5 Aralık 2013 Perşembe

Sinyor'un Bol Kıymalı Spagettisi

       Malumunuz et yemek geçmişten beri ülkemizde bir lüks. Belki de vatandaşlarımız eti, yaptıkları yemeklerin çoğunda sadece aroma katsın diye tadımlık kullanıyor. Gerçek anlamda, doya doya et yiyebildiğimiz yegane zamanlar ise yılda birkaç gün olan Kurban Bayramı. Makarna ise etin tam aksine başta öğrenciler olmak üzere, çalışan bayanların, bekarların ve yemeğe fazla para harcayamayacak olanların kurtarıcısı durumunda. Soslusu, fırında yapılanı, peynirlisi, yoğurtlusu, ketçap-mayonezlisi kısacası envayi çeşidi yapılır makarnanın. Ancak kimileri beğenerek yese de makarnanın kıymalısı, kıyma ile yapılacak dolma, tava, karnıyarık, lahmacun gibi yemeklerin varlığı düşünülünce birçok kişi tarafından et israfı olarak görülür. Ancak bunun tam tersini, lezzetli ve doyurucu olduğunu düşünenlere rastlamak da mümkün.

       İşte Sinyör Mancini'nin kariyeri boyunca yaptığı transferler ve bu transferlerle elde ettiği başarılar bol kıymalı spagettiye benziyor. Kimilerine göre oldukça doyurucu iken, kimilerine göre ise onca "etin israfı". Özellikle Manchester City ile yaptıkları ikinci grubu haklı gösterse de yıllardır kazanılamayan Premier Lig'in kazanılmasını yeterli bulanların sayısı da azımsanmayacak kadar fazla. O zaman gelin Sinyor Mancini'nin kariyeri boyunca kullandığı malzemeler ile elde ettiği ürünlere birlikte bakalım. Sonucun doyurucu mu yoksa israf mı olduğuna okuyanlar karar versin.

       Teknik direktörlüğe Fatih Terim'in finale kadar getirdiği Fiorentina ile İtalya Kupası'nı kazanarak başlayan Mancini, kariyerine parlak ve bir o kadar şanslı bir başlangıç yaptı. Kupanın bir kulpunda Fatih Hoca'nın tuttuğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Fiorentina'nın o zamanki maddi durumu düşünüldüğünde bırakın yüksek bütçeli transferleri, ertesi sezon takımın önemli isimlerinden Rui Costa, Francesco Toldo ve Tomas Repka'yı ciddi rakamları sattığını görüyoruz. Bu şartlar altında ikinci sezonun sonunu göremeden takımın başından ayrıldı.

       Fiorentina'dan sonra gittiği Lazio'da da çok para harcayamayan, üstüne üstlük Nesta, Crespo, Kovacevic, Mendieta gibi yıldızları da kaybeden Sinyor Mancini, Stam, Couto, Mihajlovic,  Claudio Lopez gibi isimleri barındıran kaliteli bir kadroyla ligi 4. sırada bitirip, UEFA Kupası'nda yarı final oynadı. Ertesi sene ise Şampiyonlar Ligi'nde Beşiktaş'ın da yer aldığı grupta 5 puanla sonuncu olup, ligi 6. sırada bitirmesine rağmen sezonu İtalya Kupası ile kapatarak ağızlara bir parmak bal sürdü. Lazio'daki iki sezonda transfere harcadığı para ise 22,100,000 € idi.
       Sonraki durak ise parayı yavaştan harcamaya başlayabileceği İnter'di. Vieri, Recoba, Adriano, Veron, Cambiasso, Davids, Zanetti,  Emre ve daha birçok yıldız dolu kadrosu ile ilk resmi maçında Juventus'u yenip İtalya Süper Kupası'nı kazandı.  Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde ezeli rakip Milan'a elenip, ligi 3. sırada bitirdi. Tabi İtalya Kupası'nı kazanma adeti İnter'de de devam etti.  O sezon için yapılan tek ciddi transfer 3,500,000 €'ya alınan Nicolas Burdisso idi. Ertesi sezon Roma'ya karşı  kazanılan Süper Kupa ile başlıyor, Şampiyonlar Liginde çeyrek final oynanıyor ve İtalya Kupası Roma'nın elinden yine alınıyordu. Sezon sonunda İtalya'yı sarsan şike davası belki de Sinyor'un da kaderini değiştiriyor ve rakiplerinin durumundan faydalanıp üst üste şampiyonluklar yaşayacağı dönem başlıyordu. O sezon ligi normalde 3. bitirmesine rağmen Juventus ve Milan'ın aldığı cezalardan dolayı  İnter şampiyon ilan ediliyordu. Sezona girilerken transfer edilen isimler ise Walter Samuel, David Pizzaro, Santiago Solari ve harcanan para 32,000,000 € idi. Luis Figo ve Maxwell'in de bedelsiz transfer edildiğini belirtmek isterim.

       Ertesi sene geçmiş sezonda kazanılan 2+1 kupa ve rakiplerin düştüğü durum göz önüne alındığında para harcamanın tam zamanıydı. İbrahimovic, Maicon, Viera, Grosso ve Rincon için harcanan toplam bedel 50.000.000 € idi. Bunun sonucunda gelen başarılar ise Juventus'un bir alt ligde olması, Milan'ın -8 puanla lige başlaması sonucu gelen bir şampiyonluk ve Şampiyonlar Liginde oynanan ikinci turdu.

       2007-2008 sezonunda takıma fazla takviye yapmaya gerek duymayan Mancini; Chivu, Suazo, Rivas, Pele ve Enrico Alfanso gibi isimlere 38.000.000 € harcıyordu. Süper Kupa ile başlayan sezonu şampiyonlukla kapatan Sinyor için Avrupa ise yine hayal kırıklığıydı. Bunca harcama ve bu kadroya rağmen devler arenasına veda edilen tur yine ikinci turdu. Kısacası Mancini'nin 3 lig, 2 kupa ve 2 süper kupa için harcadığı transfer parası toplam 120.000.000 € idi.

       İtalya'daki başarılı lig performansı, kıtanın diğer ucunda lig şampiyonluğu hasreti çeken ve Mancini'nin bile harcayarak bitiremeyeceği kadar paraya sahip olan Manchester City'nin dikkatini çekmiş olacak ki Sinyör'ün bir sonraki durağı ada oluyordu. Çalışmaya yaklaşık bir buçuk yıl ara veren Mancini, 2009/10 sezonunun ikinci yarısında Mark Hughes'ın yerine kulüp tarihinin o ana kadar kurulmuş en pahalı kadrosunun başına geçiyordu. Sansasyonel transferler için ise diğer sezonu beklememiz gerekiyordu. İkinci yarı için yapılan tek takviye ise Adam Johnson'dı. 2010/11 sezonunun başında Yaya Toure, David Silva, Aleksander Kolarov, Jerome Boateng ve James Milner'ı, devre arasında ise Edin Dzeko'yu katan Sinyor'un sezon sonu bilançosu ise lig üçüncülüğü, UEFA Avrupa Liginde son 16 ve bir Mancini klasiği haline gelen kupa(FA Cup) idi. O sezon için transfere harcanan para ise 182.500.000 € idi.

       Gelecek sezona daha iddialı girmek ve Şampiyonlar Liginde başarı isteyen Mancini az ama öz transferler yapmayı tercih etti. Atletico Madrid'den alınan Agüero ve Arsenal'den alınan Nasri,  Mavilerin yeni prensleriydi. Pantilimon, Clichy ve Savic ise iki yıldızın gölgesinde kalan diğer transferlerdi. Tabi bu iddianın bir de bedeli olacaktı. Faturada yazan rakam ise 95.000.000 € idi. Karşılığında ise 44 yıldır hasretle beklenen Premier Lig şampiyonluğu United'ın hediyesi olarak ve Agüero'nun son dakikada attığı golle kazanılıyordu. Ligdeki bu tarihi başarıya rağmen bu kadronun Şampiyonlar Liginde gruptan dahi çıkamayışı Mancini'nin eleştirilmesi için yetiyordu. Uluslararası başarısızlık Avrupa Liginde de devam ediyor, Porto'yu eleyen takım son 16'da Sporting Lizbon'a eleniyordu.

       Ertesi sezon zaten müthiş bir kadroya sahip olan Mancini birkaç transfere girmeye karar veriyor ve  Javi Garcia, Nastasic, Sinclair, Maicon, Rodwell'e 61.000.000 € harcıyordu. Bunca harcama ve eldeki kadroya rağmen Madrid, Dortmund ve Ajax'tan oluşan ölüm grubundaki sonunculuk Sinyor'un sonunu hazırlamaya başlıyordu. Bunun üstüne ligi ezeli rakibi Manchester United'a 11 puan farkla kaybedilince Sinyor'un ada serüveni de son buluyordu.

       Manchester City'de biri Premier Lig, biri FA Cup ve biri de Community Shield olmak üzere 3 kupa kazanan Mancini'nin sadece transferlere harcadığı paranın 350.000.000 € olduğunu düşününce, Sinyor'un spagettinin kıymasını biraz fazla çıkardığını görüyoruz.

       Peki birçok Galatasaraylının kurtuluş olarak gördüğü ara transferde Mancini'nin malzeme listesi nasıl olacak? Ya da hala liste verebilecek bir pozisyonda kalabilecek mi? Bu soruların tamamına ışık tutabilecek maç Juventus maçı olarak görünüyor. Tur atlanılması durumunda transfer yapılabilir. Ancak tur geçilmesi durumunda eşleşilecek rakip de transferleri şekillendirebilir. Bayern, Barca gibi devlerle eşleşilmesi durumunda büyük transferler gerek duyulmayabilir.

       Ayrıca ligin kalan dört haftasında puan farkının atması durumunda da ara transferde yeni bir transferi lüks haline getirebilir. Sadece Türkiye Kupası'nı alsın diye transfer yapmaya gerek yok. Bu sefer bol kıyma ile spagetti de yapamayabilir. Yapsa bile iki yıldır Adanalı'nın elinden kebap yemeye alışan taraftarı doyuramayabilir...

Yazar: Cumali ÖNCALIR  
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder