20 Ocak 2016 Çarşamba

Röportaj: Dimitar Rangelov (Konyaspor)

          Torku Konyaspor’un Bulgar forveti Dimitar Rangelov, bu sezon çok gol atamamasının nedenini oynadıkları sisteme bağladı. Kendisinin ceza sahası içerisinde pas bekleyen bir forvet pozisyonunda olmadığını dile getiren Rangelov, takım içinde organizeyi yapan, pas dağıtan, defansa yardım eden bir oyuncu kimliği taşıdığını ifade etti. Önceki takımlarında tam bir forvet olduğunu ve kanatlardan gelen toplara gol vuruşu yaptığını aktaran Bulgar golcü, Konya’da farklı bir sistemle karşılaştığını söyledi. Bu durumdan rahatsız olmadığını ve hocasının kendisine verdiği görevi yerine getirmek için çabaladığını sözlerine ekleyen Rangelov, ‘Ben ya da bir başkası gol atmış önemli değil, önemli olan maç kazanmamız ve hedefimize ulaşmamız’ dedi.

Geçen sezon kadro dışı kalman ve gollerle geri dönmen hakkında neler söyleyeceksin?
Tabii ki benim için farklı bir durum. Hayatım boyunca, kariyerimde böyle bir durum yaşamadım. Ne oldu anlamadım, bu durumda. Herkes benim karakterimi de bu şekilde görmüş oldu. Benim açımdan da faydalı bir durum olmuş oldu. Çünkü ben yılmadım. Sadece oyunculuk olarak değil. Hayatta da ben mücadeleyi seven biriyim. Bununla birlikte çevremdeki beni destekleyen herkes bunu daha iyi bir şekilde görmüş oldu. Bu olayla birlikte tabiki de saygı kazandım. Benim için saygı faktörü çok önemli. Bu da beni çok sevindirdi. Sonuçta burada olduğumdan dolayı memnunum. Bu olaylar zannedersem tam bir yıl önce bu zamanlarda yaşanmıştı ama geçmişte kaldı. Geçmişi unuttum. Kimse geçmişiyle yaşamaz. Önemli olan şimdidir. Karakterim gereğince her zamanı anı yaşamanın önemine değer veririm. Çünkü yarını bilemeyiz. 
Bu sezon gol atmakta zorlanıyorsun, bu durumu nasıl açıklayacaksın?
Oynadığımız sisteme doğru bakınca, ben ceza sahası içerisinde bekleyen bir forvet oyuncusu değilim. Görevim gereğince yüksek toplara çıkan, takım içinde organizeyi yapan, pas dağıtan, defansa yardım eden bir futbolcu olduğum için tam olarak forvet hattında, ceza sahası içinde bekleyen bir forvet değilim. Tabii ki zaman zaman gol şansları olmasına rağmen, bir türlü değerlendiremedim. Gol atmak güzel bir duygu ama önemli olan takımın kazanması... 
Energy Cottbus ve Luzern’de çok gol atman oyun sistemiyle alakalı o zaman…
Diğer oynadığım takımlardaki oyun sistemimiz, şuan oynadığımız oyun sisteminden biraz farklıydı. Orada daha çok çizgiye açılan, basan kanat oyuncularımız vardı. Onların işi topu kanattan taşıyıp içeriye attıkları ortalarla birlikte ceza sahası içerisinde benim birçok golümün olduğu görülebilir. Konyaspor’da kanat oyuncularımız yok, biraz daha farklı bir şekilde oynuyoruz. Sonuçta başarılıyız. 
Skubic’in sağbek oynaması, Ömer Ali’nin kanada geçmesi düşünülüyor. Seni nasıl etkiler bu durum?
Şuan kimin nerede oynayacağını bilemeyiz. Hocanın aklında birçok varyasyon vardır. Sonuçta kim oynarsa kendimizi ona göre adapte edeceğiz saha içinde. Skubic’in takımımıza gelmesine sevindim, başarılı olacağına inanıyorum. Belki sağ tarafta birkaç isim deneyecek hoca. Kimin oynayacağını bilemeyiz. O yüzden bu konuyla ilgili bir şey söyleyemem. Kadro derinliğimizin artması da bizim yararımıza oldu. Birçok pozisyonda oynayabilecek kapasitelerde iyi oyuncularımız var. Ben bile forvet arkasında oynayabiliyorum, sağ tarafta oynayabiliyorum ve elimizde çok kaliteli oyuncular var. Bu yüzden kimin ne tarafta nasıl oynayacağını tam olarak söyleyemeyiz. 
Kendini nerede rahat hissediyorsun. Forvet mi, forvet arkası mı yoksa kanat mı?
Çok değişkenlik oluyor. Farklı farklı takımlarla oynuyoruz. Farklı güçlerde takımlarla mücadele ediyoruz. Farklı liglerdeki takımlarla oynuyoruz. Bu yüzden kimi zaman forvet arkası daha avantajlı, kimi zaman forvet, kimi zaman da kanat avantajlı oluyor. Ben kendimi nerede daha işlevsel olarak faydalı gördüğümde daha rahat oynuyorum. O yüzden orta noktası yok bunun. Size bir örnek de verebilirim mesela. Genel açıda çift forvetle oynamayı seviyorum. Bursa maçına iki forvetle başlamıştık. Daha sonra ben sağ kanada geçtiğimde gol attık. Takımın gücü daha fazla artmış oldu. Bu çok değişken bir durum. 
Birçok ülke gezdin. Onların futboluyla Türk futbolunu karşılaştırır mısın? 
Türkiye’de lige bakınca, gerçekten zor bir lig... Çünkü mücadelenin yüksek olduğu, herkesin koştuğu ve takımların çok iyi kapandığı, alan savunması yaptığı bir lig olduğundan, oyuncular da birbirine çok yakın oynadığından bir forvet için Türkiye ligi çok çetin bir lig. 
Konyaspor’un UEFA şansı nedir sana göre?
Bu sezonun ilk yarısında çok başarılı iş çıkardık. Eğer sezonun kalan kısmında hatalarımızı en aza indirgeyebilirsek, sezonun sonunda daha başarılı bir konumda kendimizi görebiliriz. İkinci yarıda daha çok puan toplayacağımıza ve daha iyi olacağımıza inanıyorum. Bununla birlikte UEFA’ya katılabilmemizde mümkün olmuş olacak. Şuanda tek hedeflediğimiz, toplayabildiğimiz kadar puan toplayabilmek. Konyaspor tarihine bir başarı yazmak istiyoruz. 
İstanbul takımları karşı galibiyet yok ve farklı mağlubiyetler aldınız. Nasıl yorumlayacaksın bu durumu?
Fark yediğimiz maçlar; Beşiktaş, Başakşehir  ve Kasımpaşa kendi evimize geldiği zaman aynı kolaylığı yaşayamayacaklar. Ben de bu maçlar için bileniyorum. Sabırsızlıkla bu maçları bekliyorum. Ümit ediyorum ve düşüncem şudur ki onlar buraya geldiklerinde her şey bu kadar  kolay olmayacak. Biz, onlar için zorlu bir deplasman olacağız. Maçlarımız çok çetin geçecek. 

Türkiye’ye geldiğinde adaptasyon problemi yaşadın mı?
Türkiye’de hayat geçekten Bulgaristan’a çok benziyor. Birçok şeyimiz aynı, birçok ortak noktamız var. İki ülke birbirinin aynı gibi... Yemekler bile aynı, bizde de sarma var. Tek farklı nokta; din tabii ki. Bulgaristan’da farklı bir din var. Onun dışında her şey birbirine benzer olduğu  için, yaşam koşullarımız aynı olduğu için buraya geldiğimde hiçbir sıkıntı yaşamadım.
Konya’yı nasıl buluyorsun, günlerin nasıl geçiyor?    
Antrenman ve maç sonrasında daha çok özellikle Bajic ile ve diğer arkadaşlarımla birlikte zaman zaman bir kafeye gideriz. Bir yemek yeriz, otururuz, sohbet ederiz. Gitmiş olduğumuz birkaç tane belli başlı mekan var. Onları burada söyleyerek reklam yapmak istemiyorum (gülüyor). Onun dışında zaten ben evcil bir insanım. Eve giderim, dinlenirim. Kendime vakit ayırmayı seviyorum. Ailem eğer yanımda değilse çocuklarımla birlikte telefonda, bilgisayarda görüntülü konuşmalar yaparım. Zaten Konya’yı bilirsiniz, çok sakin bir yerdir. Farklı bir şeyler yapacak yerler olmadığı için ben de evcil bir insan olduğumdan Konya’nın sakin olması bir nevi benim işime geliyor.
Taraftarlarla aran çok iyi. Dışarıda seni gördüklerinde nasıl tepki veriyorlar?
Herhangi bir taraftar geldiğinde ya da taraftarlar geldiğinde benimle fotoğraf çektirmek istediklerinde, bana güzel şeyler söylediklerinde gerçekten inanılmaz bir şekilde mutlu oluyorum. Biz çok özel insanlar değiliz. Sonuçta biz de normal bir insanız. Biz yıldız da değiliz. Yıldız oyuncular, dünyanın en iyi takımında oynayan oyunculardır. Biz bu işi profesyonelce olsa da onları mutlu etmek için yapıyoruz. Tabi diyeceksiniz bu işten para da kazanıyorsunuz. Bizler profesyoneliz, bu işi para için yapıyoruz. Hayatımızı garantiye alabilmek için para kazanmamız, çalışmamız gerekiyor. Kısacası onlara gerçekten çok ihtiyacımız var. Onları mutlu etmek, beraberinde bizi de mutlu ediyor.
Kazandığın parayı ne yapıyorsun peki? Bir oda dolusu paran oldu mu? (gülerek)
Tahmin ettiğiniz gibi bir oda dolusu param yok. Genelde kazandığım paraları bir şeylere yatırıyorum. Futbol kariyerim bittiğinde yaşamımı sürdürmem gerekecek. Önümüzdeki aylarda 33 yaşıma gireceğim. Artık bu işi 2 sene belki 3 sene daha yapacağım. Hayat çok farklı olacak. Bu yüzden ailemin ve kendi geleceğimi garanti altına almam gerekiyor. Genç futbolculara buradan vermek istediğim öğüt ise futbol hayatından sonraki yaşam planlarını şimdiden yapmaları. Kazandıkları paraları bir an önce yatırıma dönüştürmeliler. Çünkü futbol bittikten sonra paraları harcarlarsa yatırım yapmaları gerçekten zor olacak.

Yatırım yapıyor musun? Altına yatırım yapmalısın bence. (gülerek)
Altın çok para kazandırsa da ben daha garanti şeylere yatırım yapıyorum. Daha çok emlak üzerine yani gayrimenkul olarak yapıyorum. Almanya’dan aldım evleri. Çünkü eşim Alman… Çocuklarım Almanya’da doğdu. Futbolu bıraktıktan sonra Almanya’da yaşayacağım. Bu yüzden şu an Almanya’da olmadığım için farklı bir yatırım yapma, iş takip edebilme gibi bir durumum yok. Bu yüzden kendi açımdan yapılacak en iyi yatırımın gayrimenkul olduğunu düşündüm ve gayrimenkula yatırım yaptım.
Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktörlük düşünüyor musun?
Belki hocalık yapabilirim ama ilk önceliğim şuanda ailem. Çocuklarımla birlikte vakit geçirip, onların büyüme çağında, gelişiminde birlikte vakit geçirmek istiyorum. Çünkü bazı şeyler küçüklükten elde edilir. Doğru karakter, hayattaki doğruluk, saygı ve değerleri onlara göstermek istiyorum. Futbol takımlarında da buna benzer durumlar vardır. Oyuncular, birbirlerine yakın olduklarında birlikte olduklarında başarılı olurlar. Aile de bu şekilde. Bir baba olarak onların yanında olmak istiyorum. Buluğ çağı geçtikten sonra onlara bir şeyler öğretmek gerçekten zor olur.
Farklı ülkelerde yaşamak çocuklarını nasıl etkiliyor peki?
Daha önce de söylediğim gibi ailem şuanda Almanya’da. Bundan sonra da büyük bir ihtimal Almanya’da yaşayacağız. Küçük kızım Almancayı öğrendi. Alman kültürünü de yavaştan edinmeye başladı. Tek sorun benim açımdan Bulgarlık. Ben Bulgarım, kendi örflerimi onlara aşılamak istiyorum. Onlara Bulgarcayı da öğretmek istiyorum. Bu gerçekten kolay da olmayacak. Çocuklarıma farklı bir dili ve kültürü öğretmek gerçekten zor... Eğer Bulgaristan’a giderlerse Almanya ve Bulgaristan arasındaki farkı göremeyecekler. Belki de maksimum 2-3 ay orada kalmış olacaklar. Bu yüzden adaptasyonda herhangi bir sıkıntı yaşamayacaklar. Sadece benim açımdan bir farklılık olacak. Çünkü ben Almanya’daki yaşam şartları ve kültürünü bildiğim için. Bulgaristan ile Almanya arasındaki farklılığı bildiğim için benim açımdan sadece bir farklılık olacak.
Türkçeyi öğrenebildin mi?
Kendi derdimi anlatabilecek kadar biliyorum. Türkçe'yi de seviyorum. Yemek söylerken, temel olarak biriyle diyalog içinde olacağımız zaman Türkçe konuşabiliyorum. Takımımızda Almanca konuşabilen çok oyuncu var. Onlarla Almanca konuşuyorum. Sırpça konuşan arkadaşlarım da var, İngilizce konuşabilen arkadaşlarım da var. İngilizce bilmeyen arkadaşlarımla da tercüman aracılığıyla konuşabiliyorum. Türkçeyi fazla kullanmıyoruz bu yüzden. Bu da Türkçeyi tam olarak öğrenmemizi engelliyor. İnsanlarla diyalog kurmayı çok seven, konuşmayı çok seven birisiyim. Türkçeyi tam olarak öğrenmeyi çok isterdim.
Konya’da araç kullanırken zorluk yaşıyor musun? Holmen, geldiği ilk gün kaza yapmıştı.
İlk geldiğimde yolları bilsem de çok büyük bir sıkıntı olmadı. Çünkü geze geze hafızama ekleyerek yolları öğrenmiş oldum. Bu yüzden kısa bir sürede Konya’nın yollarına alıştım. Sürücülere gelince Bulgaristan’a çok benzer bir yapı var. Orada da kurallar tam olarak bilinmiyor. Ada etrafında dönüşlerde öncelik hakkı dönene verilmiyor. Bazen levhalar göz ardı ediliyor ya da ne işe yaradığı bilinmiyor. Ya da risk seviliyor, risk alınıyor. Bu tip durumlarla sık sık karşılaşıyorum. 
Hız seviyor musun? Ankara yolunda gösterge patlattığın oldu mu? (Gülerek)
Herkesin zevkleri farklıdır. Hız için artık çok yaşlıyım. Daha çok sakin kullanmasını seviyorum. Bence sen de sakin kullanmalısın.
Son olarak Konya’da meşhur bir yemek vardır. Kış aylarında yenir. Hamurlu bir çorba adı Arabaşı. Konya’da hiç yedin mi? Taraftarlar çok merak ediyor.
İlk defa sizden duydum ama en kısa zamanda tatmak isterim, çok merak ettim. Umarım lezzetlidir.
Röportaj: Veli ÖZKAN |  Fotoğraflar: Ferit HEPOKUR
Transfer Merkezi

Transfer, Röportaj, Araştırma, Analiz

www.TransferMerkez.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder