13 Mayıs 2013 Pazartesi

Provokasyon!!!

     Türkiye’nin iki önde gelen takımı karşı karşıya geldi dün akşam Şükrü Saraçoğlu Stadında. Biri şampiyonluğunu ilan etmiş, diğeri ise Şampiyonlar Ligine kalma mücadelesi veriyor. İki takımın da hedefi olmasa ne fark eder sonuçta bu derbi ligin dışında bir maç değil midir her zaman? Lig bir tarafa Fenerbahçe – Galatasaray maçları bir tarafa demiyor muyduk bu zamana kadar? Şimdi ne değişti? Şimdi sahada oynanana futbol mu diyeceğiz yoksa başka bir şey mi? Ben eskiden Fenerbahçe – Galatasaray maçlarını futboldan zevk almak için izlerdim. Şimdi zevk alınıyor mu acaba?

     Olayların en başına gidelim. Galatasaray geçtiğimiz hafta şampiyonluğunu ilan ederek Kadıköy’deki büyük derbiye şampiyon çıkmanın haklı sevincini yaşadı. Fenerbahçe ise Avrupa’daki başarılı sonuçları alırken ligde son haftalarda istediği sonuçları alamayınca elinde sadece Türkiye Kupası ve Şampiyonlar Ligi'ne katılma hedefi kalarak çıkacaktı büyük derbiye.  Eskiden  bizim her zaman alışık olduğumuz durum şuydu; Fenerbahçe –Galatasaray maçının olduğu hafta arkadaşlarımızı şaka yollu taciz eder, biz kazanacağız havaları atardık. Maç günü ve saatine kadar heyecanı iliklerimize kadar hissederdik. Buna iki takım yöneticileri de ortak olurlardı. Bazen ortam kızışır bazen dostluk rüzgarları eserdi. Şimdi ne oldu? Hafta başından beri bir Galatasaray yönetimi, bir Fenerbahçe  yönetimi –şahıs isimleri kullanmayacağım- sürekli bir kelimeden bahsediyorlardı: PROVOKASYON!

     Benim anlayamadığım kim kimi provoke ediyor?  Maç gününden önce "Fenerbahçe – Galatasaray’ı alkışlayacak mı?" balonu atıldı ortaya.  Bu sorunun kaynağı medyadan geliyor maalesef. Çünkü ortalığın karışması en çok medyanın ekmeğine yağ sürer. Biri bir taş attı kuyuya iki takım yöneticileri maçın başlama düdüğüne kadar çıkartmaya çalıştılar. Kimsenin aklına şu gelmedi nedense. "Hatay’da o kadar vatandaş hayatını kaybetti. İki büyük takım oyuncuları el ele kol kola bir saygı duruşunda bulunalım veya ortak bir pankartla çıkalım hatta ve hatta maçı 15 dakika geç başlatalım dünyaya mesaj verelim." düşüncesinde bulunmadılar. Bunların konuşulacağı bir ortam varken herkes tek bir şey konuştu; Provokasyon. Maç başladı son dakikaya kadar bir şey olmadı. Son dakikada iki kırmızı kart ondan sonra yine açıklamalar. Ahmet veya Mehmet, Fenerbahçe veya Galatasaray kimin ne dediğinin önemi yok. Ortak noktada buluşuyor herkes. Herkes karşısındakini provokatör olarak görüyor. Kimse de aynaya bakıp ben böyle konuşuyorum ama aslında kendimi anlatıyorum diyemiyor. Aslında provoke ediliyoruz diyen kişi veya kurumlar kendilerinden bahsediyorlar, kendi yaptıklarından bahsediyorlar farkında değiller. Sahnede kendileri var aslında.

     Dün gencecik bir insan öldü futbol yüzünden. Kulüpler, yöneticiler, medya herkes bunun sorumlusu. Kimse şundan dolayı oldu diye cinayete kılıf aramaya kalkmasın. Dünyada hiçbir şey insan canından önemli değildir. Futbol için insan katledilen bir ülkede konuşmak gereksiz, boş..
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder