuları daha çok görecekler ve daha fazla beraber olacaklar. Yani bir Akhisarspor bilinci ortaya çıkacak. Ben stadı bunun için önemsiyorum.

PTT 1. Lig'de çalıştınız, Süper Lig kariyeriniz geçen sezon Balıkesirspor ile başladı ve bu sezon Akhisar Belediyespor'dasınız. Bu iki lig arasında farklar neler?
Bir kere yabancı futbolcuların belirleyiciliği var, bu bir. İkincisi ise Süper Lig'de biraz daha pozisyon oyunu oynanıyor, yani pozisyon alma, doğru durma vs gibi. Herkes kendini biraz daha fazla tartıyor bu ligde. PTT 1.Lig'de ise mücadele gücü daha yüksek, anlık gidiş gelişler fazla oluyor. Bence ikisi arasındaki en büyük fark bu. Ayrıca Süper Lig'in taktik bilinci daha yüksek, 1. Lig'in de mücadele gücü yüksek.
Süper Lig'e alışma döneminiz oldu mu?
Ben her yerde aynı işimi yapmaya çalışıyorum. Tabi Süper Lig'de biraz rakipleri tanıma da, oyuncuları daha canlı olarak tahlil etme şansımız oldu. Belki bu yönden bize bir katkısı oldu Süper Lig'in. Ben 2B'de de, 1.Lig'de de çalıştım. Süper Lig'in diğer liglere göre çalışma ortamı daha kolay, o yüzden adaptasyonum kolay oldu.

Cihat Arslan'ın gelecekteki hedefleri neler? Gelecekte 4 büyüklerde, Milli Takımımızda ya da Avrupa'da çalışmak ister mi?
Çalışmak isterim tabi ki. Ama bizde nerdeyse hoca anlamında 5 bin kişilik potansiyelden bahsediliyor. Burada ki rekabetin yurt dışına da taşmasını istiyorum teknik direktörler anlamında. Yani biz hep kendi içimizde rekabet ediyoruz ama bu rekabeti Avrupa'ya da taşımamız lazım Türk teknik direktörleri olarak. Bu yüzden 1. hedefim Avrupa. Avrupa derken Liverpool, Manchester United, Chelsea demiyorum. Benim gelişimime katkı yapacak, aynı şekilde benim de oraya bir şeyler verebileceğim, alabileceğim bir kulüp olmalı. Ben orada kendime bir şey katabilirsem o zaman kendi ülkeme de daha çok fayda sağlayabileceğimi düşünüyorum. Cihat Arslan'ın ilk hedefi bu. Milli Takım keşke olsa, bizim hayalimiz bu. Bu millete hizmet etmenin en büyük yolu Milli Takım. Bayrağımız var, marşımız var. Milli Takım herkes için ideal. Ancak benim öncelikli idealim Türk insanına, Türk gençliğine hizmet edebilmek. Onlar adına bir şeyler yapabilmek, ben bunu planlıyorum kafamda. Bu 5 sene sonra olur, 10 sene sonra olur, belki hiç olmaz. Ama benim böyle bir hayalim var. Çünkü spor yapamadığından dolayı üzülen, hayalini gerçekleştiremeyen her çocuk için üzülüyorum, bunu samimi söylüyorum. Onun için benim hayalim kendimle sınırlı değil.

Bu sezon seyirci ve yorumcularda ciddi olarak hakem eleştirisi var. Sizin bu sezon ki hakemlerin performansı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Herkes hata yapabilir. Bu yorumcu olur, futbolcu olur, teknik direktör olur, hakem olur. Türkiye'de hakemlerin işi çok zor. Sahadaki 22 kişi yani hepsini aynı kefeye koymayalım ama büyük çoğunluğu hakemleri aldatmak için 90 dakika uğraşıyor. Bu nedenle burada sağlıklı bir şey çıkmaz. Hakemlerin üstünde de baskı oluyor, tek başına hakemler suçlu ilan etmek bence yanlış. Bu ortamda hepimizin suçu var.

İzmir'de hem Göztepe'yi hem de Karşıyaka'yı çalıştırdınız. Sizin gözünüzden bu iki takımın rekabetini ve İzmir futbolu hakkındaki görüşlerinizi alalım?
İki çok büyük camia. Ben Karşıyaka'da 3 sene de futbol oynadım. 1912'de kurulmuş, armasında ay-yıldız var ve arapça kaf-sin kaflar var. Cumhuriyetten önce kurulmuş, çok büyük bir camia. Biz Göztepe'yi hep rekabet ettiğimiz bir takım olarak görüyorduk, ama ben içine girince çok büyük bir takım ve camia olduğunu anladım. İlk anlaştığımda müzesini gezdim, A Milli Takım'a 7 oyuncu vermiş ilk 11'de. 11 kişinin 7'si Göztepe'den. Avrupa'da ilk defa yarı final oynayan, çok saygı duyulması gereken bir kulüp. Karşıyaka benim ilk göz ağrım. Bana bir takım tut dense Karşıyaka'yı tutardım, o kadar seviyorum. Karşıyaka çok büyük bir camia ama maalesef son zamanda doğru yönetilemedi diyelim, maddi sıkıntılar yaşadı. İnşallah o zor durumdan kurtulur. Ege ve İzmir futbolunun ben Türk futbolunda çok büyük çığır açtığını düşünüyorum geçmişte. Stad olsun, tesis olsun kesinlikle daha çok desteklenmeli ve yatırım yapılmalı. Çünkü İzmir futbolu kalkınırsa Türk futboluna çok büyük yansıması olacağını düşünüyorum. Taraftar profili düzgün, hem şehir çok düzgün ve kulüplerde çok büyük marka. Yani İzmir futbolunu dar boğazdan çıkartabilirsek bunun yansıması Türk futboluna çok olumlu olur.

Taraftar demişken, Passolig hakkındaki düşünceleriniz neler?
Bir kere disiplin altına alma açısından, holiganizm diyorlar ya şiddete başvuran taraftarları önleme açısından düzgün bir uygulama olduğunu düşünüyorum ama 8 yaşındaki çocuktan bile Passolig isteniyor. O zaman stada girişlerde sıkıntı yaşanıyor, insanlar aileler olarak her an buna sahip olamıyor. Bunun bir daha gözden geçirilmesi lazım. Olumlu tarafı da var olumsuz tarafı da.


Hem futbolcu, hem teknik direktör olarak şampiyonluk yaşadınız. Mutlaka güzel bir duygu, bir de duygularınızı sizden alalım?
İnsanın yaptığı işte başarılı olması kadar zevk veren başka belki bir şey yok. Mesela siz de kendi mesleğinizde başarılı olduğunuz zaman o hazzı nasıl hissediyorsanız şampiyonluk böyle bir şey. ''Evet biz başarılı olduk, bir sezon emek verdik ama başardık''. Yani başardık demek çok güzel bir şey, şampiyonluk böyle bir şey.

Hem futbolculuk kariyeriniz olsun, hem teknik direktörlük olsun birçok camiada forma giydiniz ve çalıştınız. Birçok camiayı tanıyorsunuz. Sizin Türk futbolu hakkında düşünceleriniz neler? Türk futbolundaki en büyük sorun ne?
Bir ekol olamadık, bunun üzüntüsündeyim. Yoksa Dünya 3.lüğü yaşadık, UEFA Kupası ve Süper Kupa'yı kazandık. Avrupa'nın en pahalı 6. ligindeyiz ama yansıması aynı değil. Ben her turnuvaya katılan, teknik direktörlerini Avrupa'ya ihraç edebilen, oyuncu sayısı Avrupa'da daha fazla olan bir ülke hayal ediyorum. Herkes altyapı diyor fakat ben çocuklara hiçbir şey veremediğimizi düşünüyorum. Çocuklara bir şey veremezsek, Türk futbolu da tepe noktada çok rahat edemeyecektir. Fatih Hoca'da bize verdiği bir seminerde Türk Futbolu'nu Kral Çıplak olarak nitelendirdi. Ben de aynı fikirdeyim. Türk Futbolu'nda yapılması gereken çok büyük değişiklikler var bana göre. Sorunlar söyleyecek olursam, dernekler kanunu diyebilirim herhâlde. Biri gelip popülist yaklaşıp kulübü büyük borçlara sokabiliyor, sonuçta eller havaya kalkıyor ve ibra ediliyor. Yani mali disiplinin büyük sorun olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında futbolun içinden gelen insanların Türk Futbolu'nu yönetmede biraz daha aktif olması gerektiğini düşünüyorum. Kulüpler Birliği bir karar alıyor, buna bütün herkes tamam diyor. Yani burada futbolcular var, teknik direktörler var, bu işin malzemecisi masörü var. Ama sadece 18 kişi Türk futbolunu yönetebiliyor, ben bunu çok doğru bulmuyorum.

Yabancı kuralı hakkında düşünceleriniz neler?
Bir sınır olmasının tarafındayım. Ama şundan yanayım; öncelikle nitelikli insan, nitelikli futbolcu yetişmesinden yanayım. Yani futbolcu sadece Türk olduğu için sahada oynamasın. Onu donanımlı hale getirelim, bunun içinde bizlere çok iyi eğitim verilmesi gerek. Biz bunu son dönemde çok iyi aldık, bunun içinde TFF Eğitim Dairesi'ne çok teşekkür ediyorum. Bizi yurt içi ve yurt dışı çok iyi noktalara getirdiler. Gerçekten son dönemde bize çok iyi eğitim verildi. Ama altyapıya daha çok eğitim verilmesi gerek, en önemli hocaların altyapı hocası olduğunu düşünüyorum. Türk Futbolundan da bahsedecek olursak Milli Eğitim Bakanlığı'nın ve Gençlik Spor Bakanlığı'nın beraber ortaklaşa Türk futbolunu kurtaracağını düşünüyorum.

Galatasaray'da attığınız bir gol var. Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi gruplarındaki ilk golü ve Avrupa Kupalarında 100.golü. O güne dönelim, nasıl bir duyguydu?
Maçtan önce kim atar dediklerinde ben atarım demiştim. Çok istedim, rabbim de verdi. Ama o küçük bir şey, benim başarmak istediklerim çok daha büyüğü Allah'ın izniyle. Şampiyonlar Ligi çok güzel bir şey, ilk golü atan Türk futbolcusu benim. İnşallah ileri de bunları unutturacak daha büyük başarılara da imza atarım.

Bunların dışında unutamadığınız bir an ya da anlar var mı?
2 defa hafızamı kaybettim, hiçbir şey hatırlamadan maç oynamışım. Maçtan sonra beni hastaneye götürmüşler, evlendiğimi bile unutmuşum. Ama futbol bizim sevdamız, şampiyonluklar var, küme düşmeler var. Acısı ve tatlısı çok fazla hatıra var.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben herkese saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Biz bir kere centilmence yarışmaya çalışıyoruz. Buradan taraftarımıza teşekkür ediyorum, çok iyi gidiyorlar. Belki çok kalabalık değiliz ama çok seviyeli bir taraftar grubumuz var. Biz onlara hizmet ediyoruz, onları her zaman yanımızda görmek istiyoruz. Türk futbol kamuoyundaki taraftarlara da tabi ki taraftar olalım, destekleyelim ama şiddet hayatımızdan çıksın diyorum. Son olarak geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Ben her gelene kendimizi ifade etmek için bir fırsat olarak görüyorum. Ben Cihat Arslan olarak hep bunu söylüyorum. Türk Futbolu 25 sene bana çok şey verdi; isim verdi, takımlarda çalışma şansı verdi. Benim de idealim bir teşekkür nezdinde Türk Futboluna doğru davranarak, doğru hoca olarak teşekkür edebilmek.

Röportaj: Muhammed EKTİ

        Rakiplerine göre oldukça mütevazi bir bütçeyle kurulan kadrosuyla oldukça güzel işler yapan ve lig sıralamasında üst sıraları zorl...