25 Eylül 2013 Çarşamba

Yıldız Savaşları: Terim vs Aysal

Bacağın kangren olmuş, keşke olmasaydı, yaşaman için kesilmesi lazım.
Ya topalsın ya ölü. Hayırlı bir ihtimal yok.
Biraz buna benzetiyorum dünkü kırılma noktasını.

Bu Galatasaray bazındaki durum özetim.
Fatih Terim'le aynı pasaportu taşımaktan ömrüm boyunca gurur duymuşumdur. Türkiye'de onunla aynı mesleği yapmak, lisanslandığı anda kişilere teslim edilen bir gurur bahşidir kanımca.

Beraberlik yaşayan iki taraf, birbirini direkt kısıtlamak istemez, olur da bir tartışmada koz olarak geri döner diye, baskıcı diye yaftalanmamak adına,  ama zikirler gölgeliyse bile fikirler üç aşağı beş yukarı kendini belli eder. "Şunu şunu yapma" denmese de ne yapılırsa taviz görmeyeceği iki taraf tarafından da bilinir.
Taviz görmemesi göze alındığı noktada da karşılık bulur.
Yani inisiyatif kullanacak kişi etkiye tepki verir, mecburdur.
Bu Terim ve Aysal cephesi adına özetim.

Hocanın yaptığı iddia edilen şey kabul edilebilir gibi değil.
Bu, Aysal'ın diktatoryası değil, hiyerarşik düzende hocamızın çalışamamasıdır.
Görevlerin paylaşıldığı bir yerde Terim'e rol biçilemiyor, çok duygusal, çok zor.
Abdürrahim Albayrak daha mı az sevdalıdır benim diyenden?
Barış elçisi gibi bir adam.
Ne oldu?
Temsilde fire verdi ve gitti.
İçim yandı, dün olduğu gibi, dün aynı radikallik gösterilmeseydi idari zaafiyet belirirdi, "gücünün yettiği" kelamları mevzubahis olurdu.
Elimde değil, Aysal gibi sözü ve eylemi tutarlı insanları başka bir yere koyuyorum.
Başkan gelirken hedefini söyledi. Kurumsallaşmak, profesyonellerin entegrasyonu, vb.
Kaç kere başkanlık yapma şansı var ki? 
Aslında ne kadar isterse yapar diye düşünüyorum ama çok isteyeceğini zannetmiyorum.
Başkan, verdiği sözleri tuttuğu için mi sevilmiyor şimdi?
Ya da akıllı ve kariyeri başarılı olduğu için mi nefret etmek çok hızlı gelişiyor?
Arabasını çizmek de icap eder mi?
Kişiler değil, sistemler aktarılabilirdir diye düşünüyorum.
Kişilere hakları teslim edilir, onore edilirler, edilmelidirler.
Yerine başkası geldiğinde sırıtmaması amacıyla yapılanılır.
Hocayı Florya'da bütün gün alkışlayacak bir orkestra kurulması mı tatmin edecekti durumu yadırgayanları?
Bu arz ve talep oldu. Hocanın arzı talep buldu. Bundan ibaret.
Türkiye'de erkeksen, kalabalığın kanaatini en hızlı kazanma yolu gururlu ve mağdur olmaktır.
Kadınsan da ağlamaklı bir hal ve doğurganlığını anneliğe dönüştürmüş olman.
Nitelik ve detay kelimeleri kayboluyor bu noktada.

Terim'in durumu internetten öğrendiği bilgisi doğruysa, en az Terim'in işverenini takmaması kadar yakışıksızdır. Ama bu noktada yorum katıyorum ve başkanın kısasa kısas yaptığı sonucuna varıyorum, vefalı ve kindarımdır, üzüldüm ama yadırgamadım.

Aysal ütopik derecede iyi bir yönetici. Zannediyorum ki, kanun adamı olsa, kanunsuzluğunu gördüğü kişi çocuğuysa dahi tutuklar, evine gelir baba olarak ağlar, kimselere göstermez. Bende bıraktığı izlenim bu.

Bizde kişileri değil, gelenekleri el üstünde tutan başkanlar destek görmeme noktasında ortaklar, anında manen vebalılaştırılırlar, halbuki gereken yapılmıştır.

Mesela, Adnan Polat, şahit olduğum en büyük Galatasaraylıdır. Tasvip dahi edemiyorum o boyutta bir efendiliği. Ben insanın önce kendini düşünmesinden ve emniyetten yanayımdır.
O fedakar sükun, bir gün hatırlanır, hatırlatılır.

Galatasaray'da başkanlık merci çiğnenemez, kim olursa olsun. Geleneklerle yönetiliyor. Sevilmek gayeli iş yapılmaz. Gerekenler yapılmalıdır.

Destek talep edecek kadar ufalmayarak yine Galatasaray başkanlığına yakışan bir tavır takınacaktır lakin destek olunması gereken bu durumda Aysal'dır.
Ortada bir komplo olduğunu düşünmüyorum.
Aysal'ın zekası üzerinden kreatif ihtimaller öne sürmek trend olmuş durumda çünkü.
Terim işine son verilsin istedi, dileği yerine getirildi.

Hocanın manevra hakkı hemen hemen sonsuz, sıkıntıya sokulmuş görüneceği her hal bir ordu yaratır.
Ki komplo meraklılarına şu ihtimalden de bahsetmek lazım, hoca düz bir adam değil, komplike düşünebilme yetisine sahip. Ne belli bu tavrın bir yatırım olmadığı?
Fikrim bu değil, ihtimali hatırlatmak istedim.

Ünal Aysal çok şiddetli muhalefetlerle karşılaşacak.
Şuana kadarkiler bence hiçbirşey.
Yaranma kaygısı yok. Görevine liyakat etmeye çalışıyor.
Beni sevsinler gibi bir kaygısı olsa yapacağı son iş bu olurdu.
Ayrıca, başkanlık hizmetini koltukta kalıcı olmaya yönelik değil, var olduğu dönemde kalıcı işler yapmaya adanmış bir görünümde.

Vermek durumunda kaldığı kararlar her Galatasaraylı gibi beni de üzüyor.
Fakat başkanın o kadar çok tepki vermesi gereken etki oldu ki, bir kere taviz verse hep vermesi beklenirdi.

Sportif başarılardan, dönemden falan bahsetmek arabesk, olay olay incelenmesi gereken bir durum. Son etkinin tepkisi bu oldu. Kimse başarılı olduğu için kovulmadı. Çok sığ yorumlar bunlar.
Her hareketi, her tavrı "işlevsellik"e varan bir adam yürüyen düzenini niye tekletmek istesin?
En nihayetinde Fatih Terimle çalışma kararını alan da odur. Başarılar zaten onun adına da yazılıyor.

Gözlerimle gördüğüm en ideal başkandır, yöneticidir. En iyi Galatasaraylı değildir belki ve zaten gerekli de değildir zira "iyi" soyut bir kavramdır.
Aysal somut şeylerle ilgileniyor.
Pozisyonuna yakışacağı, olması gerektiği üzere.
Ben yakışandan yanayım.
Başarılar başka isimlerle yinelenebilir.
Yinelenmediği sürece en başarılı teknik adam Fatih Terim'dir.
Bu başkanlık mercinin gerekeni yapmasına tesir edemez.
İnsanlar üzerine düzen kurulursa yapı organik olur, insan dediğin ölümlü bir varlık.
Sistemler, gelenekler aktarılabilir şeyler. Revize edilemez demiyorum.
Kişiler için revize edilmemelidir.

Aslında en talihsiz ama anlaşılır ifadem olarak şöyle söyleyeyim,
başkanlık görevi bitince sivil olarak sokakta birbirlerine girdiklerini görsem,
Bir saniye bile düşünmem, hiç tanımasam bile öz amcam kadar, babam kadar sevdiğim
Fatih Terim'e yardım ederim.

Konuyla ilgili çok fazla duygusal yazı okudum, hepsi de kendini duygusal yaftasından kurtarma gayretindeydi, sadece gayret bazında kaldılar. Hepsi de çok hızlı onaylandılar. Birşeyin çoğunluk tarafından hızlı onaylanması bende biryerlerde yanlışlık olduğu fikrini uyandırır.
Olaya biraz eniyle, boyuyla, astarıyla, yüzüyle bakmak lazım.

Ben de hocanın gönderilmesini hazmedemiyorum ve gönderilebilen bir görev tanımında bulunmasını yediremiyorum.
İnsanların değişmesini beklemek veya eleştirmekten ziyade, niteliklerine en uygun pozisyonlar belirlenmelidir.
Dilerim hoca en hazır olduğu bir zamanda başkan adayı olur, kazanır ve bu mümkünse müebbet müddette devam eder.

Yazar: Yiğit Can ERTUNÇ
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder